Bizde pek konuşulmayan (sanki bir görünmez zeka bunu sağlıyor) bir konudur Vahabilik, lakin hayranları da yok değil… Hayranlık, Vahabiliğin “cihat” düşüncesine; sol (somutta Sovyet), liberal (somutta ABD ve Batı demokrasileri) ve bunların ittifaklarına karşı duruşundan kaynaklanıyor ve Müslüman
ülkelerde yönetimlerden ziyade tabanda yandaş buluyor. Çünkü vahabilik İslam ülkelerinde yönetime geldiklerinde, yöneticiler, dünyanın reelpolitik pragmatizmi karşısında hemen mutasyona uğruyorlar ve tabandan kopuyorlar. I Dünya savaşı sonunda, İngilizler Hz. Muhammed soyundan gelen, nispeten bu soy bağı nedeniyle İngilizlere diklenebilme potansiyeli olacak Şerif Hüseyin’ne (Osmanlının atadığı) karş,ı silahlı gücü de bulunan ve İslam Peygamberliği makamıyla kan bağı da olmayan Suudi-Vahabi ittifakını (18 Ay’da Osmanlıya Karşı Arabistan’ın iç bölgelerinde ayaklanmışlardı, ayaklanma bastırılsa da yok edilememişlerdi) arkalarına alarak Arabistan petrol bölgelerine iyice yerleşmişlerdi.
19 ayy sonları ve 20 yy da, Monreo doktrinini terk etmeyen başlayan ve Amerika kıtası dışındaki coğrafyalarda da ikbal aramaya başlayan ABD’yi, İngiltere, 1920 ilerde Ortadoğu petrollerinden uzak tutmak istese de bunu başaramamış ve ABD ile Suudi hanedanlığı arasında 1930 yılardan sonra flörtler ve işbirlikleri başlamıştır. Çünkü ABD Arabistan petrollerini çıkararak ve dünya piyasalarına (bu arada kendi ihtiyacı için) pazarlayarak, Arabistan bedevilerine gözle görülür bir refah ve zenginlik sağlamıştı.
Suudi hanedanının Vahabiliğin temel “cihat”, İslam’ı yayma ve İslam düşmanlarıyla mücadele ilkelerine ters düşen bu pragmatik uygulamaları, Vahabiliğin tabanında her zaman sorgulansa da, Suudi hanedanı Vahabilik merkezli “cihat” anlayışını kendi topraklarında kabullenmemiştir. Ve fakat görünürde Vahabiliğe sahip çıkar göründüğü gibi, Vahabiliği diğer Müslüman ülkelerde, özellikle Sovyetlerin egemenliği (Kafkaslar) ve hinderlandı (Balkanlar) altındaki Müslümanlar arasında desteklemiş, parasal kaynaklar aktarmıştır.
Suudi krallığı egemenliğindeki Arabistan’da genişleme imkânı bulamayan Vahabilik, “cihat” anlayışı için yumuşak karın gördüğü ülkelerde (Afganistan, Pakistan) daha rahat hareket alanı bularak buralarda yan örgütlenmeler kurabilmiştir. Türkiye’de kolları ve eylemleri olan Vahabilik zihniyeti, AK Parti iktidarının ilk yıllarında kanlı eylemler düzenlemiştir (Sinagog baskınları 15 kasım 2003, HSBC baskını 20 Kasım 2003). Artık yönetimde olan AK Parti bu eylemleri kınasa da, İslamcı tabanda bazı çevrelerde bu tür örgütlere sempati yok olmamıştır.
…………..
Şu soruya nedense, en azından, AB standartlarına ulaşamasa da, demokrasinin yaşandığı Türkiye’de cevap bulunamıyor, verilemiyor: Sunni ve Şia İslam anlayışı neden terör üretiyor veya daha yumuşak ifade ile üretir görünüyor? İç dış mihraklar bu örgütleri kaşıyor, kullanıyor; “İslam’la terör bir arada olmaz” vs. tamam da, sonuçta, Hz. Ali’nin hariciler tarafından şehit edilmesinden bu yana, pratikte bir İslam adına terör eylemleri hep olagelmiştir. Üstelik bu eylemlerin çoğu da İslam ülkelerinde, İslami yönetimlere karşı yapılmıştır. Bir tuhaflık yok mudur? Ilımlı İslam modellemeleri de bu tür dini terörün yuvalanmalarını önleyememiştir…
………
Vahabilik taklidi IŞİD türü terör örgütleri, aslında Batı’dan çok, İslam ülke ve yönetimleri için bir tehdittir. Çünkü Vahabilik anlayışında, İslam’ı kabul edip, İslami yaşam tarzını (kendilerinin anladığı anlamda) benimsemeyenleri dinden dönmüş kabul etmekte ve “kafir” ilan etmektedir; cezası da idamdır. . İslam dininden olmayanlar için ise bir şans daha vardır: İslam’a davet (tebliğ), eğer gayrimüslim olan birisi bu tebliğe icabet ederse yaşama şansı vardır… Körfez ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap ülkeleri yönetimlerinin IŞİD karşıtı koalisyonda hemen ittifak etmeleri boşuna olmasa gerek….
…….
Şimdi, bizim yöneticilerimiz, Ahilik günü diyor koşturuyor, Hacı Bektaş şenlikleri diyor koşturuyor, Mevlana’yı anma günü diyor koşturuyor, Yunus Emre’den beyitler okumak üzerine yarışıyor da, İslam’ın daha barışçıl, daha insancıl yüzünü öne çıkaran Ahmet Yasevi ekolünü Türkiye’de güçlendirmeyi neden denemiyor acaba? Acaba Anadolu ve Rumeli Sünni İslam müctehitleri kılıcıyla mı İslamlaştı, Horasan erenleri tasavvufuyla mı?