İNSANLIK İÇİN KIYAMET ALARMI:
“1 MİLYAR İNSAN AÇKEN, 1.5 MİLYAR İNSAN OBEZ”
“Kıyametin eşiğindeyiz” diyenler haksız değildir. Kıyamet alametleri belirdi, biz hala uykudayız. Veya uyanmak istemiyoruz. Günlük medyayı takip ederseniz; çıldırır, kafayı yersiniz. Olup/bitenler, ikaz olan afet ve felâketler umurumuzda bile değil..Yeriz, içeriz, uyuruz, yatarız, kalkarız, nefsin istediklerini yaparız, sonumuzun ne olacağını düşünmek bile istemeyiz.
Müslüman ölüme ve kıyamete inanır, inandıklarını yaşar, yaşatır ve olup/bitenlerden ibret alarak, kabre hazırlanır. Dünya hayatı kısada olsa, uzunda olsa, bir gün biter, herkes kabirde Mîzânı bekler.
Güdümlü medyanın haber vermediği, bazılarının kenar/köşede verdiği, bazı şuurlu olanların ise manşet çektiği önemli bir haber geçti ajanslar. Yılda on milyon insan açlıktan ölüyor, bunların 2,5 milyonu çocuk. Dünya genelinde çöpe atılan gıda miktarı 1,3 milyar ton.
1 milyar insan açken, 1,5 milyar insan obez, yani aşırı kilolu..Yataklara, elbiselere, arabalara sığmakta zorluk çeken pisboğaz kimseler.
16 Ekim 1945 yılında Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) kurulmuştu. Amacı; insanların beslenme düzeylerini ve hayat standartlarını yükseltmek, tarımsal üretimi arttırmak ve kırsal nüfusun şartlarını iyileştirmekti. Bu tarih, her yıl “Dünya Gıda Günü” olarak kutlanır, nutuklarla, demeçlerle mangalda kül bırakılmaz.
Bu teşkilatın 70 yıldan beri amacına ulaşmadığını görüyoruz. Açlar ve obezler arasındaki uçurum da gittikçe artıyor. Dünyanın geri bırakılmış coğrafyalarında açlık ve susuzluğun kronikleşmiş bir problem haline geldiğini üzülerek ve titreyerek görüyoruz.
Açların yaklaşık yüzde 62’si Güney Asya ve Sahra altı Afrikasında, yüzde 27’si Doğu ve Güneydoğu Asya’da yaşıyor. Yetersiz beslenme sebebiyle, dünyada 5 yaşın altındaki her dört çocuktan biri beklenen seviyede gelişememekte, ölmektedir.
Gelişmiş ülkelerde çöpe atılan yiyeceklerin yüzde 40’ı, yenebilecek durumda. Kaynaklara göre, önemli bir haber bakın: ABD. de çiftçiler, yetiştirdikleri kavunun yüzde 20’sini, üzerinde çizik olduğu veya tam yuvarlak olmadıkları için çöpe atıyor. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde, taşımacılık alanında yetersizlikler sebebiyle hasadın yüzde kırkı tarladan tüketiciye ulaşmadan ziyan oluyor.
Türkiye’de, yılda çöpe atılan ekmekle/yemek 1,5 milyon ton civarında.
Resmi olan bu rakamları, çoğaltmak mümkün. Yaşantılarımız, hayat anlayışımız, gidişatımız ve dünyanın hali belli değil mi? Boğaz ve şehvet uğruna neler yapıldığı, günlük olaylar bitmez/tükenmez halde manşet haberler değil mi?
Her zaman olduğu gibi, yine bir şiirimizle anlayanlara seslenelim:
KÜSTÜ!…
Öksüz kaldı çınarlar, tohuma bâtıl düştü,
Cirit atan ağyârlar, rağbette nefsin büstü,
Uzak kaldı diyarlar, ecdât bizlere küstü,
Su akmayan pınarlar, kuzgun leşe üşüştü.
DEĞERLER SORUYORSAN, DEĞERLER YAPAYALNIZ,
GERÇEĞİ KORUYORSAN, OLACAKSIN AMANSIZ.
Osmanlıdan son kale, son karakol Vatandır,
Ruh, fikirde ihâle,, şühedâ bil atandır,
Tarihlerde merhâle, canlara can katandır,
Bağbanda soldu lâle, topraklarda yatandır.
AHLAK DÜŞTÜ ÇUKURA, KALDIRACAK BEKLİYOR,
ŞEHVET BAĞLI UÇKURA, TÜP BEBEK EMEKLİYOR.
Kale burcunda bayrak, surlardaki al sancak,
Mehmede yorgan yaprak, secdelerde baş ancak,
Son mekân kara toprak, âmel sağlam olacak,
Bilemez bunu ahmak, Emr-i Hakkı kılacak.
