Her kurum, elemanına dinlenme süresi tanımalı, ağır şartlarda çalıştırmamalıdır. İşin gereği çalışmaya zorunlu kalırsa dinlenme aralığını artırmalı ve ücretini iyileştirmelidir.
Yönetici hoşgörülü olmalı ve hoşnutsuzluk yaratmamalıdır. Çünkü hoşnutsuzluk bir iş yerinin kurdudur. Elmadaki kurtçuk gibi. Yönetici kimseyi potansiyel suçlu görmemelidir. Çalışan da kurumun kurallarına uyum göstermelidir.
Yemek izni yeterli süreyi kapsamalıdır. Böylece yemeğini yiyen, çayını da içebilmelidir. Bu durumda vücut dinlenmiş olacaktır.
Yönetimin çalışma saatine uyması gerekir. Mesai uygulaması işin yoğunluğu mazeret gösterilmemelidir. Bu olayı uygulayan yöneticiler kalıcı olamazlar.
Şirketler elemanını başarısına göre almalıdır. Aksi hâlde eleman işleri yürütemez. İşini gereği gibi yapamayan kurumda tutulmamalıdır. Yönetim başarılı elemanı, samimi duygularla ödüllendirmelidir. Aksi durumda bu tür elemanları kaçırmak işten bile değildir. Başarılı elemanın yanına yine başarılı eleman verilmelidir.
Bir kurumun kalıcı olması için, yönetimi ve çalışanı tümüyle uyum içinde olmalıdır.
Yönetici ve çalışanları, düşüncelerinde özgür olmalıdırlar. Bu prensibi kabul etmeyen yönetim, ezici karakteriyle öne çıkar ve dikta yönetim özelliği sergiler. İş yerinin kalıcı olması için dikta yönetimi asla seçmemelidir. Diktatörce düşünceyle iş disiplinini ayırmak gerekir.
Sosyal ve ekonomik yaşantıyla ilgili birtakım veriler de iyi uygulanmazsa kurumun kalıcılığı tehlikeye girer. Çalışan tüm yönleriyle huzursuz olmamalıdır. Düşünün çalışan düşük maaş alıyor ve devlet ona koliyle yardım ediyor. Böyle bir saçmalık olur mu? Bu aklı herhalde üst akıl vermiştir.
Özel eğitim kurumları, devletin peşine takılmış durumdadır. Maddi olarak devletten az para verdiği için bu kurumları, kimse tercih etmemektedir.