Televizyonları açtığımızda, Katil Esad gene kendi halkını bombalıyor ifadeleriyle karşılaşıyorduk.
Erdoğan Emevi Camiinde Cuma namazı kılacaktı.
Terörle bütünleşen bu mantık, Suriye’ye, 80 bin psikopat teröristin, Türkiye sınırını kevgire çevrilerek, sokuldu. Suriye’den Türkiye’ye 2 milyon kişi girdi.
300 bin kişilik Suriye ordusunun bu vahşet gurubuyla savaşma gücü sınırlıydı.
Suriye halkının Suriye devletine sahip çıkması sayesinde, Suriye devleti şu veya bu şekilde kaldı.
Eğer Erdoğan’ın desteklediği IŞİD başarsaydı, Esad’ın yerine Ebubekir El Bağdadı oturacaktı.
Türk halkının büyük çoğunluğu bunu gördü. El-Kaide ve türevlerine destek verilmemesi yönünde tavır koydu. Direndi.
Bu direniş sayesinde, Ordu bu belanın içine doğrudan girmemiş oldu.
Eğer başlangıçta, teröre değil de, Suriye devletine destek verilmiş olsaydı, bu bela baştan savuşturulacaktı.
AKP terörü desteklerken, işlerin buraya geleceğini göremedi. Çünkü ağababaları İngiltere ve Amerika işin buraya geleceğini öngöremediler.
Davutoğlu Büyük Osmanlıyı İngiltere ve Amerika ile birlikte kuracağını sandı. Hesapta Rusya, İran ve Çin olmayınca işler karıştı.
Şimdi IŞİD terör örgütü; hem Suriye’ye, hem Türkiye’ye hem de Irak’a tehdittir.
Amerikan Genelkurmay Başkanı diyor ki,” IŞİD Amerika’ya doğrudan tehdit değil.”
Türkiye, Suriye İran ve Irak ile işbirliği yapılmaksızın, IŞİD teröründen kurtuluş yok.
Belanın büyüklüğü Türkiye için daha belirgindir.
2 milyona yakın Suriyelinin, hangi terör örgütünün insan kaynağı olacağını, şimdiden kestirmek çok kolaydır.
IŞİD’ın silahlı yapısıyla, Türkiye’deki 2 milyon Suriyeliyle bütünleştiğinde-ki bunun için şartlar uygun- felaketin büyüklüğü daha kolay anlaşılır.
Irak’ta ve Suriye’deki Türkmenler katledildikçe, rehineler çoğaldıkça, sorun Erdoğan ve Davutoğlu’nu aşacak, kendi doğal mecrasına girecektir.
Türkiye’yi bu çıkmazların içine sokanlar, Türkiye’yi yönetemeyeceklerini göreceklerdir.
Görünen odur ki, AKP’nin yıkılmasına, gene AKP’nin kurduğu IŞİD sebep olacaktır.
Teröre yardım ve yataklık, çağımız dünyasının benimsediği bir yol değildir. Aynı şey; Açılım meselesinde PKK için de geçerlidir.
Hırsızlık olayını bir tarafa bıraksak bile, bu iktidarın gitmesi için Suriye’de ve Türkiye’de, terörü desteklemiş olması yeterlidir.
Ama ne yazık ki, ülkemizde, ABD vesayeti dışında, bir programı, bir düşüncesi olan muhalefet yoktur. Halkı muhalefetsiz bırakmışlardır.
Bu günlerde, Başbakanlık koltuğuna oturacak zat; elinde dolar dolu bavullarla Trablus’a gitmiş elden terör örgütlerine para dağıtmıştır. Bunu da kendi ağzından, dünyaya ilan etmiştir. Gazeteler ve televizyonlarda bağıra bağıra bunu anlatmıştır.
Teröre yardım ve yataklık bu iktidarın “fıtratında” vardır.
Tarih hep ters yönünden işlemez. Eğer Türkiye’nin bir düzeni, bir devleti olacaksa, hep ahlakın dışına çıkılarak olacağını sanmak, akla aykırıdır.
Ellerinde, yalan dolan ile idare ettikleri ve sıcak para ile yönettikleri bir ekonomik düzen vardı. Şimdi oda sona geldi.
Gerek dış siyasi dengeler, gerek ekonominin geldiği yer; 2014 sonu ve 2015 başının türbülanslara gebe olduğunu gösteriyor.
Siyasi zafiyete ekonomik rezalet de eklenirse gidişleri yakındır.