Önce şunu belirterek başlayalım. Amerika en az zahmet harcayarak, elde ettiği tek ülke, Türkiye’dir. Buna savaşsız Amerikan zaferi diyebiliriz.
Amerika bizi teslim alınca, bizden istedikleri bitecek sananlar, özellikle Kemalizm’den kopup sosyal demokrat olanlar için,Libya ve Suriye sürpriz olmuştur. Amerika’nın eskiden kendisinin yürüttüğü örtülü savaşları, mevcut siyasi iktidar eli yürütülmesini istemektedir.
Yani “uşaklık ettik, artık biraz rahat edelim” dediğinizde, Amerika yeni talepler ile gene geliyor. Yoksa sıcak para durur, diyor.
ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clington Ortadoğu ziyaretine çıktı. Nede olsa, BOP Projesinin asıl sahibi olması hasebiyle, projenin son durumunu yerinde incelemek üzere denetlemeler yapıyor.
Mısır ve İsrail’e gitti. Davut’un oğlu ile “cak yapmaya” gelirdi ama bakalım.
Mısır’da devlet başkanlığı koltuğuna oturttukları, Müslüman Kardeşler örgütünün üyesi, Muhammet Mursi ile görüştü.
Ona dedi ki, İsrail ile Mısır arasında yapılan Camp Daved anlaşmasına sadık kal. Yoksa, yoksa para yardımı yapmayız.
Clington, İsrail’de, Simon Perez ile öpüştükten sonra, “Amerika tüm imkânlarını İran’ı engellemek için kullanacaktır” dedi.
Bu arada, Rus Dışişleri Bakanı Lavrof, Hilary Clington’un Rusya ve Çin için “Rusya ve Çin bedel ödemelidir.” İfadesini değerlendirdi. Clington için “edepsiz kadın” dedi. (Mafyalaşan Amerika diplomasisi için bu yakıştırma az bile)
“İran teslim olur mu” başlığına dönersek.
İran’a uygulanan ve gittikçe daraltılan petrol ambargosu sonuç verir mi? İran’da ikilik yaratabilir mi? İran’da Suriye’deki gibi örtülü savaş yürütülebilir mi?
Bu soruların hepsinin cevabının “hayır” olduğunu yaşayarak anladık. Zaten Amerika İran’da örtülü savaş yürütemediği için, yıllardır İran’ı ele geçiremedi.
Ele geçirmek, ne demek? Kendi finans sitemini İran’a kabul ettirmek demektir. Aslında bu ele geçirme işine, demokrasi götürmek diyor. İran’a demokrasi götüremedi.
Peki de, İran neden bu kadar dayanıklıdır? Ve Amerika’ya biat etmemiştir.
Teslim olmamıştır da, aç mı, açık mı kalmıştır?
Nasıl olmuştur da, İran’ın düzen ve intizamına müdahale edilmesine bu kadar yüksek direnç gösterebiliyor?
Biz Kandil Dağına müdahale etmek için ABD’nin iznini almaya çalışırken, İran Hürmüz Boğazını kapatmaktan söz edebiliyor?
Söyleyelim.
İran’da NATO yok. NATO’ya bağlı, hükümetleri denetleyen, gizli Süper NATO, yani Gladyo yok.
İran’da Gümrük Birliği yok. Avrupa Birliği yok. İMF yok. Dünya Bankası yok.
Her şeyden daha önemlisi, İran Devletinin başında RTE, Gül, Arınç yok.
Bağımsızlığın nimetlerini sıralayalım.
İran üçüncü nesil uçak üretmiştir.(Türkiye’ye, yerli otosunu yapmaya izin vermiyorlar.)
İran ABD’ye AİDS ilaçları satıyor. Bizim ilaç sanayimizi berhava ettiler.
İran füze üretmektedir. Amerika bize füze projesi vermemektedir.
İran ülkesindeki PEJAK’ı (İran PKK’sı) tamamen temizlemiştir.
Bizde ise, Beşir Atalay’ın dediği gibi; Amerika PKK meselesinin başından beri içindedir.
Türkiye’de muhalefeti de, iktidarı da Amerika belirlediği için, İran’ın yaptıklarının hiçbirini Türkiye yapamaz.
Bağımsızlık aştır, vatandır, teknolojidir, birliktir.
Önce bağımsızlık.
17.7.2012, bulentesinoglu@gmail.com