“…Cehenneme doğru gidiyorsanız, gitmeye devam edin.”
Yukarıdaki sözlerin sahibinin kim olduğunu, az sonra öğreneceksiniz!
Dünyanın neresinde, hangi ülkesinde kan ve gözyaşı varsa altından _aynı vampir_ o çıkmıştır..!
Kimdir o?
Geçmişte ki tüm dünya savaşlarının temelinde kan ve gözyaşına neden olan bir vampirdir, o…
Her ne kadar usta siyasetçi diye ün salmışsa, mazlum ülkelerde kan döküp emmiş bir vampirdir, o…
Onun iyi bir hatip olmasının nedeni savaş arenalarında uzun yıllar çıraklık etmiş olmasıdır. Nerede bir iç savaş, soğuk savaş varsa kamerası ve kalemiyle onu görmek mümkündür.
Tabi onun adını merak ettiniz.
O siyasi vampir, tartışılmayacak derecede güçlü bir siyasetçi olduğunu kanıtlayan İngiltere başbakanı Churchill’in ta kendisidir!
Mikrofonu eline aldığında insanların merkezi sinir sistemini bloke edecek kadar güçlü bir hatiptir.
Bir örnek vermek gerekirse; Onun siyasi akrobasiliğini şu anektodla anlamak mümkündür.
Bir basın toplantısında gazeteciler ona sorular yöneltirler. İçlerinden biri şu soruyu sorar:
“…Sizin için eşcinsel diyorlar. Doğru mudur?”
Sözle dövüş sanatında ki dehasını hiç düşünmeden soğukkanlılıkla kazanır.
Churchill, ayağa kalkıp sağ eliyle poposuna bir şaplak vurur, sonra da işaret parmağı ile başına dokunup şu yanıtı verir:
“Ben bu ülkeyi kıçımla değil, beynimle yönetiyorum.”
Başbakan olmadan önce bir çok savaşlarda savaşmış ve savaş muhaberliği yapmış siyaset ve devlet adamı Çanakkale’ye kadar Anzak ve yedi düveliyle dayanmıştır.
Ama ilk kez Mustafa Kemal Atatürk ve Mehmetçiklerimiz karşısında tuş edilmiştir.
Tarihe altın harflerle geçen şu sözünü anımsayalım:
“Anlamıyor musunuz? Biz Çanakkale’de Allah’la savaştık tabi ki de yenilecektik.”
Diye yenilgisini bile İngiliz egosuyla dik tutmuştur.
Oysa bir söyleminde kürsülerden halkına şöyle seslenmiştir:
“Ben Tanrı ile karşılaşmaya hazırım. Ancak Tanrı, benimle karşılaştığında katlanacağı acıya hazır mı onu bilemiyorum.”
Ve aynı İngiliz vampiri, 1950 yılında da rahat durmamıştır. Dünyayı kan gölüne boğacak ya…
Avam kamarasına 1944 senesinde;
“Ben size ancak kan ve gözyaşı verebilirim,” diye verdiği sözü tutacak ya…
İngiltere neresi , Kore neresi?
Kilometrelerce uzaklığa kadar, kan emmek için yine uzanmıştır.
Tam üç yıl süren Kuzey Kore ve Güney Kore soğuk savaşını harlayarak, uluslararası savaş boyutuna taşıyan Churchill’e soruyor yine bir gazeteci:
“İsteseydiniz, siz bu savaşı, çok önceden de bir son verdirebilirdiniz, neden engel olmadınız? Yüzlerce İngiliz askeri ölüyor!…”
Churchill ‘in verdiği yanıt ürkütüyor insan ruhunu:
“İngiltere’nin ekonomisi için İngiliz askerlerinin de ölmesi gerekiyordu.”
Araştırmalardan edindiğim bilgiye göre Churchill’in çocukluk yılları da kötü ve sorunlu geçmiş. Daha sonraki yıllarında gönüllü katıldığı savaşlarda savaş muhabirliği ile kendisini kanıtlamak istemiştir. Başarılı kalemiyle, söz düellosuyla bakın İngiliz yazar Bernard Shaw’ı nasıl tuş etmiştir:
Bernard Shaw, Pygmalion oyununun galası icin Winston Churchill’e bir davetiye gönderir ve klasik İrlandalı alaycılığı ile şu notu da ekler:
“Davetiye iki kişiliktir. Bir dostunuzu da getirin, eğer varsa.”
Churchill bunun üzerine bu yıldızının hiç barışmadığı ama görüşmekten de kendini alıkoyamadığı Bernard Shaw’a şu notu gönderir:
“Galaya değil ama ikinci oyuna gelirim, tabii sahnelenirse.”
Sözü çok uzatmadan İngilizlerin ne kadar egolarını ön planda tuttuklarını cümle içinde de ” BEN” öznesini büyük harflerle yazdıkları yazım dilinden de anlıyoruz. Buna kanıt olarak
Churchill’in şu sözüyle noktalayalım:
“…Ben alkolün benden aldığının fazlasını alkolden aldım.
Ben doktoruma ne ücret ödüyorsam, avukatıma bunun iki katını öderim. Çünkü; doktoruma ne anlatırsam anlatayım, doktor bana bir reçete yazar ve gider. Ağrıyı, sızıyı, acıyı ben tek başıma çekerim. Oysa avukatıma ne anlatırsam anlatayım ben onun yanından rahatlamış bir şekilde çıkarken, tüm anlattığım dert, tasa ve kasvet, artık onun derdi haline gelir.”
.
Churchill Mustafa Kemal Atatürk için şu sözleri söylerken atamızla gurur duydum.
“Biz cüceler ülkesinde bir devle savaştık!”
Türk’ü hangi güç yenebilir ki?
.
Emine Pişiren/Akçay
Dip not:
İkinci bölümde günümüze kadar uzanan aynı vampir soyunun dünyaya verdiği mesajları kaleme aldım.