İstanbul Şehir Üniversitesi Ahmet Davutoğlu, Ömer Dinçer gibi muhafazakâr kimliğe sahip bir grubun içinde yer aldığı Bilim ve Sanat Vakfı tarafından hayata geçirilen, emsal vakıf üniversitelerle karşılaştırıldığında başarılı bir eğitim kurumudur.
1– Bilim ve Sanat Vakfı, 2000’li yılların başına kadar, İslami duyarlılığı olan muhafazakâr kesimin gençlerini hedef alan, onların sosyal bilimler konusunda bilgi ve becerilerini geliştirmek için düzenli olarak seminerler düzenleyen bir yapıdaydı.
2– Vakfın kurucuları arasında yer alan Ahmet Davutoğlu, Ömer Dinçer gibi isimlerin AKP hükümetlerinde yer almasıyla özellikle sosyal bilimler konusunda eğitim verecek bir üniversite kurulması fikri ağırlık kazandı. 31 Mayıs 2008 tarihinde üniversite kuruldu ve 2010-2011 Eğitim yılında ilk öğrenciler kabul edilip eğitime başlandı. 2017-2018 akademik yılında ise kendine tahsis edilen TEKEL arazisinde kurduğu kampüse taşındı.
3– Bugün tartışılan TEKEL’in Kartal’daki arazisi Sayın Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde üniversiteye tahsis ediliyor. Tartışma konusu olan Halk Bankasından alınan 300 milyon TL kredi ise Sayın Binalı Yıldırım’ın döneminde veriliyor.
4– İstanbul Şehir Üniversitesi, konunun uzmanları tarafından ifade edildiği gibi, öğretim üyesi seçiminde yandaşlığı değil, işinde bilgi ve beceri sahibi olmayı esas almış, toplumun farklı kesimlerinden farklı görüşte olan bilgi ve beceri sahibi, işinde başarılı, akademi dünyasında karşılığı olanı birçok ismi bünyesine alarak, devlet ve vakıf üniversitelerinin ortalamalarının üstünde bir başarıya ve eğitim kalitesine ulaşmış bir kurumdur. Para getiren mühendislik ve sağlık bölümleri yerine, birçok vakıf üniversitesinden farklı olarak sosyal ve yönetim bilimlerinde uzmanlaşmayı kendine misyon edinmiş bir üniversitedir.
a) İstanbul Şehir Üniversitesi için başlatılan tartışmada kimin haklı kimin haksız olduğuna karar vermek için öncelikle bazı soruların cevabını aramak durumundayız. İstanbul Şehir Üniversitesi’nde olduğu gibi birçok üniversiteye arsa tahsisi yapılmıştır. Bunun en son örneği Medipol Üniversitesi’dir.
b) Medipol, YÖK’ün Haziran 2009’da verdiği izinle İstanbul’da kuruldu. Mayıs 2009’da Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından ‘kamu yararına dönük’ eğitim hizmetlerinde kullanılması koşuluyla (Maliye Bakanlığı’na devredilen) TEKEL’in Unkapanı’nda bulunan genel müdürlük binası Temmuz 2009’da Medipol Üniversitesi’ne verildi.
c) 2010’da ise Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü’nün Beykoz Kavacık’ta bulunan yaklaşık 220 bin metrekarelik arazisi önce Milli Emlak’a devredildi, ardından 49 yıllığına Metropolitan Eğitim ve Sağlık Vakfı Medipol Üniversitesi’ne kiralandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi arazinin imar planlarını değiştirdi ve yapılaşmanın önünü açtı. Dev bir kampüs inşa edildi, Ankara Tren Garı ek binası ve misafirhanesi, 1927 yılında yapılan ve TCDD Müzesi olarak kullanılan bina da Medipol’e verildi. (Ankara Mimarlar Odası’nın açıklamalarına göre Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) kapsamındaki hazine arazisinden 555 bin metrekarelik alan da Medipol’un kurucu vakfı TEBA’ya tahsis edildi. )
d) İstanbul Şehir Üniversitesi, Halk Bankasından aldığı 300 milyon TL kredi ile Kartal/Dragos’ta eski TEKEL’E ait atıl duran binalar restore ediliyor, içinde sınıflar, laboratuvarlar, kütüphane, yurtlar, spor ve sosyal tesislerin olduğu kampüs inşa ediliyor. Halk Bankasından alınan kredinin tamamı üniversite için harcanıyor. Ortada amacı dışında harcanan para veya birilerine sağlanan menfaatle ilgili ne bir iddia ne de bir belge var.
e) 7.200 öğrencisi, 500 çalışanı ve öğretim üyesi olan üniversitenin borca karşılık gelecek yeterli teminatı/ borcunu ödeme gücü varken, Halk Bankası tarafından tüm banka hesaplarına ve gelirlerine el konuyor ve üniversite eğitim öğretim faaliyetlerini sürdüremez duruma geliyor.
5– AKP iktidarının bu olayda kamu kaynaklarına sahip çıkıyoruz, söyleminin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Halk Bankası İstanbul Şehir Üniversitesi için icra takibi başlatırken, Ziraat Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı, yurt dışındaki yanlış yatırımları ve gereksiz lüks harcamaları nedeniyle büyük ölçüde borçlanan, bu nedenle ekonomik olarak zor günler geçiren, “Simit Sarayı”nın yüzde 51 hissesini almak için girişimde bulunuyor. Bir başka ifade ile simit üretmekten başka hiçbir faaliyeti olmayan, yurt içi ekonomiye kayda değer bir katkısı olmayan, şirketin özel bankalara olan 500 milyon dolar (3 milyar TL) borcunu Ziraat Bankası üstleniyor. Simit Saray tek örnek değildir ve kamu bankaları tarafından kurtarılan yandaş iş adamları ve müttehitlerle ile ilgili çok sayıda örnek vermek mümkündür.
SONUÇ:
TEKEL’in Kartal/Dragos’ta bulunan arazisi İstanbul Şehir Üniversitesi’ne tahsis edilmeseydi, (İstanbul’daki kamuya ait birçok kupon arsa gibi) yandaş müteahhitler tarafından yağmalanacak, üzerine AVM rezidanslar dikilecekti. Şimdi en azından üzerinde Üniversite binaları var. İstanbul Şehir Üniversitesi ile ilgili AKP iktidarının aldığı kararlar, bütünüyle siyasi olup, kendine muhalif olanlara karşı bir güç gösterisidir. Maalesef halkımızın bu tür haksızlıklar karşısında suskun ve tepkisiz kalması AKP iktidarına cesaret vermekte bu durum daha büyük haksızlıklara ve hukuksuzluklara kapı açmaktadır. Bu gün yapılması gereken AKP iktidarının haksız uygulamaları ile karşı karşıya kalan İstanbul Şehir Üniversitesi’ne sahip çıkmaktır.