Sevgili okurlarım, bu gün 8 Mart Dünya Kadınlar günü münasebetiyle bu yazımı kaleme almış bulundum. İnsanlık tarihine baktığımızda, bugün dünya üzerinde yedi milyar insanın yaşadığına şahit oluyoruz. Bu yedi milyar insanın yarısı kadın olduğuna göre, kadınların hak ettiği bütün alanlarda ne gibi durum içinde olduklarına bakmamız gerekir.
Sevgili okurlarım, kadınlarla ilgili konuşmalarda ve yazmalarda bazı gerçekler saklanarak, kadınlarla ilgili övgüler yapılmaktadır. Bu tür övgülerde, demokrasiden dem vurulurken, bu tür söylemler içinde olanlar kadınları baş tacı etmektedir. İster ülkemiz dâhilinde, isterse dünyanın birçok ülkesinde olsun, kadınlarla ilgili gelişmelere bu tür övgülerin tam tersini göstermektedir. Kadının eğitimde, aile yaşamında, iş hayatında ve siyasi alanlarda erkeklere nazaran, önemli farklılık göstermektedir. Hâlbuki kadınlar, sosyal, ekonomik ve demokratik alanlarda erkekler kadar sorumluluk alması gerekirken ne yazık ki bu tür alanlardan uzak tutulmaktadırlar. Kaldı ki kadınlarımıza, dinsel, inançsal ve geleneksel durumlar yüklenerek, geri plana itildikleri de bir gerçektir. Dünya nüfusunun ortalamasına baktığımızda, kadınlar sayısal olarak yüzde elli eşitliktedir. Ne var ki bu husus hiç bir zaman dikkate alınmamıştır. Genellikle kadın, erkeğin arkasınca yürüme koşuluna uyması sağlanmıştır. Bu anlayışla, kadın erkekler tarafından geri plana itildikleri de bir gerçektir. Ancak azınlıkta bazı kadınlar bu sayılanların dışında, kendi haklarını savunmuş olsalar da yeterli değildir.
Sevgili okurlarım, aslında kadının toplum içinde ilerlemesi, demokrasinin gereği olarak, sosyal adaletin sağlanmasına bağlıdır. Eğer erkekler, adil ve kalkınmış bir toplumu inşa etmek istiyorsa, tek yol olarak kadın haklarına riayet etmelidirler. Aynı zamanda kadının politik, sosyal, ekonomik, kültürel ve çevresel güvenliğinin sağlanmasında, bu durum ön koşul olmalıdır. Demokratik ve ileri bir toplum için, kadınların güçlendirilmeleri, etkinlik alanlarının genişletilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk gibi alanlarda eşit olarak hak ettiği olanaklardan faydalanmaları çok büyük önem taşımaktadır.
Sevgili okurlarım düşünmemiz gerekir ki, ülkemizde ve dünyada tartışılan kadın kimliği, ırksal, kültürel, etnik, dini ve benzeri farklılıkların içerisinde algılanmakta ve bu farklılıkları ile gerek sosyal, gerekse siyasal hayatımız içinde az bir alanda yer aldıkları da görülmektedir. En büyük örnek olarak, İstiklal Savaşının Nene Hatun’u, Halide Edip Adıvar’ı, Halime Çavuş’u, bizim kadınlarımızdır. İstiklal Savaşımız içinde yer alarak, ülkemizin kurtuluşunda önemli görevler yapmışlardır. Düşünün ki, kadının müdahil olmadığı, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal alanlarda başarıyı yakalamamız imkânsızdır.
Bu bağlamda, hayatımızı şekillendiren kadınlarımıza da çok büyük görevler düşmektedir. Yani haklarından mahrum edilen kadınlarımız, sivil toplum hareketi içinde yer almaları gereklidir. Ancak o zaman dünyanın adaletsiz dengesi düzeltilmiş olur. Bu dileğimle, kadınlar gününü kutluyorum.
Mürsel ADIGÜZEL
Halk Şairi ve Yazar