Gün/aydın dostlarım… Özlemeyi biliyorsan tebessüm et. Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç___________________ Sevgiye başlangıcım ben…
Kalp anahtarı sevgi…
“Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı bu. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz.” Evet, bana yakın birini, ta ki ben günah ve sevap heybemi yaşlı sırtıma vurup fani dünyadan manevi dünyaya göçtüğümde kavuşmayı düşündüğüm babama ihtiyaç duyurum özellikle… Hiçbir dil özlemin ağırlığını kaldıracak kadar güçlü değildir… Babası var onlar varoluş sebebimiz olan babaları ne kadar tanıyorsunuz, ne kadar anlayabiliyorsunuz? Ya da babası benim ki gibi hakka yürümüş olanlar babanızı ne kadar tandınız, ne kadar anlayabildiniz? Babanızın değerini sağ iken bilin. O sağ iken dayandığınız güçtür, size en büyük kuvvettir, sırtınızı dayandığınız duvarınız; hatta dağınızdır. İnsanın, babası tarafından ruhuna konulan lokmalar çok mühimdir… Bende babam tarafından ruhuma konulan lokmalar çoktur.
İşte bir örnek; bir kardeşim/hocam, değerli bir insanla, eğitim ordusunun kıymetli bir neferi, sohbet ediyoruz. Konu insan, kalp kırmak ya da kırmamak yani kısacası sevgi… Bu sohbet konusunda bir sorusuna verdiğim cevap şu oldu. “Bende sevgi denen bir anahtar var her kalbin kapısını açar. Yeter ki o kalp kapısını içerden sürgülemesin.” İşte bu söz benim; zamanında – yani babam hakka yürümeden önce – babamın ruhuma koyduğu lokmalardan birisiydi.
Tabi ki onun ruhuna da rahmetli babası, dedem, Çukurova’da Toroslarda yaşayan Karakeçililer aşiretinin bir obasının lideri Molla İbrahim tarafından konduğu gibi…
Benim çocukluğumda gençliğimde ta ki evlenip yuvadan uçuncaya kadar baba evinde gördüklerimden birisi şuydu; hiç kapımız kapanmaz, softamız yerden kalkmazdı. Uzaktan yakından her zaman, hısım akraba, arkadaş, şehirde işi olan, derdi olan, hasta olan hep evimize gelir işini bitirinceye kadar bizde konaklardı…
Babamın lakabı çevresinde ‘Toprak Adamdı,’ öyle derlerdi, çiftçinin, toprak emekçisinin babasıydı o yüce gönüllü bir insandı…
Tabi ben ileriki zamanlarda ki artık bende bir yuva sahibi, çoluk çocuk sahibi olduğum zaman; babamla bir sohbetimizde bunun nedenini sorduğumda aldığım cevap şuydu:
Bak oğul biz atadan böyle gördük: Dedi ve devam etti sözüne…
‘Bizim kapımız hiç içeriden kilitlenmedi ki oğlum, gece gündüz anahtarı üstünde durur, kim gelirse açar girer…’
İşte bu benim düsturlarımdan birisidir babamın ruhuma koyduklarından. Yani yaratılmışlara karşı sevgi…
Gerçi bazı kalplerin kapısı içerden sürgülüyse de ruhuma kazınmış sevgi anahtarı ile o sürgülü kapıyı yavaşça dünyanın en güzel melodisi olan sevgiyle usulca okşarım, sürgülü kapıyı elbet açacaktır diye beklerim Mevlana sabrıyla… Ah babam; fenerimin pili bittiğinde yolumu aydınlatırdın… Kim olduğunu, ne işe yaradığını bazen unutur ya insan, işte tam o esnada bana hatırlatırdın Sen benim kanatlarım ve bulutlarım olurdun. Düşsem arkamdan tutacak olandın. İhtiyaç duyuyorum aydınlığına şu son birkaç zamandır baba…
Babası olsun ya da olmasın her insanın babası onun için özeldir. Her zaman onun hayatımızdaki ağırlığı başkadır. Onunla ne kadar anımız olursa olsun ya da belki de hiç anımız olmasa da hep az gelir bize, daha çok anı biriktirmek daha fazla gülmek daha fazla hayatı paylaşmak isteriz. Babaya özlem her yaşta aynıdır. Çocukluktan işler işimize baba sevgisi ve biz ölene kadar da içimizde bir yerlerde yaşamaya devam eder… Arkadaşların seni ağlattığında, gövdesine sarılır, gölgesine kaçarsın. Sana o güçlendirici balından, meyvesinden verir, üzerine tırmandırıp her şeyi kuş bakışı gösterir. “Hah anladım” der, korkusuzca güneşe çıkarsın. Baban belki annen gibi sırdaşın olmaz ama yıkılmaz kalen olur.
