Mola verdiğim yerle o kadar uzak mesafedeyim ki, artık yetişme ihtimalim çok zor hayata. Kendimden kalan her şeyi toparlarken, kendime göç etmenin savrukluğu kanatsa da içimi, sığınacak barınak eksikliği üzerinden bir edebiyat inşa edip, ürettiğim mazeretlere sığınmak gibi bir niyetim olmadı asla.
Ama insan kendini bilmeli. Niyetlerini yüzleştirmeli önce hayatla, ki kendini hayatın karşısına diktiğinde, tecrübe ettikleriyle uzlaşabilsin, uzlaştığı tecrübeleri alıp niyetlerini tekrar gözden geçirsin.
Susmakla konuşmak arasındaki farkı ses tellerinin titreşimi sonucu ortaya çıkan sesin yokluğu diye tarif edersek, hangi tarifle tariflendireceğiz susarak söylediklerimizi; ve her susuşun bir niyet teşkil ettiğini, edilgen bir tavrın travmatik sonucu gibi yaşamak zorunda bırakıldığımız bir yaşama, en sığ kıyısından sokulmanın gayreti ile geçirdiğimiz nafile yılların, geç kalınmışlığa ürkekçe ve erkekçe bir ağıt gibi tecelli etmesini kim kınayabilir ki…
Hiçbir yaptırımımızın olmadığı hayata karşı, ne kadar da anlamsız direnmek ve diretmek; kapalı gözlerle kapılıp rüzgara sonsuz sona yürüyebilmek değil mi yani yaşamak… Kim aksini iddia edebilir ki.
İyi ol iyi kalabilmek için ve Mutlak İyiyle ilişkilerini gözden geçir. Hiçbir teferruatını yaşamak zorunda hissetme hayatın. Bir imge gibi canlandır gözünde her şeyi… Bazılarının anlamasını kolaylaştıran, bazıları için de anlamsızlaştıran bir imge…Yaşanması gerektiği kadar yaşa her şeyi
Ama iyi ol ve iyi kal...
Bazen kurur dudaklarımız, yutkunamayız; susuzluktan falan değil, öylesine ve bazen… Uyanırız uykudan irkilerek, ya da dikeriz bir noktaya gözlerimizi anlamsız, zamansız ve apansız. Nedensizdir, aslında hepsi tüm nedenselliğine rağmen, her ihtimal çok uzaktır bize. Ve biz bir ihtimaliz aslında,bilmem kaç milyarda bir.
Dünyaya bir düş gibi düştüğünü zannedip, Adem e inat, Nuh’a muhalefet ederek isyan bayrağı açmaya yeltenen, amatör asileri gibiyiz yaşamın. Aslında hepimiz burcun üstünden selam!!! diyebilmenin umudunu, dipsiz ve karanlık kuyulara tercih edecek basirete sahipken, kandığımıza mı, yoksa yandığımıza mı güzel demenin kararsızlığını yaşıyoruz.
Belki sarılmak lazımdır sarsılmamak için, Belki de savrulmak lazım sarılmamak için. Ama sağlam basabiliyorsa ayaklarımız yere
Ve yüzümüz nihayete dönükse eğer
İyi olup, iyi kalalım…
İyi olmak ve iyi kalmak kaos içinde toplumumuzun en çok ihtiyacı olan nitelik.
Zamanın ihtiyaçlardaki israfı arttırması ile memnuniyet artık kalblerden sınır dışı edildi.
Bedenlerdeki ruhi asayiş sallanmaktan.
Ama kalan ümitte iyi olmaya ve iyi kalmaya yetsin diye çabalıyoruz.
Sağol Adem mutlak iyiden bahseden içeriğiyle kalbi dirilten yazın için.
mola vermek yok.. hayat molayı affetmez.. öyle dön ki kendine hayatın başı dönsün.. Sen o zaman dört dönrtsin.. ve yolun kavi olur.. kendin olmak en doğrusu hayatın.. Sen iyi gidiyorsun..
adem.. bileceksin ki sevesin.. seveceksin ki paylaşasın.. paylaşacaksın ki insan olasın.. İşte böyle insan olursan yekpare çlümsüz olursun.. Ebedi olmaktan dahga ileri..
Helal sana yola devam..
İyi olup, iyi kalalım her zaman inşallah
gerçektende çok etkiliyici bir yazı
Adem mutlak kalemine sağlık…
sevgili hocam;kelimeleri yön vermeyi,yaprak olup savrulmak yerine,rüzgar olup savurmayı bana öğrettiğiniz için size minnettarım.Kelimelerle savaşmak yerine,kelimelerle savaşmak için hep var olun hocam.