İnsanlıktan anlaşılan iyilik üzerine yaşamaktır. İyilik, toplumsal anlayışın ortaya çıkartmış olduğu bir düşünce biçimidir. Karanlıktan aydınlığa çıkmak, iyiliğin etkin olduğu bir topluma geçmek demektir. İyilik ve ahlaklılık topluma hakin olunca, kötülükler karanlıkta kaybolacaktır.
Toplumlar ahlaki değerleri yakaladığında, kaliteli bir yaşam sürdürmeyi başarırlar. Böyle bir fırsatı ellerinden kaçırmak istemezler. Ahlaki değerler, bireyler tarafından içtenlikle kabullenilir. Kabullendikten sonra toplumun sosyal değişimlerden sarsılması söz konusu değildir. Çeşitli Milletlerde değişim gerçekleşse de ahlaki değerlerine sahip çıkanlar, kendi vadisinde yaşayacaktır. Kendi vadisinde, yeni teknikler ve ona bağlı yaşantı biçimi kabullenilir fakat ana eksenden sapma olmaz. Kurulu düzenin getirdiği yenilikler, belirli ölçüde uygulansa yaşantıya bir şekilde girer. Çünkü topluma iyi algılar olarak yansır.
Toplumsal değerlerine bağlı bireyler, gelişmeleri belirli süzgeçten geçirip yaşantısına katmada herhangi bir sakınca görmeyecektir. Toplumu etkileyecek sosyal çatışmalardan korkmamak gerekir. Medeniyetler çatışması gibi, değişimlerden yararlanmasını bilmelisin. Çünkü yaşadığın kara parçasına vatan demişsen, onun için canını verebiliyorsan, hiçbir küresel etki bünyende yara açamaz. Sınırların belli, hükümran sosyal bir devlet yapısına sahipsin. Devletine güvenen, milletine inanan ve yaşanan düzeni kabullenmiş insanların inancına ırkına, mezhebine karışmaman gerekir. Sınırların dahilinde insanların hak ve hukukunu koruyup seçme ve seçilme hakkını da vereceksin.
Özellikli sosyal düzeni devam ettirmek istiyorsan, ayrımcılık yapmayacaksın. Farklılık yaratmayacaksın. Bu konuda İslam’a sarılanların hiçbir problemi olmamalıdır. İslam’ı topluma yansıtmada çekilen sıkıntı yapaydır. Yaratılan yapay sıkıntı, ılımlı İslam diye millete dayatılmaktadır.
Sosyal devlet, değişen dünya düzenine ayak uyduramıyorsa, topluma baskı uygular duruma gelir. Baskıcı sistemlerin adı ne olursa olsun, savunulacak tarafı yoktur. Çünkü iyilik ve ahlaklılık üzerine kurulmamıştır. Bu noktada dinimizi kişiselleştirip sosyal devlet anlayışına ters olduğu algısını yaratmaya çalışıyorlar.
Toplum değerlerini yaşamaz, zinde tutmazsa içi boşalır. İnsanların yaşantısı kısıtlanırsa devletin sosyal sistemi tartışılır duruma düşer. Tartışılan değerlerin yerini para alır. Para ve maddiyat yaşanan iyiliklerin geçerliliğini önler. Bu durumda toplum önemli bir yara alır.
Toplumun yara almamasını istiyorsak, bireysel düşüncelere ve yaşam tarzına müdahale etmemeliyiz. Bırak kanunlar ölçüsünde isteyen istediğini yapsın
Aynı toprakta yaşayanların birbirlerinden farkları yoktur. Onun da senin yaşam tarzına değer vermesi insanlığı gereğidir. Yoksa bir toplumda insanları fişleyip köyüne, kentine ve hükümete yakınlığına göre değerlendirirsen, o toplum da zor duruma düşer. Bu durum kara vicdanın eseridir.
- Akif’in dediği gibi, “Tükürün maskeli vicdanlara, tükürün hayasızlara.”
Toplum iyilik ve ahlaklılık üzerine yaşarsa, kötüler etkisiz kalacaktır.
Hasan TANRIVERDİ