İkinci el pazarlarını geziyorum. Şimdiye kadar dört tanesini keşfettim. İkinci el ve antika pazarları. Antika biriktirme merakım yok. Böyle pazarlarda, yani hem ikinci el hem antika pazarı olan pazarlarda antikalara bakmakla birlikte, çok paramın olup olmaması önemli değil, çok da ilgilenmiyorum. Sadece bazı şeyleri hatırlıyorum, antika-eskileri görünce.
Aslında, antika filan diyorum, antika değil çoğu şey; eski eşya. Dilimiz alışmış olduğu için antika diyoruz. Gerçek antikalar, belirlenmiş günlerde yapılan, sınırlı sayıda katılımcının katıldığı müzayedelerde sergileniyor. Neyse.
İkinci el pazarlarına esas gidiş sebebim, daha çok, teknik malzeme bakmak için. Elektronik cihazlar veya hurdalar. Yeni elektronik malzemeler de pahalanınca, hurdalardaki parçalara, devre elemanlarına bakıyorum ve alıyorum. Lehim sökmek, cihaz parçalamak zaten hoşuma gidiyor. Hem terapi oluyor hem el becerisi geliştirmek için iyi oluyor bu işler. Fakat, dediğim gibi; esas mesele fiyatların artmış olması. Ve bu daha hiçbir şey. Yurtdışından ürün getirmenin vergi ve benzer maliyetleri arttığı için bu pazar gezmeleri iyi oluyor.
Bu gün pazardı. Bornova‘daki ikinci el pazarını daha öncesinde duymuştum. Yerini merak edenler için hemen söyleyeyim; Bornova metro durağında iniyorsunuz. Otobüslerin olduğu tarafa değil de aksi istikamette viyadüklerin altından doğrudan yürüyorsunuz. 5-10 dakika sonra karşınıza gelir pazar.
Biraz küçüktür diye tahmin ediyordum fakat oldukça büyük bir pazar. Eski ürünler de var yeni ürünler de var. Aklınıza gelebilecek her şey var.
…
Böyle pazarlar elbette gerekli pazarlar. Hele de şimdiler de son derece önemli pazarlar. Böyle pazarlara gitme alışkanlığı günden güne artıyor da. Ben de, etrafımdaki insanlara anlatıyorum. Yerlerini ve neler olup bittiğini bilsinler ve gitsinler pazarlara. Hatta, sadece bir şeyler almak için değil, bir şeyler satmak için de gidebilirsiniz.
Ben, daha önce başka şehirlerde, kullanmadığım bir sürü şeyi böyle pazarlarda sattım. Sergi açmadım tabii. Satıcılara sattım. Daha da öncesinde, kullanmadığım bir sürü şeyi “online” pazarlarda sattım. Kendime ait satış sitelerim de vardı. Yıllar öncesinde ilan siteleri de tasarlıyordum. Özellikle bir tanesinde baya çok şey sattım.
Herkes, yıllar içerisinde kendi kendinin ekonomisti oluyor. Bunca zaman sonra ekonomi hakkında da bir şeyler söyleyebilir hale geldiğimi söyleyebilirim. Mesela;
Ekonomide en önemli şey; gelen değil gidendir. Tabii bu kişisel ekonomi için olan kanaatim. Gelen; zaten gelmiştir; kazançtır. Fakat asıl olan neyin ne kadar nereye gittiğidir. Çetele tutmak gerek yani.
Mehmet Şimşek‘e de atayım buradan. Mehmet Şimşek gideni görmüyor değil. Gideni durduramıyor. Yani hırsızlığı durduramıyor. Hırsız evin içinde olunca, istediğin kadar kapı pencere kapat. Bizim şu Karşıyaka İZBAN kedisi bile, miyav der, pençe atar, kubarır; Maliyeyi daha iyi yönetir.