Hayır da şer de ancak can bedende iken elde edilir. İnanmak ve yaratılış gayemize uygun salih ameller işlemek ancak ruh ve beden sağlığımızla mümkündür.
Yaşamak, insan olmanın şerefini ve sorumluluğunu tatmak, dünyayı imar edecek akla ve iradeye sahip olmak eşsiz bir nimettir.
İyi işler yaparak ardında güzel eserler bırakmak ise sağlıklı olmayı gerektirir.
Ancak ne hazindir ki, Allah’ın lütfettiği canın ve sağlığın kıymetini çoğu kez bilmiyoruz. Zararlı alışkanlıklarla, ihmal ve israfla bu hazineyi heba ediyoruz. Sağlıklı bir nefesin, sıhhatli bir bedenin, huzurlu bir kalbin değerini iş işten geçtikten sonra anlıyoruz.
Bu sebepledir ki, Allah Resûlü (s.a.s) bizi şöyle uyarır: “İki nimet vardır ki, insanların
çoğu onları değerlendirme hususunda aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit.”
Rabbimiz buyuruyor: “O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. O, beni yediren ve içirendir. Hastalandığımda bana şifa veren O’dur. Beni öldürecek ve sonra diriltecek olan da O’dur.”
Peygamber Efendimiz (s.a.s) de şöyle buyuruyor: “Sizden kim huzuru yerinde, bedeni sağlıklı ve günlük yiyeceği de yanında olarak güne başlarsa, sanki dünyalar ona bağışlanmış gibidir.”
Rahmet kaynağı olan dinimiz, bizleri bir taraftan Allah’ın koyduğu sınırlara riayet etmeye davet ederken, diğer taraftan da sağlıklı bireyler olmamız ve huzurlu bir toplum oluşturmamız için evrensel ilkeler ortaya koyuyor. Müminler için vazgeçilmez olan bu ilkelerin başında, canın muhafazası gelir. Zira Allah Teâlâ’nın insana emaneti olan can, imtihan dünyasına açılan kapımızdır.
Sağlığının kıymetini bilen insan, kendini maddi ve manevi her türlü zarardan koruduğu gibi, hastalanınca tedavi olmaya da özen gösterir. Yüce Allah’ın “Şâfi” ismine sığınarak tedavi yolları aramak ve can emanetinin hakkını vermek hepimizin mesuliyetidir.
Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Tedavi olunuz. Çünkü Allah yarattığı her hastalığın mutlaka şifasını da yaratmıştır” buyurarak şifadan ümit kesmemeyi tavsiye etmiştir.
Erdemli ve insaflı bir mümine yakışan, kendi sağlığı kadar çevresinin sağlığını da korumak, şifa bekleyen kardeşleriyle ilgilenmek, tedavileri için elinden gelen gayreti göstermektir. Sağlığı için her türlü tedbiri almak da bir müslümanın tabii görevidir.
Günümüzde farklı sebeplerle sağlığını kaybeden, tedavi yolları tükenen pek çok hasta ve yakını, hasretle ve ümitle organ nakli beklemektedir. Allah’ın takdir ettiği an gelip fâni dünyadan göç ederken, hiçbir maddi karşılığı olmaksızın organlarını şifa bekleyen bir kardeşine emanet etmek, insanî ve ahlâkî bir davranıştır.
Zira dinimizde esas olan, insanı yaşatmak, hayatı korumak ve umuda destek olmaktır.
O halde, sağlıklı geçen her dakikanın paha biçilmez bir nimet olduğunu unutmayalım. Sağlığımızı tehdit eden ve dinimizce de yasaklanan zararlı maddelerden de uzak duralım.
Günümüzde sağlığımızı tehdit eden bir virüs salgını ile mücadele ediyoruz. Covid-19 Salgınına karşı hem kendimizi koruyacağız hem de kardeşlerimizi. Hastalığın bulaşmaması için her türlü tedbirleri almak hem dini hem de insani görevimizdir.
Virüslü iken tedbir almadan dışarı çıkıp insanlara hastalığı bulaştırmak da kul hakkıdır unutmayalım. İnsanlığı tehdit eden bu virüs salgınına karşı, hem tedbir alalım hem de dua edelim: Kendimizi, çevremizi ve yakınlarımızı salgına karşı koruyalım! Unutma insanı yaşat ki devlet yaşasın!..