Şa’bî’nin, Fatıma Bintu Kays (r. anhâ)’dan nakledilen ve Müslim 2942, Ebu Davud, 4325-4326 ve Tirmizî, 2254’da kayıtlı, Temîmu’d-Dari ile ilgili Hadis-i Şerif’ten işaret edilenin İsrail olduğu kanaatindeyim.
Çeşitli masonik kaynaklarda 300, 70 ve 4 (biri İblis)’ten oluşan yapıdan söz edilir. Bu yapı halen dünyada etkindir ama her geçen gün zayıflamakta.
Onları zayıflatan unsurların başında da Türkiye geldiği için topluca saldırıyorlar. Bizde satılık bulmak zor değildir ama daha tehlikelisi, kökleri İkinci Selim dönemine kadar uzanan okullarda yetişmiş, Türkiye kurulurken buraya nakledilmiş, çeşitli kisveler altında içimizde dolaşan çok sayda tenya var.
Bu tenyalar sadece bağırsaklarımızda değil, aynı zamanda kanımızda, dolayısıyla kalbimiz ve beynimizdeler. Kimi dindar görünür, kimi liberal, kimi solcu, kimi siyasetçi, kimi bürokrat, kimi akademisyen, kimi gazeteci, kimi asker, kimi bilmem ne…
Tenyaların, gıdalardan aldığınız besinleri emerek büyümek ve vücudunuzu sararak sizi paramparça etmek gibi iki amacı vardır. Sadece tenyalar olsa iyi, bülbül kisvesi altındaki baykuşları, kuzu postuna girmiş kurtları, tavşana benzeyen çakalları, leş bekleşen akbaba ve sırtlanları da unutmamak gerekir.
Türkiye’nin en temel sorunlarından biri de, insan seçimi konusunda sık yaptığı hatalar. Türkiye liyakatten ziyade; diploma, İngilizce bilme, batıda okumuşluk ve ismin başında yer alıp, kişi ve kişiliğin önüne geçen unvanları önemsemeye devam ettiği, nitelikli insan envanteri çıkarmadığı ve ‘hâmili yakînimdir’ gafletini sürdürdüğü müddetçe, büyük bir enerji ve zaman kaybına uğrayacaktır.
Bunları kaleme almamın pek çok sebebi olsa da, medyanın basit bir haber gibi sunduğu algılarla oynamaya dönük haberlere dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bunun iyi anlaşılması için de, İsrail’in savaş stratejisi ve medyayı kullanma becerisi ile ilgili bir çalışmayı nakledeceğim. Ancak önce bizde Sözcü, Cumhuriyet, Birgün gibi açıktan küfreden ve aşağılayan gazetelerin yanı sıra, Hürriyet gibi çok profesyonelce yürütülen algı oyunlarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Çünkü bunlar, haberin başlığı, spotu ve yerleştirmesinde öylesine sinsice hamleler yapıyorlar ki, (muhtemelen içlerinde İsrail veya batıdan getirilmiş yahut oralarda eğitilmiş profesyoneller çalıştırıyorlar) kitlelerin şuur altı sabote edilip, kışkırtılıyor. Neticesi olarak da, kendi ülkesine düşman olan bir kitle yaratılıyor.
Milletin parası olan Basın İlanla beslenen bu yabancı mevkuteler, kitlesel ayrışma ve çatışmaya sürükleyici dalavereler çeviriyorlar ama pek çok kimse ya bu gerçeği göremiyor ya da önemsemiyor.
İSRAİL DALAVERELERİNİ NASIL ÇEVİRİR?
Yapılan bir çalışma, İsrail hükümetinin dünya medyasını nasıl manipüle ettiğini ortaya koydu. Küresel medya zaten Yahudilerin kontrolünde, birde neden maniple etsinler diye düşünülebilir. Bu önemli ölçüde doğru, ama buna rağmen yine de işi ihtimale bırakmak niyetinde değiller. Sonuçta, dünya sadece Yahudilerden ibaret değil, aksine çok büyük ve kitlesel bir Siyonizm karşıtlığı söz konusu.
Paris so Sciences’den Prof Ruben Durante ile Paris School of Economics’ten Ekaterina Zhuravskaya, “Dünya izlemezken saldır. Uluslararası medya ve Israil-Filistin çatışması” adlı bir çalışma yapmış.
Dünyada ilk kez yapılan bu çalışmada İsrail’in, Filistin, Batı Şeria veya Gazze’ye yönelik düzenlediği en kötü, bazen de en ölümcül saldırılarını kamuoyunun fazla dikkatini çekmemek için, ABD’deki büyük haber özelliği taşıyan hadiselere denk getirdiği ortaya konuluyor.
Araştırmalar mezkûr çalışmalarında “İsrail saldırılarının, yüksek haber baskısı oluşturacağı önceden bilinen büyük bayramlar, festivaller, spor müsabakaları gibi olaylardan birkaç gün önce gerçekleşmesinin daha muhtemel olduğunu bulduk” diyorlar.
İsrail çevresine genellikle Ramazan veya bayram arifelerinde saldırmış. Saldırılar her defasında, hem bölgenin odaklandığı başkaca gündemler, hem de dünya medyasının yoğun olarak başka gündemlerle meşgul edilirken yapılmış.
Araştırmacılar, İsrail’in 2001-2011 arasında Filistin’e düzenlediği askeri müdahaleleri belirleyip, o sıralarda medyada yer alan haberlerle karşılaştırmışlar. Bunlara hem süper kupa finali gibi önceden planlanmış olayları, hem de dünyanın herhangi bir yerinde oluşan deprem, tsunami, uçak kazası gibi olayları dâhil etmişler ve şu sonuca varmışlar: İsrail saldırılarının, İsrail ordusunun önceden tahmin edemeyeceği olaylardan önce değil, yüksek haber baskısı oluşturacağı önceden bilinen büyük bayram/festivaller, spor müsabakaları gibi olayların öncesinde yoğunlaştığını bulmuşlar.
Belki aşırı şüpheci bulunabilir, ama Bibi Netanyahu kameraya yakalanan bir konuşmasında şöyle böbürleniyordu: “Amerika’nın ne olduğunu biliyorum. Amerika kolaylıkla doğru tarafa yönlendirebileceğiniz bir şey. Amerikalıların, Ortadoğu’daki çatışmaya ilişkin kendi görüşlerini oluşturacağı konusunda endişelenmenize gerek yok…”
Söz konusu çalışmada, haber yönetiminde o denli sofistikeleşen Siyonist İsrail’in özellikle saldırılara ilişkin zarar verme ihtimali daha yüksek olan kayıplar ve aileleriyle ilgili trajik detayların yer aldığı takip haberler ve günlük hikâyelerden uzak durma konusunda ustalaşmış olduğunu da dile getiriliyor.
Hasıl kelam deniliyor ki, toplumu etkileyecek kötü bir haber verecekseniz, önce aktiviteler takvimine bir göz atın. Toplum aynı anda pek çok habere dikkat kesilemez. Nasıl yapılacağını öğrendikten sonra, oyunu oynaması kolay. İşte üzerimizde son günlerde tam da bu deneniyor.
Nasip olursa yarın da “Sözcü gazetesi, kim için hangi dalavereleri çeviriyor” başlığında konuya devam edelim.