Bu çığlık bir göçmen çocuğuna ait… Kimsesiz çocuk iki ayaklı şeytanların (hannasın) eline düşmüş. Sıhhatli ve sapa sağlam bir çocuk…
Annesi, babası ve kardeşleri İran, Hizbüşşeytan ve Esed tarafından katledilmiş.
Çocuk binlerce insanla birlikte Türkiye’ye sığınmış. Buradan bilinmez bir şekilde Avrupa’ya kaçırılmış. İşte orada organ mafyalarının eline düşmüş. Çocuk kontrol bahanesi ile hastaneye götürülmüş, sedyeye yatırılmış, ameliyathaneye alınmış…
Ortam soğuk ve elleri bağlı…
Yapmışlar anesteziyi…
Kasaplar başlamışlar işe.
Kalbini, böbreklerini, triodini, ciğerini vs sökmeye başlamışlar. Çocuk avazı çıktığınca bağırıyor: Kalbimi söküyorlar baba!
Bu çığlığı babasından başka işiten yok. Babası işitmesine işitiyor ama yapabilecek bir şeyi de yok…
Başka bir çocuk…
Gencecik bir kız…
Henüz yeni buluğa ermiş. O da aynı şekilde insan avcıların eline düşmüş.
Cinsel istismara maruz kalan kız çığlık atıyor: Irzıma geçiyorlar baba!
Baba duyuyor ama onun babası da Putin’in uçaklarından atılan bombalarla ölmüş. Bu çığlığa karşı yapabilecek hiçbir şeyi yok.
Bir başka çocuk…
Kınalı koç gibi süslenmiş, kasvetli bir mekâna götürülmüş…
Kapkara kıyafetli şeytansı tipler ayinleri için kesiyor…
Şeytanlara kurban edilen çocuk bağırıyor: Beni kurbanlık koç gibi kesiyorlar baba!
Onun babası da duyuyor ama imdat çığlığına yetişemiyor.
Çünkü terör örgütü DAEŞ katletmiş onun babasını…
Bir başka Suriyeli çocuk ise gözü oyulmuş dilendiriliyor, uyuşturucu kuryesi olarak kullanılıyor.
O çocukta çığlık atıyor her gün: Beni pis işlerinde kullanıyor ve üstelik her gün eziyet ediyorlar baba!
Onun babası da duyuyor ama imdat çığlığına yetişemiyor yavrusunun
Çünkü terör örgütü PYD/PKK katletmiş onun babasını…
Böyle binlerce hikâye… Daha bilmediğimiz, hikâyesini duyduğumuzda insanlığımızdan utanacağımız, hayır hayır hiç de utanmayacağımız utanç verici hikâyeler var.
Bu çığlıklar her gün yanı başımızdan füze gibi geçiyor ama duymuyoruz. Çünkü biz de onları ne duyacak kulak, ne görecek göz var. Ne de sızısını çekebilecek yürek kalmış bizlerde.
Biz sokakta dileniyor ya da mendil satıyor diye azarlarken, Suriyeli bir çocuğun gözü pek davranışları karşısında bile hiç insafa gelmezken, Avrupa Polis Teşkilatı şimdiden 10 bin çocuğun suç şebekelerince kaçırıldığını söylüyor.
Şaka gibi değil mi? 10 bin çocuk kaçırılmış. Düşünsenize Karaman ilinin nüfusu70 bin. 7 Karamanlıdan biri çalınmış. Dahası çalınan Karamanlıların hepsi çocuk. O halde Karaman’ın çocuklarının, Hatay’ın çocuklarının, Edirne’nin çocuklarının, İzmir’in çocuklarının, Kars’ın çocuklarının çalındığını düşünün. Ya da herkes kendi çocuklarının çalındığını düşünsün. Dayanır mı buna yürekleriniz?
Bizim çocuklarımız ne kadar bize emanetse, ümmetin yetim çocukları da bize emanet! Emanet! Emanet!
Biz Yeni Söz olarak meseleyi haftalardır defaten manşet yaptık. O tarihte daha Avrupa Polis Teşkilatı bu rakamı açıklamamıştı. Üstelik kaçırılan çocuk miktarı onların açıkladığı kadarla da sınırlı değil. Zaten onlar da ‘bizim tespit edebildiğimiz miktar’ diye not düşüyorlar. Gerçek rakamlar 20 binden fazla. Belki daha da fazla… Sadece Almanya’da kaybolan çocuk sayısı resmi rakamlar 5 binden fazla.
Haberleri Yeni Söz dışında hiçbir Türk gazetesinde manşet olarak görmedeniz ve göremeyeceksiniz de. Televizyon haberlerinde küçük ve burun kıvrılarak verilmesinin ötesinde de bir kıymeti yok bu haberlerin.
Okuduk duygulandık ya sonra? Başladık kahkahaya değil mi? Evet kahkaha.
O zaman tekrar çocuklara bir daha kulak verelim:
Bana tecavüz ediyorlar baba!
Beni boğazlıyorlar baba!
Kalbimi söküyorlar baba!