Son bir haftadır ülke gündeminde, pek çok yeni gelişme yaşandı. Bunların içinde en çok konuşulanlar, Balyoz davası, CHP kurultayı, Genelkurmayın iki dil konusunda yaptığı açıklamalardı.
Şimdi yukarıda yazdığım dört maddeyi biraz genişçe ele alalım. Balyoz davası Türk yargı ve demokrasi tarihi acısından en önemli davalardan biridir.Planlanmıs hazırlanmıs 1.ordu önderliğinde seminer kılıfına uydurulan bir darbe yapılanmasının yargılanmasıdır. Bu Talat Aydemir’ i ayrı tutarsak yargılanan ilk darbe girisimi olmasıdır. Ergenekondan farklı olarak bunun bizzat muazzaf askerler tarafından yapılmasıdır. Ses kayıtları yazılı belgeler cd ler pek cok seyi şu ana kadar kamuoyunun gözü önüne serilmiştir. Sonuçta iş artık yargıda sonucu hep beraber yasayıp görecegiz.
İkinci cok konusulan gündem maddesi toplanan chp kongresiydi. CHP de bildiğimiz üzere normal ve olanüstü kongreler kurultaylar bitmez. Zaten bir liderlik yarısı yasanmadı. Merak edilen parti meclisine kimlerin nasıl seçileceğiydi. Görülen baykalcıların ve sav cıların büyük ölcüde tasfiye edildiği. Yeni gelenler chp ye ne getirecek partide birseyler degişecek mi? Chp daha demokrat daha sivil daha özgürlükçü bir yapıya kavusacak mı? Bunların hepsini yakınlasan seçim öncesinde cok umutlu olmasakta bekleyip göreceğiz.
Son olarakta bir kac kelimede genelkurmayın BDP’lilerin 2 dil cıkısına verdiği muhtırayla ilgili etmeliyiz. TSK Işık Kosoner’le sanki daha az konusan daha cok kendi işini yapan bir kurum gibi görünmekteydi. Ne varki bu son muhtıra seklindeki acıklamalar aslında hiçbirseyin degişmediğini bir kez daha bize gösterdi. Ben hiçbir zaman BDP ve o ekolü samimi yapıcı çözüm bulucu olarak görmesemde, yaptıklarının arkasında devamlı bir bit yeniği arasamda bu dil konusu Genelkurmayın yorum yapmasını gerektirecek bir konu değildir.
Şuan zaten hali hazırda Türkiyede zaten 2 dil kullanılmaktadır. Türkçenin yanında İngilizce hayatımızın hemen hemen her anında karsımıza cıkmaktadır. Genelkurmay asker buna su ana kadar hiç sesini çıkarmamıştır. (yanlış anlaşılmasın çıkarsın falan demiyorum.) Konu kürtçe olunca aniden gereksiz bir acıklama yapılmıstır.
Bildirinin son kısmında “Türk Silahlı Kuvvetleri; Devletin, Anayasamızda yer alan, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma görevi kapsamında; Ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuş ve olmaya devam edecektir.”denmiştir. Bu anlayıs bu üslup bu dil,2010 Türkiyesinde görmek istemediğimiz kabul etmediğimiz bir dildir. BDP’liler ne yaparsa yapsın bunun muhattabı sivil hükümet ve meclistir, onlarda gerekli tepkiyi vermiştir. Sonuç olarak BDP pek cok yanlıs yapabilir, farklı seyler isteyebilir bununla ilgili gerekli seyleri yapması gereken meclis ve hükümettir. Asker artık bu iç siyaset konularından elini çekmelidir, kendi asli işlerini yapıp ülke savunmasıyla ilgilenmelidir. Bunun içinde heralde ilk basta Genelkurmayın Savunma Bakanlıgına baglanıp ardındanda memleketimizin dirayetli cesur bir savunma bakanına sahip olması gerekmektedir.
Sayın ERCAN,
Öncelikle hoş geldiniz,
Prensip olarak Silahlı Kuvvetlerin açıklamaları dış güvenlik konusunda fikir beyanı -ki bunu da hükümetlerine danışarak- ve kamuoyunu bilgilendirmeleri ile sınırlı olmalıdır.
Siyasi konuları da siyasi partiler, Sivil Toplum Örgütleri, basın-yayım, aydınlar, akademik çevreler vs dile getirmelidir.
Sağlıklı demokrasi böyle sağlanır diye düşünüyorum.
gercekten gercekci ve güzel bir yazı olmus kalemınıze ve yureginize saglık kemal bey..