”Yargıda yapılacak her tasarruf, dönüşü ve giderilmesi mümkün olmayan çok ağır zararlar ve sorunlar getirir.”
12 Eylül’den sonra, idari yargıda reform sayılacak bir gelişme gerçekleştirildi. İdari davaların Danıştay’da yıllarca sürmesine çare aranıyor, ayrıca vergi davalarının da illerde defterdarların başkanlığında oluşturulan meslek dışı heyetlerle çözülmesine son verilmek isteniyordu.
Bu nedenlerle bölge idare mahkemeleri, vergi mahkemeleri, idari mahkemeler kurulmuştu. 24 ilde bölge idare mahkemelerine, 34 ilde de vergi mahkemelerine görev veren yasa çıkarılmıştı.
Bu oluşumun bünyesinde bazı hatalar, eksiklikler vardı. Ama özde yapılan iş çok yararlıydı. 24 ilde bölge idare mahkemeleri kurulurken birçok il de bu ile bağlanmıştı. Yurttaşların idare karşısında haklarını arayan bölge idare mahkemelerinin sayısı 24’te dondurulurken, vergi mahkemelerinin sayısını 34 ille başlatma, yaşanan ilk hataydı.
Bu mahkemeler çalışmalarında 5-10 yıl çok başarılı oldu. Ama yurttaşlarımızın hak arama bilincinin artması, AB bilincinin geniş halk kesiminde benimsenmesi davaların sayısını arttırdı, hem de çok arttırdı.
Buna çare bulmak için illerdeki vergi ve idare mahkemelerinin sayısını arttırmanın çözüm olacağı düşünüldü. Oysa bu hiçbir yarar sağlamadı ve yine bu mahkemelerde biriken dosya sayıları hiç azalmadı, tınaz gibi yığıldı.
İşin özü, bir il merkezinde bölge idare mehkemesi veya vergi mahkemesi kurarak diğer illeri buna bağlamak değildir. Her ilde, hatta birçok büyük ilçe merkezinde, gerektiğinde diğer ilçelerin tamamına kadar, Türkiye’nin bütün sathında, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerini kurmaktır.
Mahkeme sayısında tasarruf yapmak, mahkeme sayısını azaltmak, milyonlarca yurttaşı bir mahkemeye bağlamak, onları kendi il ve ilçelerinden uzak illerdeki mahkemelere göndermek hiç akıl kârı değildir, demokratik değildir. Doğal hâkim prensibine de terstir. Adaletin çok seri ve çok ucuz sonuçlandırılması gerektiğine dair uluslararası hukuk prensibi de çiğnenmektedir.
Şimdi aynı filmi bir daha seyretmek üzereyiz. Çünkü önümüzdeki yıllarda, Yargıtay’ın yükünü hafifletmek ve azaltmak, Yargıtay’ın doğal görevini yapmasını sağlamak için bazı il merkezlerinde istinaf mahkemeleri kurulacaktır. Birçok koca koca ilin üçünü beşini bir araya getirip, onları büyük bir il merkezinde kurulacak istinaf mahkemelerine bağlamak, bize çok kısa zamanda yaşanacak sıkıntıyı şimdiden göstermektedir. Yargıtay’a giden davaların çok uzun sürede incelenip karara bağlanmasında yaşanan adaletsizlik giderilmek istenirken, adeta Yargıtay’ın yerine kısmen görev yapacak istinaf mahkemelerinde işler daha kurulur kurulmaz yığılacaktır.
Neye mal olursa olsun, hangi gerekçe bulunursa bulunsun, bu gerekçeler ne kadar haklı görülürse görülsün bundan hemen vazgeçilmeli, mutlaka her il merkezinde yeterli sayıda istinaf mahkemesi kurulmalıdır. Hatta idare ve vergi mahkemeleri için de önerdiğimiz gibi, Türkiye’nin çok sayıdaki büyük ilçelerinde de istinaf mahkemeleri kurulmalıdır.
Devletin temel ve ana görevi olan, devletin var oluş nedenleri arasında bulunan yargı işlevi için yapılacak tasarruf, yargı çalışması ve işleyişi için kısılacak her para ona, yüze, bine katlanarak bize zarar olarak geri döner. Bu durum devleti yıpratır, yurttaşın adaletten beklediğini bulamaması sonucunda doğacak problemler telafisi mümkün olmayan ağır ve vahim zarar getirir.
