İnsan, Allah-ü Teala’nın emrettiği için çalışır, rızkını helal yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkına kavuşur. Bu rızık, ona bereketli olur. Bu çalışması için de sevap kazanır. Eğer, rızkını Allahü Tealanın yasak ettiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka kavuşur Fakat, bu rızık ona hayırsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak için kazandığı günahlar da, onu felaketlere sürükler.
İnsan, rızkını aradığı gibi, rızk da, sahibini arar. Çoğu fakirler vardır ki, zenginlerden daha iyi, daha mutlu yaşarlar. Allahü Teala kendisinden korkanlara, dinine sarılanlara, ummadıkları yerden rızk gönderir. Allahü Teala, insanları yaratırken, ömürleri gibi, rızklarını da takdir etmiştir. İnsanın da rızkını kazanma peşinde koşması gerekir. Kazandığı ve kazanacağı rızık da mutlak helal rızık olmalıdır.
Çalışma hayatının bir ahlaki kuralı vardır. İslam’ın iş ve ticaret ahlakının temel kuralı doğruluk, dürüstlüktür; helal ve haram duyarlılığıdır. Emeğe ve alın terine saygı duymak gerekir. İnsan haysiyetini ve kamu hukukunu korumak, can güvenliğini tehlikeye atmamaktır. Bu alanda yapılan çalışmanın meşru ve helal yollardan sağlanmış olması esastır.
İslam, bizlere helal ve meşru yollardan rızık kazanmayı emreder. Bu uğurda gösterilen çabayı, harcanan emeği, dökülen alın terini de kutsal kabul eder. Allah’ın rızası gözetilmeyen, helal-haram çizgisine riayet edilmeyen, yalan, aldatma ve haksızlık içeren her türlü iş, ticaret ve kazancı ise yasaklar ve haram sayar.
İnsan olarak hangi görevde olursak olalım; İslam’ın iş ve ticaret ahlakını göz önünde bulundurarak, helal kazanç sağlamak için gayret sarfetmek zorundayız. İnsanların hak ve hukukuna saygı duymak ve adaletten ayrılmamak da asli görevimizdir. Kazanalım da helal haram fark etmez diye düşünür, helal haram hassasiyetine riayet ermezsek kazancımızda haram yediğimiz içirdiğimiz de haram olur. Ömrümüzü de boş yere beyhude tüketmiş oluruz. Elbette bunun da bir sorumluluğu vardır. Çünkü dünya oyun eğlence değil imtihan dünyasıdır. Kazanılan mal ve mülk de Allah’ın bir emanetidir.
İş ve ticaret hayatın bize yüklediği sorumluluklar: Yapılan işi sağlam ve dürüst yapmak, hileye hurdaya kaçmamak ve savsaklamamaktır. Kişi hakkına ve Allah’ın rızasına saygı göstermektir. İşini sağlam ve güzel yapan kazanır. Dürüst çalışan insanlara yarayışlı ve kaliteli mal üretir. Çalışan işçi de çalıştığı yeri, eşya ve malzemeleri kendi malı gibi korur ve esirger. Devlet millet malı da böyledir: devlet malının korunması konusunda daha hassasiyetli davranamamız gerekir.
Sonuç olarak el emeği ve alın teriyle geçinen her Müslüman ister işadamı, ister üretici, ister işveren, ister işçi, ister serbest meslek sahibi veya tüccar olsun iş ve ticaret hayatında dürüst olmalı, kişi haklarına riayet etmeli, kazancını helal yoldan sağlamalıdır.
Kur’an-ı Kerim’de Cenab’ı Hak buyuruyor:”Ahiret nimetlerini isteyene o nimetleri, dünya nimetlerini isteyene de dünya nimetlerini veririz.” (Şura 20)
İşimizin, ticaretimizin ve çalışma düzenimizin hakkını vermek hem insani hem de dini bir sorumluluktur.
Bu hassasiyet insanı hem dünyada hem de ahirette huzura kavuşturur.
Dürüst çalışma ve helal kazanç hayatımıza bereket ve huzur kazandırır. İş ve ticaret ahlakına riayet edenlerin hem nafakalarını helal yoldan temin edeceğini hem de Yüce Allah’ın rızasına nail olacağını unutmayalım.
(Kaynak: Diyanet Hutbeleri)