Atatürk’ ün Kadın Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşmiş Milletler Teşkilatının yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uygulama alanına sokulmuştur. Atatürk, Cumhuriyet’ in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923’de şöyle demiştir:
“Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir.”
…
Medeni Kanunları aldığımız İsviçre’de ise, kadınlar haklarını 1971 yılına kadar alamazken, çağdaşlaşmada örnek aldığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de durum farklı değilken, Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl seslenir:
“Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve liyakatle kullanacaktır.”
…
Atatürk’ ün, çağı ve değişeni değil, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında, “BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi”, “İnsan Hakları Sözleşmesi” gibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılır. Bağımsızlık mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk’ ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna uğraş ve savaş verenler de, onu bir devrimci olarak aynı şekilde örnek almak durumundadırlar. Çünkü bütün insanlık tarihi boyunca, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun kadar uğraş ve savaş vermemiştir. Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O’na sahip olan Türk milletine…
Ne kadar anlamlı değil mi bu alıntı yazılar.
………………………….
Diğer taraftan, gelelim 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na.
Artık okumayan ve 18 yaşını doldurmuş kız çocuklarına babaları bakamıyor. 2030’ lu yıllardan sonrada emekli maaşının ödenmemesi gibi ihtimaller de söz konusu.
İşte bam telimizin koptuğu yer. Yani bizim ülkemiz çok zengin ve herkese iş var da bu kız çocukları hemen de iş bulacak ve ileri ki yıllarda çok zengin olacağız ya (günden güne erirken), emekli maaşı olmaz ve de eşi ölürse kadınlar yaşına başına bakmadan hemen de iş bulacaklar.
Vay haline kadınların…
8. Mart Dünya Kadınlar Günü’ymüş. Bence Dünya Kadın Zulümleri Günü olmalı… Afrika’da açlıktan çırpınan yavrusu kucağında, biçaredir anne, orta doğuda bin bir zulümün altında doğduğuna pişman. Hepsini geçtim ülkemde kız doğduğuna bin bir ah eden genç kızlarımız, yarının sokakta kalmaya aday vasıfsız işçileri. Tek çareleri erkeklerin 2.-3. eşleri olmaya zorunlu aday olmaktan öte gitmeyen, özgürlüğü dünya kadınlarından önce verilip, onlardan önce çeşitli şekillerde kündelenmiş zavallılar. (Ömür verirse Allah, inşallah yanılmak isterim.)
Hala doktora gidemeyen ve tedavisi yarım kalan kan çanağı gözlere verecek cevabım yok benim. Açlık sınırında kıvranan kaç kişi aile ferdinin pirimini ödeyebilecek. Neyse… Sus kadın!
Ben de çalışıyorum fakat üzerimde bakmakla yükümlü hiçbir kişi olmamasına rağmen sağlık raporu aldığım ilaca muadil uymadığı halde ilave ücret vermek zorundayım. Oysa bir erkeğin üzerinde 4-5 sağlık karnesi var. Aynı yerde o kişiler para ödemezken ben tek kendim için neden para ödüyorum anlamış değilim.
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık… Her yön çıngıraklı… Evlenip otursan ilerisi için garantin yok, çalışacak olsan iş yok…
En, en önemlisi Türk erkeğinin façası çizildi. Öldü gitti dayılığınız. Bir kızınıza bakamadığınız gibi, gelecekte, öldükten sonrası için kadınız sokakta maalesef.
Dua edin ilk kadınlar ölsün.
Ben kutlamıyorum, içim yanıyor halimize.
Sizlerin;
Kadınlar gününüz şimdiden kutlu olsun…
Habibe E. Ağaçdelen