2009 senesinden beri; ara ara _ bedenime konuk olan_ beni ziyarete gelen, istenmeyen konuğum halâ bedenimde miydi?
Dün ameliyathanede Op.Dr. Süleyman Güler hocam tarafından kontrolüm vardı.
Maneviyatım ve pozitif enerjim diplerdeydi.
O ameliyathane kapısından içeri ne zaman girmiş olsam ” Tümör var, onu almalıyız,” cümlesini duymak, bana nasıl bir azaptı, bilseniz?!?
Yaşadığım, karşılaşacağım gerçekle yüzleşmeye hiç cesaretim yoktu.
Üstelik bir aydır yakalanmış olduğum zatürre hastalığı auramı adeta eritmişti.
Baytar dozu almış olduğum ilaçlar bedenimi güçsüz bırakmıştı. 12 kg vermiştim.
Yakın çevrem bana; “Sen çok güçlü bir kadınsın,’ diyordu.
Ah, bir de içime girmiş olsalardı, orada öksüz, yetim küçük bir kız çocuğunu sahilde oturmuş, hıçkıra hıçkıra ağlarken göreceklerdi…
Gönül penceremi aralayıp şöyle bir bakmış olsalardı: O serçelerin göğüs kafesimi _ dışarı çıkmak için_nasıl zorladıklarını bilmiş olsalardı, o şekilde düşünmezlerdi, inanın…
Üstelik, yıllardır elimi tutan, bana sevgisiyle hayat veren, _dualar edecek olan_ hayat arkadaşım da bu dünyadan göç etmişti.
Yalnızlığın en koyu renklerine bulanmıştı ruhum!
Evet, biricik oğlum vardı.
Üstelik her gün üç dört kez arıyor, “Annem iyi misin? Bir sıkıntın varsa üç saatte yanındayım, bunu sakın unutma!” diyordu…
Ona ana yüreğim kıyamıyordu ki…
“Evet, sana ihtiyacım var, gel oğlum…” Diyemiyordum, bile…
Çalışıyor, bebeği var, düşünceleriyle o göğüs kafesimi zorlayan ürkek serçelerimle tek başınaydım…
Körfezde “yalnız değilsin, alo demen yeter, bir nefes kadar yakınım sana…” diyen dostlarım vardı.
Onlardan üçünü aradım.
“Sana ihtiyacım var bir saatliğine elimi tutar mısın?”
“Neden?” Demediler.
“Saat kaçta geleyim canım?” Dediler.
Ve geldiler.
Ameliyathane kapısına kadar ellerimi tuttular.
Onlardan almış olduğum sevgi enerjisi; içimde ki binlerce kanat çırpınışları mı susturmuştu.
Artık, ameliyathaneden adımımı atar atmaz: Kendi gerçeğimle yüzleşmeye hazırdım.
Sağ olsun, Dr. Süleyman Güler hocam;
“Ameliyatı güzel yapmışız. Hadi gözünüz aydın Emine Hanım, temiz… Altı ay sonra tekrar gelin…”
Derin bir solukla: “Allah sizden razı olsun!”
Der demez, yabancı konuğumun gitmiş olduğunu anladım.
Önce Rab’bime şükürler olsun!
Sonra doktorum Süleyman Güler hocama sağlık diliyor, neşteri keskin olsun diyor, sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Ve sonra iki can dostumdan biri manevi kızım, Selin Burçin Sezer’e, diğeri Ayfer Ersoy ‘a en kalbi sevgi, minnet duygularımı sunar, teşekkür ederim.
Var olun…
İyi ki varsınız.
Emine Pişiren/Akçay
Dip not: Manevi kızım Selin Burçin ” Haydi gelin: Bu güzel haberi Kazdağlarının zirvesinde kutlayalım,” der demez soluğu Sarı Konak Butik Otelin terasında almıştık…