Arzu ÜRÜN
yaŞAMDAN
Pembe panjurlu bir evim, kız erkek boy boy çocuklarım olsun, mutlaka bahçem olsun. Akşam olup da kapının zili çalınca, koşarak kocamı kapıda karşılarım. Bir koca öpücük kocaya, sonra sevdiği yemekleri dizerim sıra sıra, yemek masasını bir güzel süslerim. Kocacığım derim, ona aşkla bakarak, nasıl geçti günün canım, canını sıkacak bir şey olmadı ya canım; Ayyy canım o dengesiz patronun canını sıktı demek, ben şimdi seni rahatlatırım canım! Önce, işkembeni doyuralım, bak dolma yaptım seversin, bi de güzel doldurdum ki…
Zetina dikiş makinesi, her genç kızın rüyası; dönemi itibarı ile bu slogan bir akım, ciddi bir trend yaratmıştı. Evlenme çağı gelmiş her sebi sübyan kız çocuğu, bir … varmış gibi “zetina dikiş makinesi” istiyorum, ben de istiyorum, o alınmadan evlenmem de evlenmem!.. derdi. Zaten ne istiyorum ki, bir yuvam olur, bebeğime üst baş, kocama don pijama dikerim. Yemekmiş temizlikmiş benden sorulur bilakis. “Bir kadın daha başka ne ister ki hayattan?”
Küçük hanımın dediği gibi “pembe panjurlu olmasa da” kendi evi, kapı gibi kocası, konu komşusu, yani her bir şeyleri tamdır. Amannn bir mutludur, pek mutludur. Neredeyse kanat takıp, uçacak bizimkisi kelebek gibi!..Sabah kocaman öpücükle uğurlar kocasını, akşam açar kapıyı, seke seke ceylan gibi. Süzülür ona ait adamın karşısında, bin cilve, bin bir türlü işve, gece de mutlu kadın olur böylece! “Bir kadın başka ne ister ki hayattan?”
Velhasıl problemsiz yaşayıp giderlerken, çok sevgili kocası, başlarda “cicim ayları” maç izlerken televizyonda, bir bilgisayar almaya karar verir eve. Böylece evden de çalışabilecek ve gelirini ikiye katlayabilecektir. Kızımız çok duygulanır, çünkü kocası ona daha iyi bir hayat yaşatmaya adamıştır hayatını! Adam kendisini bir kenara atmış karım da karım, ille de o mutlu olsun demektedir. Elbette kızımız da boş durmaz, kocasını mutlu etmek için gece gündüz demeden evin içinde, her yerde “hizmette” kusur etmemektedir.
Zamanla biricik kocası, bizim kıza zaman ayıramaz hale gelir. Kızımız; hayatım çok çalışıyorsun, gündüz işte gece bilgisayar başındasın yorma kendini bu kadar, der. Başka bir uğraş ve hobi edinmediğinden, tek oyuncağını da kaybetmek üzere olduğunu düşünüp panik yaşar bir süre. Sesini çıkarmaz her ne kadar üzülse de, ağzımızın tadı bozulmasın der. İçten içe merak eder, sabaha kadar ne yapar kocası, bu illetin “bilgisayarın” başında diye düşünmeye başlar. Artık, yolcu edilmeden işe giden kocasının kapıyı kapama sesini duyar duymaz geçer bilgisayarın başına.
Pek bir şey bilmez ama kocasını izlerken, onun arka arkaya bastığı tuşları hatırlamaya çalışır. Onun yaptığı işlemlerin aynısını yaparak oyalanıp sıkıntısını atmaya çalışır. Fakat karşısına hiç beklemediği insanlar, sayfalar çıkar ne yapacağını şaşırır önce. Yanlışlıkla yaptığını düşünüp, kocasına söylememeye karar verir. Öyle ya, kocası onu çok sevmektedir, başka kadınlarla hiç işi olmazdı, üstelik olsa bile canlı değildi bu meret! Bunun adı internetti ve bağımlılık yarattığı bilinmeden, sıkıntıdan kurtulmak isterken daha zor durumlara düşürebilirdi insanı. Kızımız bunları bilmiyordu ve ne de olsa oyalanmak için yapıyordu bunu. Bir kadın daima ilgi ister, sürekli sevilmek ve güzel söz duymak ister. Yanı başındaki erkek bu meziyetlere sahip değilse eğer, mutlaka bulur buluşturur birini!..
