Geçenlerde okumuştum bir haber bülteninde; Bir Japon Araştırmacı “Türkler hakkında birşeyi anlamakta zorlanıyorum, Türk televizyonlarında yayımlanan yerli diziler Türk örf ve adetleriyle çelişiyor. Fakat daha ilginç olanı ise
bu durum toplum tarafından eleştirildiği halde aynı diziyi baba-oğlu birlikte izliyor olması!” demiş… Bu ne yaman çelişki/miz değil mi? Japon Araştırmacının bu yerinde tespitine katılmamak ne mümkün!..
Biz eleştirdiğimiz film ve dizileri ailece izlemiyoruz…
Ben köy çocuğuyum. Köyden ilk ayrıldığım günden beri kendimi koca şehirde sudan çıkmış balık gibi hissediyorum!.. Bu yüzden olsa gerek yazılarımda mümkün olduğunca uzun köy hikayeleri kaleme alıyorum… Şehirle köyü kıyaslıyorum, araştırıyorum. Yaptığım gözlemlerime göre;
20. yüzyılın başlarında Batı tarafından ‘Şehir’ adı verilen büyük koloniler icat edildi:
Sonra şehirleri caddelere,
Caddeleri sokaklara,
Sokakları apartmanlara,
Apartmanları dairelere,
Daireleri odalara,
Odaları dahi koltuklara bölerek bizi en son ‘BİR’ e düşürüp yalnızlaştırdılar!
Yani bir toplumun nasıl dönüştürüldüğüne şahit oluyoruz…
Cep telefonlarına mahkum etmeleri de cabası…
Dolayısıyla köyden kente başlayan göçle bize dayatılan modern yaşam tarzı; insanları örf, adet ve sosyal hayatlarından kopartarak, bireyleştirip sonra da bencilleştirdi. Bu da en çok aile hayatını vurdu. Çünkü aile toplumun en temel taşıdır…
Mesela, hatırlayanlarınız olacaktır, biz köyde iken sofraya ailece oturup tek sağan/tencerede yemek yerdik. Ya şimdi öylemi? Şehirde aile üyelerini sofraya eksiksiz oturtamadığımız gibi herkesin tabakları bile ayrı gayrı!..
Bunun adına ‘şehir ve kültür’ dense de, bize/Türk toplumuna uygun değil en azından. Kadim Anadolu kültürümüze ne oldu? Kendi medeniyetimizden kopmamalıyız! Ruh kökenimizden de…
‘Peki, şikayetçi olduğumuz durumdan kurtulmak mümkün mü?’ Diye bir soru geliyor hemen insanın aklına.
Düştüğümüz yerden kalmayı becerebilirsek mümkündür!
Yani en son devrilen domino taşını kaldırarak…
Bireye sahip çıkarsak yani kendimize, aile toplanır! Aile güçlenirse toplum toparlanır!..
Evimizde çocuklarımızla daha iyi ilgilenirsek,
komşularımıza sıcak ilişkiler kurarsak,
mahallemize sahip çıkarsak,
etrafımızdakilerle kardeşlik hukukunu korursak,
kadim örf ve adetlerimize sahip çıkarsak,
en önemlisi de köklü bir eğitim sistemine geçersek,
…
Özetle, bireysel olarak ‘güzel örnek’ olmayı becerebilirsek; işte özlediğimiz o aileye kavuşuruz, ya da dağılmakta olan aileyi kurtarırız diye tasavvur ediyorum.
Henüz kaybedilmiş bir şeyimiz yok!
Çünkü biz hem ara nesiliz hem de kökleri geçmişe dayanan anaerkil;
Gaz lambasıyla büyüdük ama elektriği de gördük…
Dün mektupla haberleşiyorduk ama bugün akıllı telefona da uyum sağladık…
Geçmişle gelecek arasında köprü olduğumuz için bize çok görev düşüyor. Ben ümitvariyim…
Yeter ki ego ve kibrimizden kurtulup söylemlerimizi eyleme döküp samimi olalım. Biz düzelirsek aile düzelir, toplumsa kendiliğinden…
www.mehmetballi.com