Evet, Allah’tan Bandırma’da Osman Kocaman var. İyi ki var da, Bandırma’nın gelişimine yönelik girişimlerde bulunuyor.
Yıllardan beri neredeyse iki-üç sivil toplum örgütünün temsilcilerinin desteği ile Bandırma’nın tanıtımının yapılmasına karşın, diğer sivil toplum örgütlerinin “dut yemiş bülbül” örneği sessizliklerini, sürekli korumayı da sanki beraberinde getiriyor.
Her nedense bizde “Aman benim yerime başkası konuşsun, ben sesimi çıkartmayayım, ben sorumluluk almayayım, ben kötü olmayayım” mantığı olduğu gibi devam ederken, bugüne kadar Bandırma’nın dışarıya açılan en önemli kapısı olmayı sürdüren Ticaret Odası, bir kez daha bu görevi üstlenmek sorumluluğunu sürdürdü.
Gerek ticaret hacmi, gerek bilgi ve görgüsü ile sadece Bandırma’nın değil, Türkiye’nin hatta ve hatta Avrupa’nın sayılı tanınmış işadamları arasında yer alan Osman Kocaman, bıkıp usanmadan Bandırma’nın tanıtımını sürdürüyor.
Artık Oda’nın misyonunu kendi aktivitesi ile birleştirerek, Türkiye sınırlarının dışına taşan Osman Kocaman’ın tanınıp, bilinilirliliği Odalar Birliği’nin AB Komisyon Başkanlığı ile de pekiştiği muhakkak.
Benim asıl üzüldüğüm daha önce de dediğim gibi kendisi gibi bir-iki sivil toplum örgütü ile koskoca Bandırma’nın tüm yükünü üstlenmesi.
Bugün Türkiye’nin en geniş sivil ve ekonomik toplum örgütleri arasında baş sırada yer alan İstanbul Ticaret Odası’nın Başkanı ve üyelerini Bandırma’ya getirip de yatırım yapılacak alanları dolaştırmak, acaba kaç kişinin başarabileceği bir etkinlik olabilir ki?
İşte bu nedenle Osman Kocaman’ın ardında kendisine destek olmak, tüm Bandırma olarak görevimiz olmalı. Tabii başarabilirsek. Üzerimizdeki ataleti atabilirsek!.
Bir zamanlar biz bunları yazıyoruz diye, bir takım çevreler de bizi eleştiriyordu. Bandırmalı’ya laf söylüyor diye… Ne diyelim sığ kafalıların aklı ancak bu kadarına yetiyor işte.
Kaldı ki, toplum eleştirilemez diye sanki bir kural varmış gibi… Sonuçta toplumun içinde bulunduğu durum ve bu topluma yön verenlerin geri planda kalıp da, ellerini taşın altına koymamaları, tüm yükün de birkaç kişinin sırtına binmesine de yol açtı.
Yalnız, Osman Kocaman’ın şu değerlendirmesine katıldığımı söylemem çok zor; “Bandırma’da yabancılar kolaylıkla iş yapabiliyor. Bandırma’da faaliyet gösteren firmaların birçoğu dışarıdan gelmiştir. Kaynaşma vardır, tutuculuk yoktur. Bu dışarıdan gelen yatırımcı için hoş bir ortamdır.”
Aslında çok doğru bir tesbit. Bandırma’da faaliyet gösteren firmaların birçoğu dışarıdan gelmiştir… Ancak, Bandırma’nın içerisinde öyle mihraklar var ki, bu gelen yatırımcıları Bandırma’yı sömürecek bir zihniyet olarak görüyor ve onların yatırım yapmaması için adeta baskı unsuru oluşturuyor.
Belki bu ortamda bunların yazılması çok da doğru değil. Ancak bunlar da Bandırma’nın gerçekleri olarak ortaya konulmalı ve bu mihrakların da, yıllardan beri sürdürdüğü bu engelleme çabasına son verilmeli.
Bandırma’da, sadece Bandırmalılar yatırım yapar mantığı içerisinde olan bu mihraklar, kentin gelişmesini engelledikleri gibi, bir takım yatırımlarda da farklı tavırları ve etkinlikleri ile de dikkati çekip, yatırım yapmaya gelenleri de kaçırabilecek agresiflikler sergiliyebiliyorlar.
