Gün/aydın dostlarım…
Yaşamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Bu gün size bir yemek tarifi vereceğim. Bu yemek tarifini internette bulabilirsiniz.. Çokça da sosyal medyada paylaşılmış… Fakat şöyle çevreme göz atıyorum, internete sörf yaparken (nasıl ama Z kuşağı gibi dedim) bakıyorum bu yemeği yiyen de, yediren çok az!!! Dünya denen imtihan alanında…
Neyse biz bulduklarımızla yetinip bu yemeğin sosyal medyada da bulabileceğiniz tarifine geçelim…
“Yemeğin adı:
‘İNSANLIK.’
Demişler ki;
‘Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.’
-Gerekli olan ana malzemeler!..
Bir ölçek: Günaydın.
İki ölçek: İyi günler.
Birazcık: İlgi.
Bir Tutam: Anlayış.
Kararınca: Nezaket.
Bir tatlı kaşığı: Hoşgörü.
Bir tutam: Duygu
Ve bir cimdik: Sevgi…
-Yardımcı malzemeler
Dostluk, yumuşaklık, ümit, yardımlaşma, alçakgönüllülük, güven, sadakat, inanç, aklıselim, gülücük, övgü, şükran ve gökkuşağı…
Hazırlanışı:
Malzemeyi iç dünyanızdan alın, yıkamaya gerek yoktur, çünkü malzemeniz nasılsa temizdir.
Bir bardak dolusu gülümseme ile başlayın ve gönül teknenizde nazikçe karıştırın.
Kokusu her yanınıza sinince, içine duygu şerbeti ekleyip karıştırın.
Bir kap dolusu dostluk ilave edin, Bir tutam yumuşaklık ve biraz da nezaket tozu ile kabartın,
Bir kaşık ümit, bir büyük porsiyon yardımlaşma, çok miktarda ılım ve bir tutam alçakgönüllülük ile çırpın.
Kuvvetlendirmek için de bir çorba kaşığı güvene ihtiyacınız olacak.
Bir sadakat kâsesi içinde bir ölçü inanç, iki ölçü aklıselim ve birkaç damla hoşgörüyü azar azar ilave ederek sevgi ile karıştırın.
İki kaşık gülücük, bir kaşık sabır ve bir tutam övgü ilave edin.
Şevk ile hiç durmadan karıştırın ve şükran ile tatlandırın.
Karışımı hayat tabağının üzerine yavaşça yerleştirin.
Üstünü sevgi marmeladı ile süsleyin.
Bir kaç parça gökkuşağı rengi ile süsleyin.”
İnsanlara, dostlara, okuyanlara, afiyet olsun.
Doya doya, sadece kendiniz değil, herkese yedirin!..
Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar diye boşuna denmemiştir kanımca…
Çünkü paylaşıldıkça çoğalır bu yemek. İnsanlara, dostlara, okuyanlara, afiyet olsun.
Bilinçaltı imajlarınızla harmanlanmış hayallerinizin size sunacağı lezzetin bütün gün tadına varabilirsiniz. Şimdiden afiyet olsun ama bu yemek çoğu kez yalnız yenir. İsteseniz de istemeseniz de… Ne kadar üzücü ne kadar hüzün verici bir durum…
“Hepsi size kalan ya da paylaşmayıp artanını çöpe atacağınız bu yemek bir gün gelir sizi daha çok üzer.”
Hiç kimse, bir hazırlık yaparken çöpe atma düşüncesiyle yapmaz ki…
Misal vermek gerekirse, ‘ben’: Hazırlığımı yaparım, bazen ölçüyü fazla kaçırırım o ayrı bir mesele. Yani demem o ki sizlere sunmak için hazırladığım yemek çok olur bazı sevdiklerimin gönül sofralarına sığmaz.
Ama ben içine sevgimi katıp hazırladığım hiçbir şeyi çöpe atmaya kıyamam, atmam da. Tek başıma yemem gerekirse de yerim, paylaşmanın verdiği hazzı alamam belki ama yine de yerim. Ve yalnız yemenin aynı tadı vermediğini bildiğim için davetlilerim olur gönül soframa…
Paylaşmak ‘Erdemdir’ diye boşuna denmemiştir…
Paylaşmak için insanın zamanını vermeyi bilmesi, zaman ayırması gerekiyor. Demek ki zamanı da paylaşmalıyız. Günümüz yaşam şartlarını düşündüğümüzde ise belki de en zor olanı bu!..
Yaşamın güzelliği, doğruluğu, anlamı, tadı, tuzu yalnız yaşamamaktan geçer. Ne güzel söylenmiştir; yalnızlık Allah’a mahsustur… Ancak paylaşırsak yalnızlığı yok ederiz. Yalnızlık sadece başka bir insanın varlığı ile yok olur. İnsan yaşamını bir başkasıyla paylaşınca insanca yaşamı yakalar. Bir başka açıdan bakıldığında da, paylaşmak belki de hayatın anlamıdır.
Bu küçücük kelimede “Paylaşmak ‘Erdemdir’ “ kelimesinin içinde mutluluk iksirinin gizlendiğini düşünüyorum. Bilgelik yolunda da ilk adımlar var sanki…
Dünyanın her yerinde insanların en çok paylaştıkları ve üzerine “paylaşma” sözcüğünün kullanıldığı, ana gıda maddesi ekmektir.
Antoine de Saint Exupéry, dünyada en çok okunanlar listesinde her zaman yer alan “Küçük Prens” kitabında der ki; ‘Kıtlık ekmeğin paylaşılmasına yol açar. Ekmeğin paylaşılması ise ekmekten daha tatlıdır!..’
Bir lokmayı paylaşırcasına, acıları paylaşarak onlara meydan okumak ve sevinçlerin, mutluluklarının artmasını sağlamak, sevdiğimiz bir dostumuza, arkadaşımıza, komşumuza onu sevdiğimizi söyleyerek, davranışlarımıza yansıtarak paylaşmak onu mutlu etmenin en kısa yoludur belki de.
Hepimiz faniyiz bu dünyada. Topraktan geldik toprağa gideceğiz. Mahşerde hesap vereceğiz…
Paylaşalım insanlarla, insanlık adına.
“SEVDİKLERİNİZE GÜL VERİN, eğer GÜL veremiyorsanız GÜLÜVERİN ” bari!..
Bu günlük buraya kadar dostlarım. Sabırla var olan sesin hükmüyle yazan kalemimin yazdıklarını okuduğunuz için minnettarım sizlere…
Unutmayalım ki sevgi Dünyanın var oluş kaynağıdır…
Bunun için derim ki dostlarım; sevin, sevilin, muhabbetle sevmek, sabırla sevmek bu dünyadaki en büyük güzelliktir…
Hadi şimdi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Güne katılacak en güzel şey sevgidir diyerek sevgilerin en güzeli ile ‘Gününüz hep aydınlık’ olsun…
Ve unutmayalım ki; bu ülkenin sahipleri de yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerindir…
Yüzünüzden gülümseme kalbinizden umut eksik olmasın, Perşembe gününüz aydın, mutluluğunuz daim, neşeniz bol, sağlığınız yerinde olsun. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#