Çocuklarımız; bizlerin kanından canından olan yegane geleceğimiz.
Evlatlarımızı nasıl bir gelecek bekliyor? Sorusuna her birimiz endişe ve kaygı içinde cevaplar veriyoruz.
Henüz bir gün önce bir yavrumuz daha, ormanda öldürülmüş olarak bulundu. Her geçen gün bu sayı katlanarak artmakta ve bizler büyük üzüntü içinde bu tip olaylara şahit oluyoruz.
Hepimizin yürekleri parça parça, üzüntümüzü anlatacak kelimeler kifayetsiz. Kaç ana, baba gözlerinde yaşla evlatlarını kara toprağa verecek?
Bildiğim bütün kötü kelimeleri sıraya dizsem, yine de rahatlayamayacağımın farkındayım. Bu konuda yazılacak o kadar çok şey var ki. Hangi insani duyguları taşıyan bir yürek bu kadar vicdandan uzak olabilir. Bu ve benzeri sorular düşüncelerimde bir yanıp bir sönüyor.
Beni en çok üzen ve yaralayan konuların başında çocuk istismarı ve çocuk ihmali gelir ki; bu da gelecek nesillerin sağlıklı nesiller olarak yetişmesinde çok büyük önem kazanır. Birer ebeveyn olarak savunmasız ve aciz çocuklarımızın bir şekilde fiziksel ya da psikolojik istismara maruz kalmaları bizleri derinden yaralıyor.
Biz büyüklere düşen görevlerin başında ilgi ve sevgi gelir. İlgilendiğimiz sürece bilgileniriz, sevdiğimiz kadar da seviliriz. İlgisizlik, sevgisizlik, olduğu sürece, bilgisizlik gün yüzüne çıkar. Bilgisizlik gün yüzüne çıktığı sürece de her şeyden bir haber oluruz.
Fiziksel istismar, çocuğa yakın olan kişiler tarafından sağlığına zarar verecek biçimde fiziksel yaralanması ya da yaralanma riski bulunmasıdır. Genel olarak fiziksel istismar, çocuğun kaza dışı nedenlerle yaralanması olarak bilinir.
Yetişkinler olarak çocuklarımızı geleceğe en iyi şekilde hazırlamak için bütün gayret ve çabamızı harcıyoruz. Elimizde bulunan imkânların kapısını onlar için sonuna kadar açarken, ülkesine ve insanlara hayırlı evlatlar olmaları tek duamız.
Onların gelecekte refah ve kaliteli bir ömür sürebilmeleri için neredeyse yapamayacağımız yoktur. Evlat sahibi olduktan sonra neredeyse kalan ömrümüzü onlar için yaşıyoruz.
Günümüzde birçok aile çocuk sahibi olabilmek adına her şeyini feda etmekten çekinmezken, kendi evladına gözünü kırpmadan kıyanların sayısının da az olmadığını biliyoruz.
Küçük yaşta çalıştırılarak sırtından para kazanılan, henüz erken yaşta hayatın acısızlığı içine atılan, çıkar amaçlı kullanılan çocukların sayısı da her geçen gün daha fazla artmakta.
Henüz aklı baliğ olmadığı için suç teşkil edecek davranışlara ön saflarda yer verilen yine bizim çocuklarımız. Cadde ortasına canını hiçe sayarak arabaların önüne atlarcasına yolumuzu kesenlerde, eline tutuşturulan silah ile suç işletilen de yine bu çocuklarımız.
Bizler nasıl her geçen gün büyüklerimize benziyor isek, gün gelecek evlatlarımız da bizler gibi aynı tavırlar içine giriyor olacaklar, istemeseler dahi bizler gibi olacaklar çünkü bizlerden gördüklerini bir sonraki kuşaklara aktaracaklar.
Çocuklarımız; geçmiş ve gelecek arasında kurulan bir köprüdür, onları her türlü istismardan korumak yetişkinlerin görevidir. Onları dış tehditlerden korumak için gereken önlemleri çok geç olmadan almalıyız. Küçük yaştaki çocuğa anne ve baba olarak sık sık tembihler edilmeli, kesinlikle yabancı kişilerle konuşmamaları sağlanmalıdır. Sadece aile ve çocuğun bileceği bir şifre hayat kurtaracaktır.
Ne ürkütücüdür ki; istismara maruz kalan çocukların %70’i 2 ve10 yaş arasındadır.
Son zamanlarda bu sayı giderek artmaktadır.
Psikolojik ya da cinsel istismar edilen çocukların büyük bir oranı da uzman görüşlerine göre ne acıdır ki; büyüdüklerinde aynı şekilde istismar etme olasılıkları çok yüksektir.
Bir ebeveyn olarak evlatlarımıza gelebilecek her türlü kötülükten onları korumak ve kollamak bizlerin asli görevidir. Bunu ancak çocuğumuzla kurduğumuz sıcak diyaloglar sayesinde anlayabiliriz.
Belki de bize anlatacak çok şeyleri vardır ne dersiniz?
Ne yazık ki, rakamlar ürkütücü boyutta ve ebeveyn olarak hepimize büyük görevler düşmektedir.
Bu tür suçları işleyenler asla aftan yararlanmamalı ve serbest bırakılmamalıdır. Televizyon programlarında şiddet ve suç unsurları taşıyan görüntülere yer verilmemeli, toplum olarak şiddetin normal bir davranış gibi algılanmasının önene geçilmelidir.
Şu an aramızda gün yüzüne çıkmayan, henüz dile gelmeyen, istismara uğramış ya da istismar etmiş kaç kişi geziniyor dersiniz?
Aşağıda anlatılan hikâye gerçek ve kıssadan hisse alınması gereken bir hikâyedir.
Amerika’da, bir yabancı adam, 8 yaşındaki erkek çocuğun yanına gelir ve bazı aksilikler olduğunu, annesinin kendisini yolladığını, çocuğun kendisi ile gelmesi gerektiğini söyler.
Bunun üzerine çocuk adama sorar:
– Pekâlâ o zaman şifreyi söyle, nedir?
Adam bunu duyunca, hızlıca çocuğun yanından kaçar. Çünkü Annesi daha önce çocuğu ile konuşmuş ve aralarında şifre oluşturmuşlardır. Şifreyi söylemeyen hiç kimse ile gitmemesi gerektiği tembihlemiştir.
Ve bu küçük ayrıntı, küçük çocuğun hayatını kurtarmıştır.
Daha kaç çocuk yitirilecek?
Sizler de evinizde çok geç olmadan kendi şifrelerinizi yaratabilirsiniz.
Sevgi ile kalın.