Geçen gün Facebook’ta Ege taraflarında bir ilin yeni kurulan bir ilçe belediyesinin logo yarışmasına katılan “hasbelkader” o ilçenin turizm şefi olmuş bir memurunun yarışmaya katıldığı logolarının kazanamamasından doğan serzenişlerle dolu iletisini gördüm. Muhterem “aklına estiği” gibi çizdiği logonun kazanmasından o kadar eminmiş ki;”hakkım yendi” demeye getiriyor. Sonra ilave ediyor “aslında kazanırdım ama kullandığım çizim programını henüz yeterince kullanamadığımdan olsa gerek.” Diye de ilave ediyor.
Ben de zannediyordum ki; logo gibi işler sanattır, uzmanlık işidir ve her yiğidin harcı değildir. Meğer ben de ne safmışım!
Neyse, biz esas konumuza dönelim…
İsterseniz İslamcılığın ne demek olduğunu kısaca anımsayalım… “İslami değerlerin benimsendiği, toplumun İslami terbiye ve akidelere göre eğitildiği ve yönetildiği bir kamu düzeni kurmayı amaçlayan fikir akımıdır.” Diyebiliriz İslamcılığı…
Bu ideolojiyi benimseyip, şiar edinmiş siyasilerin ve yöneticilerin iş başında iken yönettikleri toplumu, mensubu bulunduğu fikir akımının yani İslami değerlere ve bu ideolojiden aldıkları terbiyeye göre yönetmeleri beklenir değil mi?
İslamiyet, aslında belli ibadet şekilleri, inançlar ve kabuller haricinde diğer dinlerin savunduğu; bir bakıma evrensel değerleri savunur. Ve bu alanda mensuplarını kendi değer yargıları doğrultusunda eğiterek kâmil insan ve dolayısıyla kâmil ve adil yönetici yapmak amacını güder. Tabii olarak bu sayede toplum mükemmellik yolunda mesafe kat etmiş ve yüksek medeniyeti yakalamış olacaktır.
Örnekleyelim isterseniz,
İslam dinine mensup olan Müslüman Allahın birliğine ve Hz. Muhammed’in de peygamber olduğuna inanır. Namaz kılmak, zekât vermek gibi ibadetler de İslam dinine özgü ibadetlerdir.
Ama hak yemek, hırsızlık yapmak, insan öldürmek, hayvanlara eziyet etmek, alın terini gasp etmek, yolsuzluk, müsriflik gibi eylemler, bütün dinlerde ve toplumlarda kötü ve günah sayılan davranış ve eylemler olduğu gibi, İslamiyet’te de kötü ve günah olan eylemlerdir.
Dolayısıyla İslamcılık ideolojisini şiar edinmiş siyasilerin ve yöneticilerin özellikle bunlara dikkat etmeleri ve İslam anlayışına göre bunlarla mücadele etmeleri beklenir. Değil mi?
İslamcılığı burada noktalayalım Ünye Logosuna geçelim,
Logoyu Google şöyle tarif ediyor,”bir kurumu tariflenen şekillerdir.” Kabaca ve kısaca tanımı böyle… Ünye logosu da Ünye’yi tariflenen şekil demektir.
Yaklaşık bundan otuz yıl önce zamanın imkanları ve anlayışına göre profesyonel bir grafikçiye çizdirilen logo bugüne kadar aslına sadık kalmak üzere belediye yönetimlerinin anlayışına ve kullananların işgüzarlığına göre değişik şekillerde kullanıldı.
Logo başarılı bir çalışmamıydı? Bu soru otuz yıl öncesinin sorusuydu ve şimdi bu soruyu sormanın hiçbir anlamı yoktur. Otuz yıl boyunca Ünye Belediyesi tarafından kullanılmıştır. Ancak şu da unutulmamalıdır ki; Ünye logosu her şeyden önce özgün bir çalışmadır, sanat eseridir ve bir müellifi yani eseri meydana getireni vardır. Kısaca içinde alın teri olan bir profesyonelin eseridir.
Şu anda Ünye’yi tam tariflenebiliyor-mu? Tartışılabilir/tartışma konusu yapılabilir. Şöyle de iddia edilebilir. “Emeğinin karşılığını verdik her türlü tasarruf hakkına sahibiz.” Lakin emeğin karşılığı, eseri kullanma hakkını verir. Esere müdahale hakkı vermez.
Tıpkı bir bina gibi, şiir gibi ya da bir roman gibi… Logo da bir sanat eseridir… Nasıl ki şiirin kelimesine, romanın cümlesine dokunamıyorsanız; sanat eseri olan logoya da müdahale edip bir çizgisini ne değiştirebilir ne de ilave edebilirsiniz.
Aslında emeğe saygı ve nezaket kuralı sadece sanatta değil hayatın her alanında geçerlidir.
İsterseniz güzel sanatlar harici bir örnekleme yapalım,
Bir avukatın yazmış olduğu savunma metnine (o mesleğe göre) sıradan birisi bir kelime dahi ekleyebilir-mi? Eğer ekleme gücünü kendisinde buluyorsa, bu onun avukatlık bilgisinden değil, ya kör cehaletten ya da sahip olduğu gücün pervazsız ve patavatsızca kullanımından kaynaklanmaktadır.
Ve ayrıca,
Kendisine ve insana, hakka, hukuka, alın terine saygısı olan birinin hiç teşebbüs etmeyeceği bir şeydir.
Ben evrensel değerlerde ve kutsal kitabımda bu tür davranışları onaylayan iki satır yazı dahi bulamadım… Ama belli ki (zamane) İslamcılılığında yeri oldukça fazla…
Yakup HALICI yakuphalici@gmail.com