BÜKÜLMEYEN İKİ EL, MEŞÂLEYİ TUTACAK,
GENÇ MÜSLÜMAN KALKTA GEL, GAFLET SENİ YUTACAK.
Şair söyler, yazar kim, sapla/saman karıştı,
Çürük olursa bir him, felâkete varıştı,
Nokta koyunca bir mim, Allah’a yalvarıştı.
Altın yerinde bir sim, atla eşek yarıştı.
HECELERİN HESÂBI, ŞAİRLERDEN SORULUR,
ZEKÂTLARIN NİSÂBI, HAK EMRİNDE DURULUR.
Ellerde kılıç kalem, içi boş ise ağlar,
Bunu bilir tüm Âlem, yazmazsa kara bağlar,
Boynu bükük bin lâlem, feryât ederek çağlar,
Seni bilmez ėlâlem, engin olsa da dağlar.
KALEM, KALEME KÜSTÜ, ÇÖLDE MECNÛN SIZLADI.
ESİR-İ NEFSİN BÜSTÜ, YOL ALMADA HIZLADI.
Evlâd-ı Fatihan’ın, örtü yerlere düştü,
Fikirde nagehânın, ispatı gerek rüştü,
Leyla’da aşk dîvânın, gönlüne kin üşüştü.
Okunan Fatiha’nın, mânasın bilmez Rüştü.
KALDIRIN BENİ YERDEN, YÜRÜYEM DİK BAŞIMLA,
HİCRÂNLA DOLU SERDEN, ZİKİR, ŞÜKÜR AŞIMLA.
Yalanlar yazan Tarih, utanır mı bilinmez,
Falanda kazan Tarih, yalan ise silinmez,
Filanda nâzan Tarih, sevdâya put dikilmez,
Talanda hâzan Tarih, korku ile irkilmez.
KALKARIM DÜŞEN YERDEN, KIRARIM KELEPÇEYİ,
GEÇERİM YȂRDAN, SERDEN, VERİRİM DİLEKÇEYİ.
Körler önü göremez, sağır doğru işitmez,
Cahil cehli bilemez, tevhit olana gitmez,
Ruha sevgi öremez, buna güç/takat yetmez,
Hak kapıdan giremez, bu dava böyle bitmez.
SEL GİDER, GÜRÜL AKAR, DERYȂLARA ULAŞIR,
SEVDÂ ATEŞİ YAKAR, SEVGİLİYE BULAŞIR.
Kıyametin asrında, kaynar fitne kazanı,
Rahat Müslim kasrında, rahat âşık, Ozanı,
Ömrün sonu yaşında, bekleniyor hâzanı,
Musallanın taşında, tarih düştü yazanı.
AĞA OL, İSTERSEN PAŞA, VAKİT GELİR GÖÇÜLÜR,
ÖLÜM BAKMIYOR YAŞA, DEVR ÂN DÖNER KÜÇÜLÜR.
Adalet olmasa da, âdil kollar bükülmez,
Haklıyı bulmasa da, yaraya tuz dökülmez,
Hırsızlar çalmasa da, demir kepenk sökülmez,
Çaresiz kalmasa da, suçla/ceza örtülmez.
SAPLA/SAMAN KARIŞTI, DEĞERLER TALAN OLDU,
GAFLET İLE YARIŞTI, GÜLİZÂR GÜLDE SOLDU.
Görünen bin manzara, katil/hırsız el ele,
Herkes oynar tamzara, günah yüklü bel bele,
Canan koydular nâra, ağıt oldu dil dile,
Bülbüller düştü zâra, mızrap sazda tel tele.
EZELDEKİ MAYADA, KÖTÜ, ÇİRKEF ARAMA,
FERHÂT İZİ KAYADA, DOKUNMAYIN YARAMA.
Tarihler oldu tamam, gün olur, fermân olur,
Kirler yıkamaz hamam, temiz olan kurtulur,
Mihrabı beklemez imam, arayan hakkı bulur,
Destan yazacak zaman, kıyamlar unutulur.
BALTA SAPI DEĞİŞİR, AKLA/KARA SEÇİLİR,
İMAN GÜCÜ GELİŞİR, AKABE’DEN GEÇİLİR.
Yeni tohum ekildi, çınarlar büyüyecek,
Az mı çile çekildi, Derd-i Gam sunulacak,
Tunçtan kefen biçildi, davada sürüyecek,
Şehit kalktı dikildi, zafere yürüyecek.
KEMÂLİLER TÜKENMEZ, GELİYOR NESL-İ CEDİT,
NETİCE, SON BİLİNMEZ, BÖYLE EMREDER VEDÛD.
KEMÂLİ