Yaşanan ışıklı magazin hayatlar artık toplumun ve aile yapısının bozulmasına damgasını vurdu. Vurmaya başladı demiyorum başlayalı çok oldu ve artık aile ve toplum yapısını iyice bozarak yıkılmasına en büyük sebeptir. Dibe vuran ahlaki değerler, medeniyet ve özel hayat adı altında tamamen kaybolarak yok olmaya yüz tuttu. Bizi biz yapan değerler örf adetler, gelenek görenekler tamamen kaybolmaya yok edilmeye çalışıldı. Bunda da başarılı oldular. İnsanlar ve yeni yetişen gençlik geçmişinden ve bu değerlerden utanır oldular. Gençlerimiz magazinlerde, dizilerde, filmlerde gördükleri yaşamlara özeniyorlar. Yaşadıkları hayattan, ailede ve toplumdan kaçmanın yollarını arıyorlar.
Dizilerde canlandırılan ve hayal ürünü olan senaryolardaki karakterler baş tacı, yaşanan ahlaksızlıklar ve edepsizlikler ise moda ve medeniyet olarak algılandı. Öylede sayılıp yaşamlarına uygulamaya başladılar. Evlilik dışı ilişkiler, evlilik dışı çocuk doğurmalar Ünlülerin para karşılığı gecelik ilişkileri aşkları gündemden düşmüyor. Çarpık ilişkilerin yaşanma oranı ise gün geçtikçe artıyor. Bu hiçbir inanca ve ahlaka sığmayan medeni ve özel yaşam tarzı diye adlandırılan kendilerini elit, medeni ve sosyal gören insanların diğer insanlara örnek teşkil etmesi ve gösterilmesi ise düşündürücüdür.
Dizilerde, magazinlerde ve görsel basında abartılarak ve normal yaşam hatta mükemmel yaşam tarzı olarak gösterilmesi gündemden düşmemesi diğer insanların hayatlarını olumsuz etkilediği gibi gençleri de bunalıma sokmaktadır. Tecavüzlerin cinnetlerin, cinayetlerin sapıklıkların artması ve ailelerin yıkılmasının en büyük nedenlerinden biridir. Gelir seviyeleri yüksek şaşalı yaşam sürdüren belli kesimlerin magazinden gündemden düşmemeleri reklâm için her şeyi yapmaları diğer insanların kafasını karıştırmakta ve yaşantısını olumsuz etkilediği gibi büyük tehlikelere yol açmaktadır.
Yeni yetişen neslin aileleri ile arasında uçurumlar oluşmakta ve bağlar kopmaktadır. Magazin ve dizi hayatlarını örnek alarak aileleri ile çatışmalara giren çocukların sayısı ise gün geçtikçe artmaktadır. Anne babayı saymayan edepsizleşen gençler. Yazık bu gençlere…
Bir kurbağayı içi sıcak su dolu kovaya atarsanız canı yanar ve zıplayarak çıkar. En doğal tepkidir. Çünkü canı yanıyor ve oradan uzaklaşması gerektiğini biliyor.
Ama eğer soğuk suyun içine atarsanız orada öylece kalır. Ve suyu yavaş yavaş ısıtırsanız suyun ısındığını hissetmez. Hissedince de çoktan ölmüş olur.
Modern görünen toplumlarda da yapılan ani yenikler sıcak su içine atılan kurbağa gibi benzer tepki verilir.
Bir şeyi yavaşça değiştirirseniz kimse farkına varmaz. Bu tür değişimleri dizilerin ve filmlerin başarıyla yaptığı inkâr edilemez bir gerçektir. Kurbağa deneyinde olduğu gibi bu tür diziler ve magazin haberleriyle toplumun yapısını sinsice değiştirildiğinin farkında bile değiller. Nerede kaldı bizim örf adetlerimiz. Ahlaki değerlerimiz, gelenek göreneklerimiz edep ve hayâmız. İnsanı insan yapan özelliklerimiz nerede?
Medeniyet demek çıplaklık, çarpık ilişkiler, yok olan değerler, aile yapısı ve toplumun bozulması ise ben medeni değilim. Medeniyet eğitim, kültür, bilim, ilim, teknoloji, sanayi gibi alanlarda gelişmelerdir. İnsanın kendini bu alanlarda yenilemesi geliştirmesidir. Avrupa’ya özenerek geldiğimiz durumlara bakın. İstenen yaşam tarzı bu mudur?
Kim istemez zengin olmayı, sıkıntısız hayat yaşamayı. Hangi erkek istemez her gün bir kadınla harem kurmayı. O bar senin bu bar benim gezip tozmayı. Çorap değiştirir gibi sevgili değiştirmeyi. Paranın hesabını bilmeden gezmeyi eğlenmeyi uçuk hayat yaşamayı. Kadınlarda aynı. Ne geçmişte ne de günümüz şartlarında böyle hayat tarzı yaşamak mümkün değildir. Bunlar sadece dizilerde ve filmlerde olur. Hayal ürünü olarak. Böyle yaşayabilen kaç kişi vardır? Ülkemizde ve dünyada öyle bir reklâm yapılıyor ki hiç bu insanların dertleri tasaları hastalıkları yok.
Sağlıklı, güçlü, huzurlu bir yaşam sürüyorlar. Gelecek kaygısı taşımıyorlar. Oysa hepsinin bir derdi var. Sonlarını görüyoruz. Ne idi ne oldular ve ne oluyorlar. Kimi uyuşturucu batağında, kimi fuhuş batağında, kimi hastalıklarla savaşıyor, ölümle pençeleşiyor. Her biri ya çocuklarıyla, ya eşleriyle ya aileleriyle sorunlar yaşıyorlar. Mutlaka bir yaşam mücadelesi içerisindeler. Kameranın arkasında her şey çok farklı. Yani her şey kamera önü aydınlık gibi görünen şaşalı bir hayat değildir. Bütün gerçekler kamera arkasında saklıdır.
Öyleyse neden bu kandırma ve toplumun düzenini bozma. Bunlar neden ne için yapılıyor. Yok, edilen bizlerin geleceği. Bunlara özenerek hayatlarını mahvedenlerin aklı başına geliyor ama iş işten geçmiş oluyor. Aklı başında insanlar biliyor her şeyin filmlerde yaşandığını. Ve onlara da itibar etmiyor. Bunalıma giren uyuşturucunun esiri olan gençler, intihar eden insanlar bunların hesabını kim verebilir.
Herkesin şikâyetçi olduğu bu durumlar nedense genel olarak dile getirilip çareler aranmıyor. Kimse bana değmesin. Bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın diyor ama o yılan dönüp kendini de çocuklarını da sokuyor.
Bu hayat tarzı geniş kitlelere yayılmış normal yaşam gibi itibar görmektedir. Diğer insanlarda göze batmamak için onlara uyma çabasına girmektedir. Cennet gibi gösterilmeye çalışılan bu sahte düzene ve kurallara uymaya başlıyorlar. Böyle durumlarda toplumlarda kendine özgü farklı düşüncelerin sayısı da günden güne azalır. İnsanlar yavaş yavaş sindirilerek tamamen dizi ve magazin yaşamı sergilerler.
Bu tür tek tip toplumlar kendilerini zihnen ve sosyal olarak yenileyemez, hoşgörüsüzlük tahammülsüzlük aynı zamanda toplumun yaratıcılık, yenilenme ilerleme olanakları engellenmiş olur. Bu tür İnsanların tek düşüncesi günü kurtarma nerde nasıl eğleniriz, nasıl gündem yaratır ve gündemde kalırız kaygısından başka bir şey taşımaz.
Geleceğe sahip çıkalım.