Ne yazık ki, bu mihraklara destek olan bir takım kamu görevlilerinin bulunması da, Bandırma için üzücü bir durum oluşturuyor. Tencere-kapak olayı gibi birbirlerini bulan bu mihraklar ve koruyup kollayıcıları, bence Bandırma’nın önündeki en büyük engel. Umarım, birileri bunların kulağını çeker de, bu engel de ortadan kalkar.
Öte yandan, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş’ın da bir tesbitine dikkat etmek gerekir. Osman Kocaman için diyor ki; “Kendisi İstanbul’da organize sanayi bölgesinin ve Bandırma’nın çok reklamını yaptı.”
Bu noktadan sonra, aslında Bandırma’da yaşayan herkese çok önemli görevler düşüyor. Tabii ki başta kamu yöneticileri olmak üzere, toplumun her kesimine…
Hatırlanacağı gibi Cemal Öztaylan’ın ilk belediye başkanı olduğu günlerde, Bansiad’ın önderliğinde Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği TÜSİAD’ın bir bölge toplantısı gerçekleştirilmişti Bandırma’da.
Yeni belediye başkanı heyecanı içerisinde Cemal Öztaylan da, Bandırma’ya yatırım yapacak işadamlarının şoförlüğünü, dozer operatörlüğünü yapacağını söyleyip, her türlü kolaylığı göstereceğinin de altını çizmişti.
Bu kez yine farklı bir kuruluşa üye işadamlarının önüne milletvekili olarak çıkan Cemal Öztaylan’ın, bu sözünü hatırlatarak, bir kez daha sözünün arkasında durduğunu vurgulama-sı gerçekten çok önemli.
Hatta biraz espri ile karışık da olsa, Bandırma’ya yatırım yapacak olan işadamlarına komisyon almadan iştakipçiliği yapacağının sözünü de vermesi, Bandırma’ya verdiği değeri ortaya koyuyor.
Bu arada, konuşma yapması için Milletvekili Cemal Öztaylan’ı mikrofona davet ederken, Ticaret Odası Başkanı Osman Kocaman’ın yaptığı konuşma da çok ilginç. Anlaşılan, nevi şahsına münhasır konuşmalarıyla tüm Türkiye’nin dikkatini çeken Öztaylan’ın, benzeri bir konuşma ile böylesine bir topluluk önünde tekrar kamuoyunda yer almasını engellemek istedi. Ancak, yine de kendisine hakim olamayan Öztaylan, ATO Başkanı Sinan Aygün’e yönelik bir takım değerlendirmeleri ile de yaptığı konuşmada yine de dikkat çekicilik faktörünü ortaya koydu. Ama fazla değil…
TÜSİAD’ın o günlerdeki toplantısına tekrar dönersek, Bandırma için yatırıma yönelik bir hareketin bugüne kadar görülememesi, belki de bizlerin yani Bandırmalılar’ın üzerinde çok fazla durmamasından da kaynaklanan bir umursamazlığın sonucu da olabilir. Bunlar dikkate alınarak, bari bu inceleme gezisinin, sadece kuru kuruya gelinip, bir takım yerlere bakılan bir gezi olmasının ötesine geçmesini sağlayalım.
Aklını başına almış, büyümeyi hedef ilke olarak kabul etmiş, yatırımcıya kucak açan, yatırımcıyı düşünürken, kendi insanının da iş istihdamının artacağını bilen, ekonomik kalkınmanın, refahı da beraberinde getireceğini farkeden bir Bandırma, geleceğin yatırım üssü olmaya aday bir kent olmanın da bilinciyle hareket etmelidir.
Her geçen gün kasabalılıktan kurtulup da, modernleşmeye doğru koşar adım giden kentin, yapılacak yatırımlarla hem nüfus bakımından, hem de katma değer sağlama açısından önemli bir konuma gelmesi, yılların özlemini de belki giderecek bir büyümenin işareti olacaktır. Yeter ki hep beraber inanalım