”Yargıda yapılacak her tasarruf, dönüşü ve giderilmesi mümkün olmayan çok ağır zararlar ve sorunlar getirir.”
12 Eylül’den sonra, idari yargıda reform sayılacak bir gelişme gerçekleştirildi. İdari davaların Danıştay’da yıllarca sürmesine çare aranıyor, ayrıca vergi davalarının da illerde defterdarların başkanlığında oluşturulan meslek dışı heyetlerle çözülmesine son verilmek isteniyordu.
Bu nedenlerle bölge idare mahkemeleri, vergi mahkemeleri, idari mahkemeler kurulmuştu. 24 ilde bölge idare mahkemelerine, 34 ilde de vergi mahkemelerine görev veren yasa çıkarılmıştı.
Bu oluşumun bünyesinde bazı hatalar, eksiklikler vardı. Ama özde yapılan iş çok yararlıydı. 24 ilde bölge idare mahkemeleri kurulurken birçok il de bu ile bağlanmıştı. Yurttaşların idare karşısında haklarını arayan bölge idare mahkemelerinin sayısı 24’te dondurulurken, vergi mahkemelerinin sayısını 34 ille başlatma, yaşanan ilk hataydı.
Bu mahkemeler çalışmalarında 5-10 yıl çok başarılı oldu. Ama yurttaşlarımızın hak arama bilincinin artması, AB bilincinin geniş halk kesiminde benimsenmesi davaların sayısını arttırdı, hem de çok arttırdı.
Buna çare bulmak için illerdeki vergi ve idare mahkemelerinin sayısını arttırmanın çözüm olacağı düşünüldü. Oysa bu hiçbir yarar sağlamadı ve yine bu mahkemelerde biriken dosya sayıları hiç azalmadı, tınaz gibi yığıldı.
İşin özü, bir il merkezinde bölge idare mehkemesi veya vergi mahkemesi kurarak diğer illeri buna bağlamak değildir. Her ilde, hatta birçok büyük ilçe merkezinde, gerektiğinde diğer ilçelerin tamamına kadar, Türkiye’nin bütün sathında, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerini kurmaktır.
Mahkeme sayısında tasarruf yapmak, mahkeme sayısını azaltmak, milyonlarca yurttaşı bir mahkemeye bağlamak, onları kendi il ve ilçelerinden uzak illerdeki mahkemelere göndermek hiç akıl kârı değildir, demokratik değildir. Doğal hâkim prensibine de terstir. Adaletin çok seri ve çok ucuz sonuçlandırılması gerektiğine dair uluslararası hukuk prensibi de çiğnenmektedir.
Şimdi aynı filmi bir daha seyretmek üzereyiz. Çünkü önümüzdeki yıllarda, Yargıtay’ın yükünü hafifletmek ve azaltmak, Yargıtay’ın doğal görevini yapmasını sağlamak için bazı il merkezlerinde istinaf mahkemeleri kurulacaktır. Birçok koca koca ilin üçünü beşini bir araya getirip, onları büyük bir il merkezinde kurulacak istinaf mahkemelerine bağlamak, bize çok kısa zamanda yaşanacak sıkıntıyı şimdiden göstermektedir. Yargıtay’a giden davaların çok uzun sürede incelenip karara bağlanmasında yaşanan adaletsizlik giderilmek istenirken, adeta Yargıtay’ın yerine kısmen görev yapacak istinaf mahkemelerinde işler daha kurulur kurulmaz yığılacaktır.
Neye mal olursa olsun, hangi gerekçe bulunursa bulunsun, bu gerekçeler ne kadar haklı görülürse görülsün bundan hemen vazgeçilmeli, mutlaka her il merkezinde yeterli sayıda istinaf mahkemesi kurulmalıdır. Hatta idare ve vergi mahkemeleri için de önerdiğimiz gibi, Türkiye’nin çok sayıdaki büyük ilçelerinde de istinaf mahkemeleri kurulmalıdır.
Devletin temel ve ana görevi olan, devletin var oluş nedenleri arasında bulunan yargı işlevi için yapılacak tasarruf, yargı çalışması ve işleyişi için kısılacak her para ona, yüze, bine katlanarak bize zarar olarak geri döner. Bu durum devleti yıpratır, yurttaşın adaletten beklediğini bulamaması sonucunda doğacak problemler telafisi mümkün olmayan ağır ve vahim zarar getirir.
