HİÇ BU AÇIDAN BAKTINIZ MI?
Kader varsa ve yaşayacaklarımız bu dünyaya gelmeden çok önceden planlanmışsa, hatta başımıza gelenler değişmez kaderimizin ürünüyse, o zaman hayat boyu gösterdiğimiz çabaların anlamı ne? Çabalamalı mı yoksa her şeyi akışa bırakıp kaderimize boyun mu eğmeliyiz? Bu yazımda hayatımızın akışına yön verecek kadar önemli olan bu birkaç soru üzerinde durmak istiyorum.
Evet, kaderin hayatımızın şekillenmesinde önemli rol oynadığı kesindir. Bu nedenle hayatımızda süregelen bazı şeyleri çok çabalamamıza rağmen, değiştirmemiz imkânsızdır. Belirli bir tarih, zaman ve mekânda doğduk, bu hayatta sağlıklı ya da sakat doğduk, kadın ya da erkek bedeni aldık, belirli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldik. Bu saydıklarıma benzer ve yaşamak zorunda bırakıldığımız öyle çok belirleyici unsur var ki hayatımızda. Fakat bilmeliyiz ki, bu alın yazısı, hayatımızın sadece bazı karelerini şekillendirmekte. Bazı kareler ise düşüncelerimiz, vereceğimiz kararlar ya da yaptıklarımız tarafından şekillenmeye hazır olarak bizleri beklemekte. Tanrı, kendi kaderimizi oluşturabilmemiz için verdiği seçme özgürlüğü ile bizlere büyük bir olanak tanımıştır. Dolayısıyla kaderimizin bazı karelerini değiştiremezken, bazı karelerini değiştirmek sadece ve sadece bizim elimizdedir.
Fakat burada ortaya çıkan kritik soru, neyi değiştirebileceğimiz ve neyi değiştiremeyeceğimizdir?”
Farkında mısınız, aslında verdiğiniz kararlarla hayatınızın akışını her an değiştirmektesiniz. Fakat bir kez karar verip harekete geçtiğinizde bazı olayların peşinden sürüklenmek zorunda bırakılırsınız. Bu kararların yanında getirdikleri kaçınılmazdır. Bir kaç örnekle bu konuya açıklık getirmek istiyorum. Gitmek istediği yere ulaşmak için demiryollarını tercih etmiş bir yolcuyu düşünün. Yolcumuz, trene binmeden önce, aracını belirtme hakkına sahiptir. Fakat araca, yani trene bindiği andan itibaren, başına gelen bazı kareler mecburen kendisinin dışında gelişir. Tren onu bazı dağ, tepe, orman veya şehirlerden geçirecek ve bazı manzaraları görmeye mecbur kılacaktır. Başka bir örnek daha verelim. Çantası sınırsız ok ile dolu olan okçuluk yarışmasındaki bir oyuncuyu hayal edin. Okları okluğundan ne sıklıkta alacağı, nasıl ve ne zaman okları hedefe atacağı konusu okçuya bağlıdır. Fakat ok hedefe ulaşıp, bir çarpışma gerçekleştiğinde ortaya çıkan etki mutlak ve kaçınılmazdır. Çarpışmanın doğasına bağlı olarak okçu anında puanlandırılır. Bu da, gelecek sonuç ile yani ‘kader’, ‘şans’ veya ‘alınyazısı’ olarak ifade ettiğimiz şeyle eşdeğerdir.
Elimizde binlerce kader ya da karma tohumu bulunur. Bu tohumları toprağa koymayı ya da elimizde tutmayı seçebiliriz. Böylece ya “kader tohumlarının” meyve vermesine, yani hayatımızda kendilerini göstermesine izin veririz ya da tam tersi bu tohumların sonuçları ile karşılaşmamıza engel olabiliriz. Toprağa bir kez ekilen tohumlar, belirli bir süre sonra filizlenir, ağaç olur ve hikâyelerinin sonunda meyve verirler. İşte bu noktada meyve veren kaderimizi değiştirmemize hiçbir olanak yoktur. Yaratmış olduğumuz bu kader meyvesini tüketinceye kadar oturup onu “yemekten” yani kaderimizi yaşamaktan başka çaremiz yoktur.
Özetlemek gerekirse üç tür kader ya da karma’dan bahsetmek mümkündür:
1. Kriyamana karma: Özgür irade ile her an gerçekleştirdiğimiz karma türüdür. Yaşantımıza yön vermek için her gün yüzlerce seçim yapar, aklımızda plan program çizer ve bu kararlar doğrultusunda harekete geçeriz. Örneğin tatile gideceğimiz yeri, evleneceğimiz kişiyi, yaşamak istediğimiz mekânı, çalışacağımız işyerini, eğitim alacağımız kurumu ve buna benzer birçok şeyi seçme özgürlüğüne sahibiz. Tıpkı bir çiftçi gibi, istediğimiz meyveyi vermesi için toprağa ekeceğimiz kader tohumlarını bizler seçmekteyiz.
2. Sanchit karma: Filizlenmesi ve meyve vermek için toprağa ektiğimiz biriktirilmiş karma türüdür.
3. Prarabdha karma: Meyve vermeye hazır olan ve tezahür etmek için uygun zamanı bekleyen, kader diye adlandırdığımız, değiştirilmesi imkânsız olan karma türüdür. Bu doğumda kadın ya da erkek bedeni almış olmamız, belirli bir ülkede, saat ve tarihte doğmamız, fakir ya da zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmemiz, sağlıklı ya da sakat doğmamız, hayatta olumlu ya da olumsuz durumlarla karşılaşmamız, sanchit karma’mızın bir sonucu olarak ortaya çıkar ve tamamen prarabdha karma’mızın ürünüdür.
Bilmeliyiz ki, her zaman yeni bir karma gerçekleştirebilme (kriyamana karma) özgürlüğüne sahip olmamıza rağmen, onların sonuçlarından asla kaçamayız. Bu nedenle kaderimizi çizerken, aklımızı, ayırdetme yeteneğimizi, bilgimizi kullanmalı ve her eylemde bulunurken dikkatli davranmalıyız. Yaşamak zorunda bırakıldığımız kaderimize (prarabdha karma) ise olumlu bir ruh hali içerisinde yaklaşmalı ve dengeli bir zihinle başımıza gelen olayları kabullenmeyi öğrenmeliyiz. Filizlenip meyve vermek için bekleyen tohum halindeki kaderimize (sanchit karma) gelince, onun etkisini yok etmeliyiz. Bunu yapmamızı sağlayan bazı gizli meditasyon teknikleri mevcuttur. Bizler bu teknik ve uygulamaların peşinde olmalıyız, çünkü meyve vermeyen sonuçlar, etkilerini bir gün mutlaka deşarj etmek zorundadır. Toprağa ektiğimiz sonsuz sayıdaki tohum, etkilerini bu sonlu ve sınırlı olan hayatımızda gösterebilir mi? Hayır, işte reenkarnasyon felsefesinin temelinde de bu gerçek yatar. Bu nedenle bu etkileri deşarj etmek için ruh, yeni bir beden almaya zorlanır.
Kader konusundaki önemli olan soruların cevaplarına tekrar dönelim. Kaderimizi şekillendirebilir miyiz? Evet. Kaderimizi değiştirebilir miyiz? Evet. Kaderimizi değiştirebilir miyiz? Hayır. Aynı sorunun cevabının ne zaman “evet” ve hangi durumda “hayır” olduğunu karma felsefesi hakkında sizlere verdiğim bilgiler ışığında artık anlamış oldunuz.