Batı’nın bu gidişi hiç de hayra alamet değil.
İki asırdır: “Ben yaptım oldu zulümlerini” halâ devam ettirmek için her oyunu mubah görüyorlar.
Lakin bilmiyorlar ki köprülerin altından çok sular geçti.
Ne dünya eski dünya ne insanlık eski insanlar…
Bu kâinatı Yaratan seni sınav etmek için önüne büyük bir meydan ve imkân serdi.
Sen bunu çok kötü kullandın.
Dünya da Allah’ındı, zaman da mekân da…
Sen, seçilmiş değildin. Sadece dünya sınavında sıra sana gelmişti.
Ve sen coğrafi keşifler, Rönesans ve Reform ardından sınava tabi tutuldun.
Tüm imkanlar emrindeydi. Sen ki bunu anlayamadın, her şeyini egoizminle kuşattın. Hep bana Rab bana, dedin.
Sana bu da yetmedi. Servet, şehvet, şöhret her birine sahip olmak istedin. Bunlar için her türlü katliamı, zulmü, sömürüyü yaptın. Tüm dünyayı acımasızca iliklerine kadar sömürerek Avrupa’ya taşıdın. O kadar doyumsuz oldun ki:
Sen İngiliz, sen Fransız, sen İspanyol, sel Alman diğer hiçbir millete yaşama imkânı tanımadın. Tüm dünyayı yerle yeksan ettin.
Bu da yetmedi bu kez iyice ukalalaştın ve sadece “ben” dedin.
Bu sana 1. Dünya Savaşıyla mal oldu. Kazandıklarının bir kısmını böylece kan ve gözyaşı içinde heba ettin.
Yine de akıllanmadın, hep ‘ben’ demeye devam edince bu kez 2. Dünya Savaşı belasını buldun. Teknoloji ukalasıydın. Teknoloji bombası seni yerle yeksan etti.
Sen mümkün mü, hiç akıllanır mısın? Bu tek tek olmuyor, birlikte sömürelim diye bu kez, AB’yi kurarak yoluna devam ettin.
O sırada senin boşluğundan faydalanarak büyüyen ve yine de senin piçin olan ABD’yi yanına aldın…
Ancak onun ukalalığı seni aşınca sen mecburen tahtını ona devrettin. Onun yanında yamak olmaya başladın.
Bu kez hepiniz birlikte tüm dünyayı acımasızca sömürü alanı yaptınız.
ABD senden daha zalim çıktı. Senin piçindi çünkü.
Öyle oldu ki o zalim ABD seni bile sömürmeye başladı. Boyun eğmek nasılmış söyle bakalım.
Şimdi yumurta geldi ağıza dayandı, yumurtlasan bir dert saklasan bir dert…
Doğuramıyorsun, nüfusun ha bire yaşlanıyor.
Ölen vatandaşlarının o acımasızca sömürüp çaldığı servetleri kedi- köpeklere kalırken sen ha bire telaşa düşüyorsun.
Nüfus artışını teşvik ettin olmadı.
Dünyadan devşirmeler toplamaya çalıştın olmadı.
Birlikler kurdun olmadı.
Senin dışındaki insanları katledip nüfusu azaltmak istedin yine olmadı.
Sömürdün olmadı, vurdun olmadı, katlettin olmadı…
Sahte demokrasi, yalan hümanizm, ‘kendine insan hakları’ dedin yine olmadı…
Şu anda ne yapacağını şaşırmış durumdasın.
Farkında mısın çok yanlış kararlar alarak suya kıçtan dalıyorsun!?.
Son gelip dayandığın nokta ve kendine göre kurtuluşun: “ırkçılık…”
Anlıyorsun değil mi nasıl bir korkunç iğrençlik taşıdığını?..
Ya hu nüfusun kalmadı, nüfusun…
Tüm milli takımlarını zenciler işgal etmiş sen neyin havasında, neyin derdindesin.
Artık pes et ve kurtul.
Başta Fransa olmak üzere her bir ülkende “ırkçılık” hızla artıyor ve sen de buna sarılıp kurtuluşu ırkçılıkta görüyorsun.
Anlamıyor musun ki bu sana Mevla’nın sınavı: Yaptığın bunca katliamlar ve sömürüler sonunda sana döndü.
Allah seni cezalandırdı ve kısır kaldın, doğurganlığını kaybettin, o sömürdüğün mazlumların eline düştün…
Tek kurtuluşun o sömürdüğün insanların çocuklarını evlatlık alarak ve onlara adaletli davranarak yoluna devam etmendir…
Sen zaten Kavimler göçü ile doğmuş melez değil misin?..
Şimdi de tarih tekerrür ediyor:
Çaren, yeniden, o sömürdüğün insanların torunlarını kendi milletin yapıp bir daha melezleşmek…
Başka hiçbir çaren yoktur.
Bil ki, iyi bil ki: şu son dönem savunduğun, sıkı sıkıya bağlandığın “ırkçılık” senin celladın olacaktır.
Bu seni 3. Dünya savaşına getirir mi bilmem de seni sonu gelmez bir Avrupa kaosuna, iç savaşına taşır.
Ey Batı, tek kurtuluşun sana koşan göçmenleri kucaklayarak onları adalet, merhamet, sevgi ve paylaşımınla sarmanla mümkündür…
Bunun dışında başka her hareketin seni yok edecektir…
En çok da ırkçılığa sarıldığında iyice biteceksin…
Bizden söylemesi…