”Yargıda yapılacak her tasarruf, dönüşü ve giderilmesi mümkün olmayan çok ağır zararlar ve sorunlar getirir.”
12 Eylül’den sonra, idari yargıda reform sayılacak bir gelişme gerçekleştirildi. İdari davaların Danıştay’da yıllarca sürmesine çare aranıyor, ayrıca vergi davalarının da illerde defterdarların başkanlığında oluşturulan meslek dışı heyetlerle çözülmesine son verilmek isteniyordu.
Bu nedenlerle bölge idare mahkemeleri, vergi mahkemeleri, idari mahkemeler kurulmuştu. 24 ilde bölge idare mahkemelerine, 34 ilde de vergi mahkemelerine görev veren yasa çıkarılmıştı.
Bu oluşumun bünyesinde bazı hatalar, eksiklikler vardı. Ama özde yapılan iş çok yararlıydı. 24 ilde bölge idare mahkemeleri kurulurken birçok il de bu ile bağlanmıştı. Yurttaşların idare karşısında haklarını arayan bölge idare mahkemelerinin sayısı 24’te dondurulurken, vergi mahkemelerinin sayısını 34 ille başlatma, yaşanan ilk hataydı.
Bu mahkemeler çalışmalarında 5-10 yıl çok başarılı oldu. Ama yurttaşlarımızın hak arama bilincinin artması, AB bilincinin geniş halk kesiminde benimsenmesi davaların sayısını arttırdı, hem de çok arttırdı.
Buna çare bulmak için illerdeki vergi ve idare mahkemelerinin sayısını arttırmanın çözüm olacağı düşünüldü. Oysa bu hiçbir yarar sağlamadı ve yine bu mahkemelerde biriken dosya sayıları hiç azalmadı, tınaz gibi yığıldı.
İşin özü, bir il merkezinde bölge idare mehkemesi veya vergi mahkemesi kurarak diğer illeri buna bağlamak değildir. Her ilde, hatta birçok büyük ilçe merkezinde, gerektiğinde diğer ilçelerin tamamına kadar, Türkiye’nin bütün sathında, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerini kurmaktır.
Mahkeme sayısında tasarruf yapmak, mahkeme sayısını azaltmak, milyonlarca yurttaşı bir mahkemeye bağlamak, onları kendi il ve ilçelerinden uzak illerdeki mahkemelere göndermek hiç akıl kârı değildir, demokratik değildir. Doğal hâkim prensibine de terstir. Adaletin çok seri ve çok ucuz sonuçlandırılması gerektiğine dair uluslararası hukuk prensibi de çiğnenmektedir.
Şimdi aynı filmi bir daha seyretmek üzereyiz. Çünkü önümüzdeki yıllarda, Yargıtay’ın yükünü hafifletmek ve azaltmak, Yargıtay’ın doğal görevini yapmasını sağlamak için bazı il merkezlerinde istinaf mahkemeleri kurulacaktır. Birçok koca koca ilin üçünü beşini bir araya getirip, onları büyük bir il merkezinde kurulacak istinaf mahkemelerine bağlamak, bize çok kısa zamanda yaşanacak sıkıntıyı şimdiden göstermektedir. Yargıtay’a giden davaların çok uzun sürede incelenip karara bağlanmasında yaşanan adaletsizlik giderilmek istenirken, adeta Yargıtay’ın yerine kısmen görev yapacak istinaf mahkemelerinde işler daha kurulur kurulmaz yığılacaktır.
Neye mal olursa olsun, hangi gerekçe bulunursa bulunsun, bu gerekçeler ne kadar haklı görülürse görülsün bundan hemen vazgeçilmeli, mutlaka her il merkezinde yeterli sayıda istinaf mahkemesi kurulmalıdır. Hatta idare ve vergi mahkemeleri için de önerdiğimiz gibi, Türkiye’nin çok sayıdaki büyük ilçelerinde de istinaf mahkemeleri kurulmalıdır.
Devletin temel ve ana görevi olan, devletin var oluş nedenleri arasında bulunan yargı işlevi için yapılacak tasarruf, yargı çalışması ve işleyişi için kısılacak her para ona, yüze, bine katlanarak bize zarar olarak geri döner. Bu durum devleti yıpratır, yurttaşın adaletten beklediğini bulamaması sonucunda doğacak problemler telafisi mümkün olmayan ağır ve vahim zarar getirir.
