“Ve Yehova ‘Bunların hepsi tek kavim’ dedi. ‘Konuştukları dil aynı,giriştikleri işi yarıda bırakacağa benzemiyorlar. Gelin de toprağa inelim, dillerini ayıralım şunların; birbirlerini anlayamaz olsunlar’. Ve adem oğulları kentlerini kuramadılar. Oraya Babil dendi. Babil, yani karşıtlık.”
Tevrat
Meselemiz dildir. Bir kitap peşinde koşuyor, bir mecmua için uğraşıyorsak, tasamız dildir. Bundan seneler evvel, neşriyatlar bunca çok değildi. Çünkü internet icat edilmemişti. Ancak şimdi internet deryasında, yüzlerce dergi, gazete, kitap vb. mecmua boy gösteriyor. Öyküler, şiirler, denemeler ve bütün ahkam kesmelerdeki uğraşımız, dil içindir.Biz de burada bir dergiyiz.Edebiyat dünyası, okuyucusu ile edebiyat arasında bir köprü kuran, hem malumat hem de emsal yayınlayan bir dergi.
Derginin ana vatanı İngiltere. 1749’da çıkan Mounthly Review. İngiliz edebiyat dünyasının mabedi, gurur kaynağı ve okurların başvuru makamı. Tam elli sene boyu, mihenk taşı gibi varlığını korumuş ve İngilizce’yi bir kale gibi savunmuş. Neden dünyanın muteber dili İngilizce?
1829’da Fransızların Revue des Deux Mondes’i boy gösterir dergicilikte. Dergi edebiyatta romantizmin ve Fransız diplomasının elçisidir. Musset’in Geceler’i,Vigny’nin Kaderler’i, Merimee’nin Colombo’su, ilk şekillerini bu dergilerde bulurlar. 1868’de derginin tam yirmi beş bin abonesi vardır.Bugün, yani kurulduğundan tam 150 sene sonra hala varlığını sürdürmekte. Üstelik La Revue, Litterature, Historie, Arts ve Sicences gibi kütüphanecilik, tarih, sanat ve fen bilimleri gibi diğer dallarda içeriği ile okunmakta.
Biz hangi noktadayız? Varlık, Hece, Türk Edebiyatı hatta popüler K Dergi bile ne alemde, düşünmek lazım… Oysa edebiyatın ve dilin asıl süvarileri dergilerdir. Kitaplar, yüzyıllık dostlarımızken, dergiler birer öncü kuvvet, birer atlı savaşçı gibi vura kaça dili savunan, kitabı da, şairi de, yazarı da ve en nihayet bütün bir düşünce dünyasını, dili ile müdafaa eden kuvvetlerdir. Bir dilin inşasını, gelişimini, eleştirisini, bir şairin doğuşunu, bir şiirin harf harf büyümesini dergilerden takip edersiniz. Hiçbir kitap, size okuduklarınızın, diğerlerince nasıl anlaşıldığını anlatamaz. Ancak işte dergiler ve yazarları,size bütün bir külliyatı ile anlatabilirler. Gaye dil,amaç okumak ve hedef yazdırmak.
Dilin erozyonu, tabiattaki erozyondan daha korkunçtur. Çünkü toprağın kaybını telafi edecek çözümler, yine topraktadır. Ne var ki dilden kayıp giden bir kelimenin, kendisiyle birlikte götürdüğü manayı, bin yıllık anlamı ve kavramı telafi etmek çok güçtür. Hele ki diğer diller, birer istilacı kuvvet gibi, ağzımızdaki her boşluğa yerleşmek için pusuda beklerken.
Bu yüzden meselemiz dildir.Bu yüzden yazıyoruz.Bu yüzden okuyunuz, siz de yazınız diyoruz.Kitapla, dergiyle, gazete ile uğraşımız, çabamız bundandır. İster mısra, ister cümle ister uzun birer öykü olsun, bir kağıda dökülmüş dizi dizi harflerle harcanan emek ve verdiğimiz savaş bundandır.
Bir milletin dilinin bozulması ile anlaşmak ve anlatmak kavgası başlar. Bir toplumun dilindeki kayıpları ile ilk arazları baş gösterir. Çünkü dil, dimağın yegane ifade biçimi ve düşüncenin seslerle naklinin tek yoludur. Bu nedenle edebiyat dünyasındayız. Okumak ve yazmak için… Bu dili kullanmak, muhafaza etmek ve bizden sonrakilere aktarmak için. Cihan edebiyatının en güzel aşk şiirlerinden biri olan ve Süleyman Peygamber’e atfedilen Neşideler Neşidesi’ne bir bakınız. Eğer hala okuyabiliyor ve anlıyorsanız; bu dil hala var demektir. Lakin kelimeler gözünüzde büyüyor, duraksayarak, dudak bükerek ve zorlanarak okuyorsanız, sizin de elinize bir kalem ve kağıt alıp, savaşma vaktiniz gelmiş demektir.
Eğlencelerin en asili okumaktır. Okumak zekayı asilleştiren ve kibarlaştıran bir eylem. O halde okumanın ana kraliçesi dile, dilin muhafızları dergilere ve dergilerin süvarileri ediplere biraz daha ihtimam ve biraz daha zaman.