Karı-koca birbirinden bihaber, başka başka seslere, başka yüzlere, başka diyaloglara dalar, kendilerini unuturlar. Şimdi kendi aralarında değil, sohbet odalarında başkalarıyla sohbet etmektedirler. Kızımız, artık büyümüş kocaman kadın olmuştur. Öyle çocuklar gibi, güzel sözler, sohbetler onu kesmemektedir. Kocasına dans kursuna yazıldım aşkım, evde çok sıkılıyorum, hem böylelikle senin de başının etini yemem, kendi başıma oyalanırım yalanını da uydurduktan sonra bahane sıkıntısı ortadan kalkmaktadır. İnternet’ten “sanal” tanıştığı çok nazik, duyarlı ve resmine bakınca oldukça karizmatik olduğu anlaşılan erkekle yüz yüze gelip “gerçek” tanışmaya karar verir.
Sanal yaşadıklarını, gerçekleştirme arzusu önüne, geçilmez bir tutku haline gelmiştir. Çok meşgul koca, karısının değişimini başlarda “bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali” önemsememiş, hiç ilgilenmemiştir. Hatta kendisi de rahat rahat fink atabildiği için, karısının dans kursuna duacıdır bile denebilir. İşyerindeki bir arkadaşı; “lan oğlum” dans mans ayaklarına valla karı elden gider, kalırsın dımdızlak bir başına, der. Bizim dayı oğlu vardı, karısı çalışıyor iyi mi, her Allah’ın günü internetin başından ayrılmazmış. Öyle ufak ufak chatlaşmalar filan derken, karı “hödük” herifin tekiyle sen kaç, bizim hıyar dayı oğlu da kal öyle el elde el başta emi.
Ne biçim “kehanet” oğlum o, bizim kitabımızda yazmaz karının yamuk yapması. Sen beni dayı oğluyla karıştırdın herhalde. Paşa paşa dans öğreniyor kız işte, ben de nefes almış oluyorum, sesimi çıkarmıyorum. Kahin arkadaş; Ağabeycim, sen haltı yapıyorsun ama; der. İyice daralan koca, ben erkeğim, “benim elimin kiri” elime mi yapışır, yıkarım temizlenir! der. Ama kadın namus demek, damga yemeyi hangi kadın ister? Ölene dek uğraşsa silinmez.
“Kehanetçi” kardeş susmaz; Bak ağabeycim, seni sevdiğimden söylüyorum artık o devirler geçti, hayat müşterek diyor kadınlar, ilgi, sevgi ve sadakat bekliyorlar. Bozma kurulu düzenini dağıtma yuvanı, bir an önce toparlan, sahip çık karına!
Şaşkın koca karısını arar hemen, evde bulamayınca bir korku ile sallanır olduğu yerde. Ertesi gün, sabah işe gidiyorum diye çıkar evden ve bekler sotede, karısının çıkışını. Karısı görününce, arkasından takip eder endişe ve telaş içinde.
Kızımız, kırk tilkilik akla sahip olmuştur, öğrendikleri sayesinde. Kocası gibi sığ ve dar kalıplıların anlayamayacağı kadar geliştirmiştir kendisini. Ayrıntılı ince bir kurgu düşünmüş ona göre yapmıştır planını. İnternetten elde edilen bir adet nazik, karizmatik sevgili de dans kursuna yazdırılmıştır. Bu yüzden güle oynaya, dans eder hayatla. “Kelebek gibi uçup arı gibi sokma” durumu bal kaymak kıvamında mutlu kadın yapar kızımızı.
Ona göre, bunun adı “ihanet” değildir. Buna hayattan rövanş alma derler; diyordu içinden. Çünkü koca dediği adam da yapıyordu ve kendisini aptal yerine koyuyordu. Onu öyle demezler, peynir ekmek yemezler. Kimse, bir diğerini küçümsemesin, siz yine de kelebek olmayı deneyin. Arı milleti, kendi cinsini de sokar unutmayın!..
İhanetler düşlerinizde kalsın, taşımayın gerçeğe.