”Yargıda yapılacak her tasarruf, dönüşü ve giderilmesi mümkün olmayan çok ağır zararlar ve sorunlar getirir.”
12 Eylül’den sonra, idari yargıda reform sayılacak bir gelişme gerçekleştirildi. İdari davaların Danıştay’da yıllarca sürmesine çare aranıyor, ayrıca vergi davalarının da illerde defterdarların başkanlığında oluşturulan meslek dışı heyetlerle çözülmesine son verilmek isteniyordu.
Bu nedenlerle bölge idare mahkemeleri, vergi mahkemeleri, idari mahkemeler kurulmuştu. 24 ilde bölge idare mahkemelerine, 34 ilde de vergi mahkemelerine görev veren yasa çıkarılmıştı.
Bu oluşumun bünyesinde bazı hatalar, eksiklikler vardı. Ama özde yapılan iş çok yararlıydı. 24 ilde bölge idare mahkemeleri kurulurken birçok il de bu ile bağlanmıştı. Yurttaşların idare karşısında haklarını arayan bölge idare mahkemelerinin sayısı 24’te dondurulurken, vergi mahkemelerinin sayısını 34 ille başlatma, yaşanan ilk hataydı.
Bu mahkemeler çalışmalarında 5-10 yıl çok başarılı oldu. Ama yurttaşlarımızın hak arama bilincinin artması, AB bilincinin geniş halk kesiminde benimsenmesi davaların sayısını arttırdı, hem de çok arttırdı.
Buna çare bulmak için illerdeki vergi ve idare mahkemelerinin sayısını arttırmanın çözüm olacağı düşünüldü. Oysa bu hiçbir yarar sağlamadı ve yine bu mahkemelerde biriken dosya sayıları hiç azalmadı, tınaz gibi yığıldı.
İşin özü, bir il merkezinde bölge idare mehkemesi veya vergi mahkemesi kurarak diğer illeri buna bağlamak değildir. Her ilde, hatta birçok büyük ilçe merkezinde, gerektiğinde diğer ilçelerin tamamına kadar, Türkiye’nin bütün sathında, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerini kurmaktır.
Mahkeme sayısında tasarruf yapmak, mahkeme sayısını azaltmak, milyonlarca yurttaşı bir mahkemeye bağlamak, onları kendi il ve ilçelerinden uzak illerdeki mahkemelere göndermek hiç akıl kârı değildir, demokratik değildir. Doğal hâkim prensibine de terstir. Adaletin çok seri ve çok ucuz sonuçlandırılması gerektiğine dair uluslararası hukuk prensibi de çiğnenmektedir.
Şimdi aynı filmi bir daha seyretmek üzereyiz. Çünkü önümüzdeki yıllarda, Yargıtay’ın yükünü hafifletmek ve azaltmak, Yargıtay’ın doğal görevini yapmasını sağlamak için bazı il merkezlerinde istinaf mahkemeleri kurulacaktır. Birçok koca koca ilin üçünü beşini bir araya getirip, onları büyük bir il merkezinde kurulacak istinaf mahkemelerine bağlamak, bize çok kısa zamanda yaşanacak sıkıntıyı şimdiden göstermektedir. Yargıtay’a giden davaların çok uzun sürede incelenip karara bağlanmasında yaşanan adaletsizlik giderilmek istenirken, adeta Yargıtay’ın yerine kısmen görev yapacak istinaf mahkemelerinde işler daha kurulur kurulmaz yığılacaktır.
Neye mal olursa olsun, hangi gerekçe bulunursa bulunsun, bu gerekçeler ne kadar haklı görülürse görülsün bundan hemen vazgeçilmeli, mutlaka her il merkezinde yeterli sayıda istinaf mahkemesi kurulmalıdır. Hatta idare ve vergi mahkemeleri için de önerdiğimiz gibi, Türkiye’nin çok sayıdaki büyük ilçelerinde de istinaf mahkemeleri kurulmalıdır.
Devletin temel ve ana görevi olan, devletin var oluş nedenleri arasında bulunan yargı işlevi için yapılacak tasarruf, yargı çalışması ve işleyişi için kısılacak her para ona, yüze, bine katlanarak bize zarar olarak geri döner. Bu durum devleti yıpratır, yurttaşın adaletten beklediğini bulamaması sonucunda doğacak problemler telafisi mümkün olmayan ağır ve vahim zarar getirir.