Bağımsız her ülkenin belli başlı sembolleri vardır. Bunlar o ülke için derin manalar taşır. Bayrak ve millî marş bunlardan sadece ikisidir. Ülkemizin sembollerinin başta geleni şüphesiz ki Akif’in kaleme aldığı İstiklal Marşı’dır. O, tarihe gömülmek istenen şanlı bir milletin diriliş destanıdır. İstiklal Marşı’nı değerlendirirken marşın yazıldığı dönemi dikkate almak lazımdır. Aksi takdirde bu marş, hamasî ifadelerden ibaret epik bir şiir olmaktan öteye gitmez. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 12 Mart 1921 tarihinde dört defa ayakta dinlendikten sonra millî marş olarak kabul edilen İstiklâl Marşı, milletimizin inanç destanıdır. “İstiklal Marşı’nı Dinlerken!…” adlı şiirimde, bu marşla ilgili olarak şunları yazmışım:
“Canları siper ettik, durduk düşmana karşı
Kız kızan, genç ihtiyar söyler İstiklal Marşı
‘Korkma’ diye başlayıp, biter ‘İstiklal’ ile
Akif’in kaleminde bu millet gelir dile
Bu marş söylendiğinde inliyor yüce dağlar
Ses veriyor rüzgârlar, dinliyor yüce dağlar”
Millî azmi ve inancı besleyen İstiklal Marşı, tüylerimizi diken diken etmeye yetecek bir millî ve manevî ruha sahiptir. Zira o, sıradan bir kahramanlık şiiri değildir. Cumhuriyetin ilanından iki yıl evvel yazılmış olmasına rağmen bu marşta Cumhuriyetin müjdesi vardır. Akif, bu marşı yazarken geleceğin ufkunda Cumhuriyeti görebilmiş basiretli bir aydındır. Bu marşla ilgili duygularımı “İstiklal Marşı’nı Dinlerken!…” adlı şiirimde şöyle sıralamışım:
“Marşların en güzeli, her dizesi bir destan
Şehitleri andıkça gözler nemlenir yastan
Bu marş kalemle değil, imanla yazılmıştır
Yurda göz dikenlerin mezarı kazılmıştır
Akif’in mısraları titretir gönülleri
Rengini kandan alır bu toprağın gülleri
Barış ve dostluk varken kan akıtmak ne diye?…
Bu marş Mehmet Akif’ten milletine hediye”
Abideler sadece tunçtan ve mermerden yapılmaz. Bazı abideler vardır ki kelimelerin gözyaşıyla yoğrulmasıyla, dilden yapılmışlardır. İşte o abidelerin başında İstiklal Marşı gelmektedir. Zira bu marş yazıldığında Anadolu’nun birçok şehri düşmanlar tarafından işgal edilmişti. Fakat bu durum Mehmet Akif’in istiklal inancını sekteye uğrat(a)mamıştı. Marşın ilk dizesindeki “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!” ifadesi onun azminin, kararlılığının ve cesaretinin dille inşa edilmiş abidevî ifadesidir. Bu millet Hakk’tan manevî güç alıyordu. Bunun içindir ki “Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin, istiklâl”… Sözün bu noktasında “İstiklal Marşı’nı Dinlerken” şiirimden aldığım bir bölümü sizinle paylaşacağım:
“Bu marşta dile gelir halkın ve Hakk’ın sesi
Vicdanda akis bulur hakikatin nefesi
‘Hürriyet’ diye atar kalbimiz her vuruşta
Şanlı millet marşını dinler esas duruşta
Türk’ün yiğitliğine şahit oldu arz ve arş…
Gönderden inmez bayrak, dillerden düşmez bu marş
Merkepler anırdıkça doru at kalksın şaha!…
Rabbim bu millete marş, yazdırmasın bir daha!…”
Bu yıl İstiklal Marşımızın TBMM tarafından kabulünün 90. şeref yılını kutluyoruz. Umarım ki bu sene İstiklal Marşı’nı hakkıyla idrak eder, derin manasını milletçe anlarız. Allah bizlere bir daha o acı günleri göstermesin. Yazımı Mehmet Akif ‘in şu anlamlı sözüyle noktalamak istiyorum: “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın”(Âmin)