Kadın uykudan uyanır. Susamıştır. Doğru mutfağa gider. Suyunu içtikten sonra oğlunun üstünü örtmek için odasına doğru adımlarını yöneltir. Kapıyı tıklar. İçeriden ses gelmeyince kolu çevirip açar. Oğlu bilgisayar başındadır.
Sesinde telaşlı bir şaşkınlık vardır:
“Oğlum sen daha yatmadın mı? Bak saat kaç olmuş?!!”
12 yaşındaki oğlu, kulağındaki kulaklıktan dolayı annesinin odaya girdiğini duymamıştır. Anne bir kez daha seslenir.
Bu sefer sesi odada yankılanır.
“Hadi oğlum yat artık. Yarın sabah erken kalkacaksın. Okulun var.”
“Anne tamam, az sonra yatarım. Şu oyunu bitirmem lazım.”
Anne tedirgindir
“Oğlum bak saat epey geç oldu? Hadi uyu biraz.”
Oğlunun sesinde öfke vardır.
“Tamam dedik ya anne! Laf anlamaz mısın sen?”
“Oğlum sen ne biçim konuşuyorsun öyle? Bir anneye böyle mi davranılır? ”
Çocuk sesini dişlerinin arasına sıkıştırıp sinirli bir tonla konuşur
“Şurada bir oyun oynuyoruz. Onun da içine ettin. Bak senin yüzünden yenildim işte. Gitti aldığım paralar…”
“Ben ne yaptım ki oğlum? Hem ne parası? Sen kumar mı oynuyorsun?”
“Of anne off! Beni çıldırtacaksın sen. Senin bu tavırların yüzünden ruh sağlığım bozuldu.”
“Ne ofu, ya ne ofu?! Sen okuyorsun. Sabah erken kalkacaksın. Üstelik de sınavın var. Saat gecenin 02:00’si olmuş, sen hala bilgisayar başındasın. Yazık değil mi o gözlerine?”
“Anne gider misin başımdan!
Lütfen gitttt!”
Çocuk kafasını masaya öfkeyle hızlı hızlı vurur.
Anne çaresizdir. Yüzüne hüznün gölgeleri düşer. Oğlunu daha fazla üzmemek adına, geri çekilir. Şaşkın bir durumda odadan çıkar.
Çocuk kapıyı kapar. Ardından kilitler.
Anne bu kez diğer odaya adımlarını yönlendirir. Kızının oda kapısının altından ışık koridora sızmaktadır. Onunla konuşsa iyi olur, diye düşünür. Oğlunun durumunu anlatsa belki biraz içi rahatlayacaktır. Zira abla kardeşin arasından su sızmamaktadır.
Bakışları koridorun ucundaki odaya doğru çevirir. Tam gidecek, vazgeçer.
Mimar olan kocası ise son umududur. Çünkü o çok meşguldür. Her akşam yemeğinden sonra çalışma odasına çekilir. İşten getirdiği projelerini çizmektedir. Eşi geç saatlere kadar, hatta sabahlara kadar çalışıyordur.
Kızının odasına yaklaşınca kapıyı hafifçe tıklatır. İçeriden ses gelmeyince kapıyı açar. Açtığına pişman olur. Kızı kulaklığını takmış, striptiz yapmaktadır. Hani son zamanlarda tik tok mu nedir, canlı yayın videosu çekmektedir.
Ekranda ise genç bir delikanlı vardır.
Kadın utanır. Adımlarını geri geri atar. Üniversitede okuyan kızıyla tartışmak istemez. İkinci kez bir tartışmaya hazır değildir. Sessizce kapıyı örter.
İşaret parmağını ısırır.
Çocuklarına neler oluyordur böyle?
Artık kocasıyla konuşma zamanı gelmiştir. Tanık olduğu bu durum hoş değildir. Çocuklarının durumu hiç de iyiye gitmiyordur. Çekirdek ailesini koruma içgüsü ile bu durumu kocasıyla görüşüp çözümlemeleri gerekiyordu. Ortak bir karar vermeleri daha sağlıklı olur, diye üzüntüyle bir iç geçirir.
Kocasının çalıştığı odaya doğru adımlarını yönlendirdi.
Kapının kolunu tutup çevirir. Gördüğü manzara karşısında ağzı bir karış açık kalır!
Kocası anadan doğma ayaktadır. Kadın bakışlarını bilgisayar ekranına çevirdiğinde mıh çakılmış gibi olduğu yerde kala kalır!
Zira ekranda sarışın oldukça güzel bir kadın görür. Kadın da çırıl çıplaktır ve o da kocası gibi müzik eşliğinde dans etmektedir.
Kısacası; oğlu da, kızı da, kocası da meşguldüler…
Evett, kısa öykümüz burada bitmez tabi. Sonuçlarını televizyon ekranlarında görüyoruz. Amacım, 8 Mart Kdınlar Gününe özel bir yazı yazmaktı. Toplumumuzda kimi kadınlarımızın yaşadığı bir sorunu ele alıp yazıya dökmekti.
Tabi öykünün sonucunu düşünüyor insan.
O kadın bundan sonraki evreyi nasıl sürdürecek?
Kadının ailesini yeniden bir araya getirmesi ve yalnızlığı ile başa çıkması gerekiyordu.
Emine Pişiren / Kocaeli