Gün/aydın dostlarım…
Özlemeyi biliyorsan tebessüm et. Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç___________________ Sevgiye başlangıcım ben…
İNSANOĞLU___NEREYE?..
“Nereye kaçmalı?.. Bu kirlenmeden kurtulmak için nereye sığınmalı?..
Bir çadırda mı yaşamalı?.. Yoksa zindanda mı, yer altında bir mağarada mı?.. Yoksa… Siz söyleyin. Nerede yaşamalı insan?..”
Demiş yazar dostumuz Selim GÜNDÜZALP Yeni Asya’da ki yazısının bir bölümünde.
Ne kadar doğru bir sözdür…
Kaçacak bir yerimiz yok ki mahşerden başka. Onu da Yüce Yaradan’ımız biliyor ne zaman olduğunu, hesap kesim tarihinin.
Ve devam etmiş değerli üstad;
“Çıkarların, menfaatlerin, riyaların, alkışların, desinler, görsünler hastalığının kol gezdiği, Allah’ın istemediği her şeyin cirit attığı bir dünyada, ulvî bir ıstırapla inleyen bir kalp ne yapsın?..”
Evet, ne yapacaksın diye bende sorarım kalbime…
Yazmakla susmak arasında kalınca, sarkacın ucu nereye gitsin, nerede dursun?..
Bu halde bir insan ne yapsın?.. Bir gün, iki gün değil, yıllar boyu sussa, hiçbir şey yazmasa, konuşmasa da, bu yürek buna ne kadar dayanır?.. Bir gün olur coşmaz mı?.. Çağlamaz mı?..
Yeri gelmişken dedim, gerçi yeri hiç geçmiyor ve dahi bitmiyor, her zaman capcanlı karşımızda, yanımızda ____Olanca hızıyla kirlenen ve ruhların kirlenip öldüğü bir dünyada, bedenlerin ölümü ne kıymet ifade eder ki?..
Üç kuruşluk basit çıkarların, menfaatlerin, faydasız hazların ve zevklerin uğruna ne canlar telef oluyor, ne idealler batıyor…
Elleri böğründe bir insan ne yapsın gecenin bir karanlığında? Kalbine bir bıçak sokuluyorsa, ıstırabın bıçağı saplanıyorsa iyiden iyiye, ne yapsın?
“İnsanlığın bütün derdi, bazen bir insanın omzunda titrer.”
Öyle demiş bir bilge.
Taşınacak yük ne kadar ağır olursa olsun, onu yüklenen omuzlar da ona uygundur. Çünkü Allah taşıyamayacağı yükü, hiçbir kulun omzuna koymaz.
Dert varsa dermanda vardır…
İnsan mukaddes bir hamaldır. Hamal ise yüküyle güzeldir. Bu yük, büyük… Yükü de taşıyandan mukaddes. Ya taşımalı, ya doğrulup kalkmalı, ya yazmalı, ya susmalı, ya konuşmalı… Ama asla yatmamalı, görevden kaçmamalı.
Tercihler çok. Birinden birini yapmalı. Birinden birini seçmeli. Gecenin karanlığı ebedî değil ya… Her derdin, her ıstırabın yine nefes alacağı bir delik vardır mutlaka. Anahtar deliği kadar da olsa…
Işık, vefalı ışık, yetişir imdada. Nereden olursa olsun, karanlığın kendisi bile bir zaman ışık oluverir. Yanar, aydınlatır. Karanlıkta kalmak istemeyeni taşır bir nur, bir aydınlık, en berrak iklimlere.
Bir yanda mahşer, bir yanda küçük dertler…
Öyle bir ayna koymalı ki önüne, dertler utanmalı dert olduğundan. Hesabın, o çetin günün yanında… Mahşerin yanında her şey küçülmeli. O kadar küçülmeli ki, görünmez olmalı, yok olmalı.
‘Hayatı iki eli böğründe yaşamaya mahkûm değildir insan. Doğrulmalı. Yattığı yerden doğrulmalı. Silkinip kalkmalı. Yeleleri altından parlayan bir küheylan, bizi bekliyor. Eşiniyor, sabırsızlanıyor. Miraç öncesi Burak gibi… Yakışır mı yatmak?.. ‘
Bir kıssadan hisse girelim mi araya:
Hz. Mevlânâ bir gün eve gelir, oğlunu üzgün görür. Sebebini sorar. Oğlu “hiç” der. Hz. Mevlânâ dışarı çıkar. Kapıda asılı bir kurt postu vardır, onu alır üstüne giyer. Ellerini havaya doğru açıp ulumaya başlar. Oğlu babasının bu haline bakıp güler. Hz. Mevlânâ; “Evlâdım gördün mü” der. “Dünya dertleri de işte böyledir. Aslında kurt korkutucu bir hayvandır. Ama sen o postun arkasında baban olduğunu bildiğin için korkmadın ve güldün. İşte bütün dertlerin arkasında da Rabbinin olduğunu bil ve ona güven…
“Maksadın büyümesiyle himmet de büyür” diyor Üstat.
Evet ulvî bir maksat ile hayat da büyür, insan da büyür.
İnsan kendini yenebiliyorsa o zaman insandır. O zaman kahramandır. Nefsini yenen pehlivanın, yenemeyeceği düşman yoktur.
Hadi be güzelim, karanlığı yırt, imanın nuruyla del, del de çık şu meydana gel. Sahteler bir kenara çekilsin. Işığın, imanın hakikati belirsin ve gözüksün.
Dört bir yanı saran ateşlere bigâne kalmak yakışır mı?.. Yangınlar seyredilmez. Hele sende onu söndürecek su varsa, aşk varsa ve o yüce sevgi varsa yüreğinde, Vatan diye kükreyen ve sevmeyi biliyorsan… _____Durma sev kardeşim… Sevmek inanmaktır. Sevmek yaşamaktır. Sevmekte ikilikler kalkar, bir olmalara gidilir. Sevmek paylaşmaktır. Sevgisiz zekâ, bizi küstah yapar. Sevgisiz adalet, bizi dizginsiz yapar. Sevgisiz diplomasi, bizi ikiyüzlü yapar. Sevgisiz başarı, bizi kibirli yapar. Sevgisiz zenginlik, bizi haris yapar. Sevgisiz uysallık, bizi hizmetkâr yapar.
Her sabah güneşle doğan umutlar, her yenibahar ile tazelenen mutluluklar ve açan her yeni çiçekte gizlenen güzellikler sizinle olsun. BERAT KANDİLİNİZ Mübarek olsun dostlarım…
Ve sevin hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun… Bu arada unutmayalım, her hoşça kal bir merhabadır aslında…
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#