Daha küçükken başlarız babamızın arkasından ağlamaya; o işe giderken ağlarız, dışarıya çıktığında ağlarız, hatta babamız markete giderken bile biz hep arkasından ağlarız…
Babaya duyulan özlem öyle kocamandır ki küçükken başlar içimizde yer bulmaya ve biz büyüdükçe o da hız kesmeden büyümeye devam eder bizimle birlikte. Hatta özlem öyle bir boyuta ulaşır ki babaya özlem sözleri yazdırır bize.
Babamız ne kadar uzağımızda olursa olsun her daim onu özleriz ve bu özlem öyle cümleler kurdurtur ki, şair bile yapabilir bizi…
Babaya özlem şiiri yazarken içimizde hissettiğimiz özlem patlamalarına uygun kafiyeli kelimeleri sular seller gibi yazdırır bize… Bu babaya özlem öyle güçlü bir duygudur ki, içeride bir volkan gibi patlar, mahveder bizi. Bazen küçük bir çocuk gibi hissettirir, çaresiz ve mahzun… Bazen de sadece sessizleştirir… Babaya özlem için en iyi ilaçtır aslında. Ona mektup yazmak, şiir yazmak, güzel sözler yazmak sizin için en iyi reçetedir mutlaka. Elinize kalemi ve kâğıdı alıp saatlerce bile yazabilirsiniz rahatlamak ve içinizdekileri daha iyi anlatmak için. Ona olan sevginizi ve özleminizi babaya hasret sözleri ile çok daha iyi ifade edebilirsiniz. Ona ne kadar ihtiyacınız olduğunu anlatabilir, kendinizi ne kadar yalnız hissettiğinizden bahsedebilirsiniz.
Bunu yaparken belki de ona hiçbir zaman ulaşamayacağınızı da biliyor olursunuz ama bu yazdıklarınızın birileri tarafından okunmasa da önemli olduklarını kavramanız lazım. Sizin cümleleriniz, sizin hisleriniz… Kendinizi ne kadar iyi ifade edebilirseniz o kadar rahatlar ve o kadar çok mutlu olursunuz…
Özlem? Özlem, ayrıldığın bir şeye duyulur. Özlem değil bu, hasret var baba. Hasret denilen şey. İnsanın içini yakıyor, bir şeyler alıyor yüreğinden. Ölüme de hasretim baba. Sana kavuşturacak beni. Mekânın cennet, Peygamberimiz komşun olsun Allah’ın rahmeti senin ve tüm ölmüşlerimizin üzerine olsun inşallah.
İşte bu gün ben böyle rahatladım sanırım, kim bilir. En azından siz öyle sandınız bu da bana yeterli dostlarım…
Bakmayın burada bedava yazdıklarıma, yaşadıklarım çok pahalıya mal oldu bana…
Gece uyumayan insanların, gündüze sığmayan acıları vardır… Hayat bir karmaşa dostlar, bir varmışla bir yokmuşun arasında yaşadıklarımız;
Bazen babalar öpmek ister, sakalı batıyor diye evlatlar izin vermez! Bazen evlatlar öpmek ister, toprak izin vermez!
Sevin hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun… Haydi bakalım bu günde dost Kalın… Dostlukla kalın… Dilerim ki bu gününüz sevdiklerinizle birlikte, çoğul kalabalıkla, pür neşe içinde, yürek yüreğe, el ele, göz göze, sevgi akan maviliklerde, yeşil yağan mutluluklarda hep biz olarak çoğalarak geçsin dostlarım…
Umut ve sevgi gönül sofranızın baş tacı olsun… Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbet dolsun… Her bir yüreğe uzun sağlıklı ve mutlu günler dilerim… Sevgi ve muhabbetle…
#öskurşun#