Günümüzde ümmetin çıkmazlarının başında, günümüz Müslümanlarının peygamberimizin (s.a.s); “Kendine istediğini kardeşine de istemeyen iman etmiş sayılamaz” düsturundan uzaklaşmış olmaları gelmektedir. Geriye dönüp bakılırsa; Ortadoğu coğrafyasında yaşanan sorunların temelinde bu anlayışın yokluğundan kaynaklandığı görülecektir. Bırakın kendine istediğini kardeşine istemeyi, günümüz Müslümanlarının bir kısmı; kardeşinin elindekine de gözünü dikmiş halde. Oysa ilk dönem Müslümanları, bırakın kendilerine istediklerini kardeşlerine istemeyi, onları kendilerine tercih ediyorlardı.
Bugün kendine Müslümanım diyen her bireyin inancını bu anlayış doğrultusunda Kur’an’a havale etmesi, Kur’ani prensiplerle örtüşüp örtüşmediğine dikkat etmesi ve bu bağlamda kendini yeniden dizayn etmesi gerekmektedir. Suç işleyen insanlar elbette ki cezasız kalmamalıdır fakat bu, sorunlarımızı kökten bitirecek bir çözüm olmayacaktır. Suçluyla uğraşmak yerine suçu oluşturan sebeplerle mücadele etmek daha doğru bir yöntem olacaktır. Suçluyu değil suçu ortadan kaldıracak tedbir, yöntem ve yasaların oluşturulması sorunlarımızı kökten çözmek için atılacak ilk adım olmalıdır. Bununla beraber fıtri hakların suç sayılmaması, bundan ötürü insanların suçlanılmaması gerekir…
Tarih boyunca hiçbir fikir ve düşünce katliam ve idamlarla yok edilebilmiş değildir. Fakat görünen o ki günümüz zalimleri hala bu gerçeği anlamış değiller veya anlamamazlıktan geliyorlar. Fakat her şeye rağmen bilinmelidir ki onların akıbeti de Nemrut, Firavun ve emsallerinin akıbeti gibi olacaktır. Zulmün hüküm sürme sebebi, zalimlerin tavrından çok mazlumların takındığı tavırdır. Zalimler iktidarlarının hüküm sürmesi için yapılması gerekenleri yapıyor, tabiri caizse görevlerini yerine getiriyorlar. Peki ya bizler, yapmamız gerekenleri yapıyor muyuz? Hani herkese aynı hassasiyeti gösteriyordunuz!
Hani herkese eşittiniz. Hani konu zulüm ve insan hakları ihlali olunca din, dil, ırk ve cinsiyet farkı gözetmezdiniz! Oysa “dünyanın neresinde, kime, niye, olursa olsun tüm zulümlere, katliamlara, idamlara karşıyız” diyenler, Halepçe’de, Feyli’de, Hanekin’de ve daha birçok yerde konu Kürdler olunca sessiz kaldılar. Peki, bu sessizliğe yeter demenin zamanı gelmedi mi?
Bugünlerde de İran Kürdleri asıyor! Haberiniz var mı? Haberiniz yoksa haberdar ediyoruz…
Mesele Kürd kardeşlerimiz olunca neden ilk tepkinin batılılardan gelmesini bekliyoruz. Bu farklı yaklaşım biçiminin hem Müslümanların “İslam kardeşliği” anlayışına hem de sol kesimin “Halkların kardeşliği” söylemine zarar vereceğinin altını çiziyoruz. Bu bağlamda halkların birlikteliğine de halel getirecek olan bu menfi tavırdan bir an önce vazgeçilmesinin Ortadoğu halklarının yararına olacağını da belirtmek istiyoruz. Dün Mısır’da daha uygulanmayan idam kararlarını kınıyor ve Mısır halkının yanında olduğumuzu belirtiyorduk. Bu takdir edilecek İslami ve insani bir tavırdır. Fakat bu tavrımızı batılıların yaptığı gibi çifte standarda kurban etmemeliyiz. Zira bugünlerde yanı başımızdaki İran devletinin uyguladığı idamları görmezden gelenler var. Bu idamları görmezden gelip sessiz kalanları da bu bağlamda eleştiriyor ve bu idamlara da tepki göstermeye davet ediyoruz. Sisi’nin idam kararlarına gösterdiğiniz tepki ve hassasiyeti İran’ın uyguladığı idamlara da gösterilmelidir.
İran’daki idamlar konusunda özellikle dindar veya muhafazakâr STK’ların sessizliği en az idamlar kadar vicdanları yaralamıştır. İdam ve insan hakları ihlalleri konusunda bir an önce İran’a tepki verilmelidir. Bu konuda STK’ları duyarlı olmaya, tepki vermeye ve kamuoyu oluşturmaya davet ediyorum. Zira fıtri haklar hiçbir beşeri anlayış ve semavi inanışta idam sebebi sayılmamaktadır. İran’da yaşayan Kürd kardeşlerimiz yaradılışlarından ötürü kendilerine verilen haklarından mahrum bir şekilde yaşamaya çalışıyorlar. Haklarını talep eden Kürdleri derhal idamla cezalandırıp infaz ediyorlar. İdam bir insanlık suçudur. Bu insanlık suçunu işleyenlere hep birlikte DUR DİYELİM!
Buna sessiz kalıp insani görevlerini yerine getirmeyenlerin tarih sayfalarında hak ettikleri şekilde hatırlanacağını hatırlatıyoruz… Bu vesileyle bir kez daha; kim olursa olsun zalimden taraf olmayacağımı, zulüm işlenirken sessiz kalmanın da vebal olduğunu, kalben de olsa tüm mazlumların yanında olacağımı bugün de herkese ilan ederek islami ve insani görevimi yerine getirmeye gayret ediyorum. Bununla birlikte bu idamların bir an evvel durdurulması için de tüm STK’ları, BM ve AB’yi tepkilerini dile getirmek suretiyle kamuoyu oluşturmaya davet ediyorum…