29 Mayıs 1453 İstanbul’un Fetih günü kutlu olsun!… 22 yaşında İstanbul’u fethederek tarihte “Fatih” ünvanını almış olan II. Mehmed, surların işgal edilip askerin şehre girmesinden sonra, kadın, çocuk, bütün halk büyük kiliseye doğru kaçışıyor ve kaçamayanlar ise esir alınıyordu…
Askerler, Ayasofya’ya kadar gittiler, kiliseye dolmuş olan halkın arasından istedikleri kadar esir aldılar. Fatih sıkı bir muhafaza altında olarak maiyetinde vezir, ulema ve sair ileri gelenleri ve devlet adamlarıyla birlikte muhteşem bir alay ile Top Kapısından şehre giriş yaptı.
Şehirde yer yer karşı duruşlar oluyordu; kumandanlar Padişaha: Sen bizzat şehre girmezsen biz ahaliyi itaat ettirmeğe mecbur kılamayız deyince, Sultan Mehmed: imparatorun aranmasını emrettiği gibi, halka taarruz edilmemesini ve halkın itaat eylemesini emreyledi. Bu suretle şehirde sükûnet hasıl oldu.
Şehir tüm engellerden temizlendi; padişah Romanos (Topkapı) kapısından şehre girerek, Ayasofya kilisesine gitti, oraya gelince atından indi, (Şükrane olarak) yere kapandı ve toprak alıp başının üstüne götürdü; bu esnada patrik, papazlar, pek çok halk, kadın, çocuk- çocuk toplanmışlardı; padişah şehrin fevkalâde olduğunu görerek:
“Hakikaten bunlar erkek adamlarmış. Onların muharebe esnasında böylece çarpışmaları ve ölmekten saadet duymaları boşuna değilmiş” dedi. Sonra Ayasofya’ya girdi, mukaddes mahalde durdu, patrik ve halk yerlere atılarak ağlaştılar; Sultan Mehmed onlara elleriyle susmalarını işaret etti; sükûnet teessüs edince patriğe: “Ayağa kalk; ben Sultan Mehmed sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki: bu günden itibaren artık ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız” dedi. Sonra, ordusunun kumandanlarına dönerek: askerin halka hiç bir fenalık yapmamalarını emretmelerini ve herhangi birisi bu emre itaat etmezse ölümle cezalandırılacağını bildirdi.
Kilisenin her tarafını ve hazinelerini görmeği arzu ederek herkesin dışarı çıkmasını emretti; fakat halk ağır ağır çıktığından ve kendisi de bunu bekleyemeyeceğinden dışarı çıktı ve imparatorun sarayına gitti. Orada karşısına Kostantin’in başını getiren bir Sırp çıktı; padişah Rum beylerine bu başın Kostantin’in başı olup olmadığını sordu. Onundur dediler, bunun üzerine: “Allah seni ne kadar yüksek yaratmıştı ve seni imparator yapmıştı; niçin böyle boş yere helak olmak istedin?” dedikten sonra kesik başı patriğe gönderdi.
Kostantin’in zevcesi împaratoriçe kocasiyle son defa vedalaşıp ayrıldıktan sonra İstanbul’un işgali üzerine Rum beyleri tarafından kızları ve asıl ailelere mensup kadınlarla birlikte Jüstinyani’nin gemisiyle Mora’ya götürüldü.
Sultan Mehmed bunları kaçıranların kimler olduğunu tahkik edip öğrendi ve bunları idam eyledi; akşam üzeri sur dışındaki karargâhına döndü.
Fatih Sultan Mehmed, patrik intihabı ve İstanbul’un tanzimi için görülecek işleri tertip ve icabeden memurları tâyin ettikten ve on sekiz hazirana kadar İstanbul’da kaldıktan sonra Edirne’ye döndü ve büyük bir zafer kazanmış olarak şehre girdi.
İstanbul’un fethi çok önemli sonuçları da beraberinde getirdi. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra batıdaki hakimiyeti pekiştirmek, sınırları genişletmek, İslam’ı en uzak yerlere kadar yaymak ve Hıristiyan birliğini bozmak amacıyla Avrupa üzerine birçok seferler düzenledi.
Sırbistan Krallığı tamamen ortadan kaldırılıp Osmanlı sancağı haline getirildi. Mora fethedildi, Eflak Osmanlı eyaleti yapıldı, Bosna tekrar Osmanlı hakimiyetine alındı, Arnavutluk ele geçirildi. 16 yıl süren Osmanlı-Venedik Deniz Savaşları sonunda Venedik barış imzalamayı kabul etti. İtalya’ya yapılan sefer sırasında Roma’nın fethi açısından çok önemli bir merkez olan Otranto fethedildi.
İstanbul’un Fethi ile bir çağ açıp bir çağ kapayan Sultan Fatih Mehmet Han Anadolu’nun hakimi ve tüm mazlum milletlerin hamisi haline geldi. Peygamberimizin o kutlu müjdesine nail olmayı başaran Fatih’i, komutanlarını, şanlı askerlerini rahmet ve minnetle yad ediyoruz, Ruhları şad mekanları da cennet olsun!…