Bir göreve talip olmak demek ateşten gömlek giymeye talip olmak demektir. Çünkü görev insana Yüce Allah’ın emaneti; insanların da güven kaynağıdır. Bu güveni kaybederseniz emanete de ihanet etmiş olursunuz. “Halka hizmet Hakka hizmet etmek demektir!”
Söz anlamlı güzel çok şey anlatıyor da bugünün insanı için bu söz havada kalıyor. İnsanlar ateşten gömleği giymekten çekinmiyor göreve gelince de savsaklamaya çalışıyor. Hizmet şuuru yok, görev aşkı yok… İnsanlarda beyhude görev bekliyor bu kişilerden…
Sözümün muhatabı hepimiz için.
Bir kişiyi bir, bir şahsı bir makamı muhatap alarak konuşuyor değiliz. Maalesef günümüzde böyle bir ciddi sıkıntı var. Makam için ehliyetli liyakatli insanlar aramıyoruz; senin benim adamım, bizim adam, bizim guruptan veya bizim düşünceden, bizim partiden adam arıyoruz. Böyle olunca da işi beceremeyen, görevi savsaklayan insanlarla muhatap oluyoruz. İnsanımızda böyle bir yanlış anlayış ve yanlış düşünce hasıl olmaya başladı.
Ülkemizi seviyoruz, vatanımızı seviyoruz veya memleketimizi seviyoruz düşüncesi havada kalıyor maalesef. Kesemizi seviyoruz, paramızı seviyoruz ve menfaatinizin peşinden koşuyoruz! Mal ve para biriktirmeyi kazanç, görevde olmayı amaç sayıyoruz. Oysa mal da para da insanlığa hizmet içindir. Yoksa ateş biriktirmiş olursunuz! Makam da böyle o makam sizi yüceltip cennette iyi bir kul olmaya ya da cehennem de odun olmaya götürür. ister bunun farkında olun ister olmayın!..
Görevi makamı ve hayatı iyi anlamamızın farkında olmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bir unuttuğumuz konu da dünyanın imtihan dünyası olduğu ve her hareketimizden her eylemimizden hesaba çekileceğimiz gerçeğidir.
Görev aşkından hizmet aşkından söz ederken hayatın gerçeği olan geçici ve sahte bir ömrün sona ereceğinden aslında eminiz! Sadece bu gerçeği unutuyor savsaklıyoruz o kadar… Dünya hayatının bir tarla ekim alanı olduğu gerçeğini de biliyoruz. Meyvesini ise Yüce Allah’ın ahirette (gerçek alemde) ikram edeceğine de iman ediyoruz. Böyle bir gerçeğe iman ettiğimiz halde serkeşçe ve beyhude- boşu boşuna ömrü tüketmenin ne alemi var? Sermayeyi saçıp savurma gibi bir aptallık içindeyiz vesselam…
Aslında bugün farklı bir konuya değinecektim, bu yazımın girizgahı olacaktı ama sözü biraz uzattık. Asıl konumuza bir başka gün değinelim inşallah!..
Deriz ki: biz insanız, bir imtihan dünyasındayız( bunu unutuyor olsak da) bu imtihanı kazanıp ya Allah’ın dilediği ve memnun olduğu- mükafaatlandırdığı kul olacağız; ya da imtihanı kaybedip şeytana ve kör nefsine uyan ve ahirette Yaratanın yüzümüze bakmayacağı, cezalandıracağı kul olarak kalacağız! Allah kullarını cezalandırır mı diyorlar? Yüce Allah adildir, kadirdir ve Hikmet sahibidir; Yüce Kur’anında bunları açık açık beyan etmiştir ve bize hesap günün
dehşetini bildirmiştir. Onun için insanı mahlukatın en şereflisi saymış ve akıl ile irade vermiştir! Tercihi de kuluna bırakmıştır…. Sonuçta tercih bize kalıyor….
Ne dersiniz, sizce ne yapmak gerekir?..