Işıltılarla dolu bir dünyada yaşıyoruz.
Kalbinizin kapılarını açın.
Bu ışıltılardan bir tutam alın.
Eğer içinizde hayal kırıklığı, acı, üzüntü varsa,
Sakın korkmayın!
Sonra bu ışıltıların ışıl ışıl parlayıp,
İçindeki karamsarlıkların yavaş yavaş kaybolduğunu,
Yerini neşeye, umuda, tebessüme bıraktığını göreceksin.
Etrafında binlerce, milyonlarca ışıltı…
İçlerinden biriyle karşılaştığın anda,
O sana, sen ona, el sallayacaksın.
Gönlünü, ruhunu aydınlatacak.
İçinde sevgi çiçekleri açacak.
Burada oluşan duyguları, fikirleri damıtarak kâğıda dökeceksin.
Bir hikâye, bir masal, bir mısra, bir şiir, bir yorum yalnızlığına ortak olacak.
Senin hayata tutunmanı sağlayan sebeplerden birisi olacak.
Bu ışıltılardan bazıları hiç ummadığın bir zamanda seni bulacak.
Tam esnemeye başlarken seni uyandıracak.
Tarihin geçmişine götürecek.
O ışıltı,
Onun Hayaline bürünecek.
“Öğretmenim” diyen o ses, hayatında duyduğun en güzel sestir.
En parlak ışıltılardan birisidir.
Artık mutlusun.
O gün yediğin yemek daha tatlıdır.
Duyduğun her şey kulaklarında kuş cıvıltısıdır.
O gün cebinde çocuğuna harçlık verirken, daha cömertsin.
Hanım ne derse desin, hep gülümsersin.
Kime rastlarsan, hal hatır sorarsın.
Velhasıl o gün, hayatın manasını, yaşamanın felsefesini daha iyi anlarsın.
Ben ışıltıyım:
Güneş giderken, gündüzü bana emanet eder.
Hiç söylenmemiş türküler söylerim ozanların kulağına.
Ürkek kuşların ayak bağlarını çözerim,
Göğün hür maviliğinde kanat çırpsın diye…
Aşk, sevgi nuru üflerim genç kızların gözlerine,
Sızlayan gönüller durulsun diye…
Ve bir sabah o rüyadan uyandığımda,
Hayat yeniden başlamıştır benim için, bir daha,
Elimde bir tutam ışıltıyla!
Yusuf Yılmaz