Toplumları toplum yapan özellikler vardır. Bizim de var!
Başlıca biz; sıcakkanlı, samimi, paylaşmayı seven, espritüel, şakacı, neşeli, kanaatkâr, sabırlı, kaderci insanlarız. Adet, örf/annelerimize bağlı, eğlenmeyi seven, keyfimize düşkünüzdür. Çalışmayı, okumayı, yasak ve kurallara uymayı pek sevmemekle birlikte, otoriteye bağlı ve saygılıyızdır. En iyisini kendi bilen, bildiğinin doğru olduğunu kabul eden, eleştiriyi sevmeyen bir şekilde dikbaşlılığımız vardır. Konuşmayı severiz, bilgi sahibi olmasak bile her konu da bir fikrimiz vardır. Sorumluluktan pek haz etmeyiz, biri gelsin düzeltsin diye bekler, hatamız olduğu her konuda bahane ve mazeret bulma ustalığımız vardır.
Erteleme eğilimimiz rahatımıza düşkünlüğümüzden gelir, tabiri caizse yumurta kapıya dayanmadan hareket etmeyiz…gibi. Biz bizi severiz.
Desem ki; gelin birini seçelim. Seçtiğimiz bu kişi, kuracağı ekibiyle birlikte bizi yönetsin. Bu kişinin; eğitimli, bilgili, vizyon sahibi, vatanımızı ve bizi çok seven, önceliği bu olan, şahsî menfaatlerini düşünmeyen, çalışkan, adil, dürüst, hakkaniyet sahibi biri olması gerektiği konusunda istisnasız hem fikir oluruz.
Çünkü biliriz ki; geleceğimizin aydınlanması ve geleceğe güvenle bakabilmemiz böyle bir kişi ile olur.
Ancak böyle bir kişi bilir ki; Başarı için, doğru, kalıcı politikalar ve projeler üretilmeli ve bunun için, ekibini uzman, işini iyi bilen, liyakat esaslı, kayırma yapmadan oluşturması gerektiğini. Yani MERiTOKRASİ olur!
Ancak böyle bir kişi; siyasi denetimin doğrudan halkta yada düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerinde olduğunu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun herkesin eşit olduğunu, Egemenliğin halkta olduğunu, düşünce özgürlüğünü, eleştirileri kabul edip, dikkate almanın önemini, halka karşı sorumlu olduğunu, hatta ekonomik gelişme ve refah için Merkantilizm mantığı ile hareket ederek, ülke kaynaklarını en etkin biçimde kullanıp, üretime yönelip dış satımın önemini bilir. Yani DEMOKRASİ olur!
Peki böyle olmazsa ne olur?
Ekip niteliksiz, beceriksiz, iş bilmez insanlardan oluşup; yapılan yanlış proje ve politikalarla ülkenin geleceğin de geri dönülmez hasarlar yaratabilir. Oluşabilecek ekonomik bağımlılıklar ülke bağımsızlığını tehdit altına alabilir. Yani KAKİSTOKRASİ olur!
İktidara gelenler, ailelerine ve parti ve cemaat gibi mensup olduğu gruplara hizmet ederek, ülke kaynaklarını sistemli olarak suistimal edebilir. Yani KLEPTOKRASİ olur!
Hukuk düzeni, hak, adalet, eşitlik…gibi kavramlara öncelik ve önem verilmeli, karşı düşünce, söylem istenmeyeceği için, baskıcı bir tutumla halk adına kararlar verilir. Halka, kendilerine göre iyi ve doğru olan dayatılır. Halkın sorunlarını böyle çözmek istenir. Yöneticiler bütün siyasi yetkileri elinde tutar. Yani Monarşi’nin bir çeşidi olan OTOKRASİ olur!
Şimdi; BİR DEVLET BİRDEN ÇOK YÖNETİM ŞEKLİNİ AYNI ANDA KULLANABİLİR gerçeğinden hareket ederek soruyorum;
Biz de Kaç -rasi Var?
Siz karar verin!..
Nefis tespitler ve gerçekçi eleştiriler Fundacığım. Alkışladığım bir yazıydı. Katılıyorum ve izninle paylaşacağım…Kalemine sağlık.