İnsana saygı, kişinin iç dünyasının doğallığından kaynaklanır. Doğal bir dünyada yaşantını devam ettiriyorsan, tüm insanlara ve de canlılara saygılı olman gerekir.
Saygılı olmak, insanın yaratılışının asilliğinden mayasını alır. Onun için, bir insan yaşantısını sürdürürken, yer, içer ve karnını doyurursa, aile yaşamı varsa herkesin de aynı şartlarda yaşamasını isteyecektir.
Bu meziyetler, onun karşısındakine duyduğu saygıyı gösterir. Ekmeğinin peşinde olan insanlar, farklı görevleri de olsa, işlerinin başarılı yürümesinin sorumluluğunu duyarlar. İşte bu sorumluluk duygusu da saygı dünyalarına aittir.
İnsanın insanlık için en önemli işi, sorumluluğun gereğini yapmaktır.
İnsanın ekmeğini kazanmadaki sorumluluğu; görev bilinciyle başlar. Görev bilinciyle sorumluluğun, üzerine alınması yaşantının temel unsurudur. Böylece sorumluluk sahibi kişiler, karşılaştığı problemlerin çözümünü kolaylıkla gerçekleştirir.
Bir canlı yaşantısını devam ettiriyorsa, topluluk hâlindeki tüm canlılara da saygılı olmak ve onları da gözetmek zorundadır. Böylece aynı ortamlarda yaşama birliği kurulmuş ve ortamdan daha iyi yararlanmış olurlar.
Hasta olan bir insanın veya dertli olanın iyileşmesi mutlu olması için çalışma yapan kişi ve kuruluşlara saygı göstermesi doğaldır. Tanımadığın bir kişinin acılarına ortak oluyorsun. Onunla kısa sürede üzülüyor ve de neşeleniyorsan, insanın doğal yapısındaki saygı duygusundandır.
Günümüzde insandaki bu saygı bilincini üste çıkartmak için eğitim seviyesini yükseltmek gerekir. Eğitim seviyesinin yükselmesi, bilmek ve bildiğini uygulamaya koymakla gerçekleşir. Eğitimli insan topluma uyum sağlamada başarılıdır. Karşısına aldığını köreltmez, aksine gözünü açar, başarılı olması için ona birtakım imkanlar sunar.
İnsanlar iç dünyalarında saygı ve sevgiyi bir arada aktif hâle getirirse, en katı kalplere dahi sevgi doldurur.
Kalbin sevgisi, sorumluluk duygusunu yüceltir. Bu sayede görevini yürütmede başarı kendiliğinden gelir.
İnsanların saygı ve sevgiye kusur etmemesi çok önemli meziyetidir.