Osmanlı’nın sükûtundan (devlet varlığının kaybettirilmesinden; evrensel adalet, hak ve hukuk stabilizatörünün ortadan kaldırılmasında) itibaren insanlar mutsuz, Müslümanlar ve Türk âlemi giderek artan bir ıstırap, sıkıntı, hayâl-i sükut ve hüsran içinde kıvranıyor..
Yeryüzünde Müslümanların imdadına koşacak bir devlet, örgüt veya lider yok!..
Sağır İsmet Jandarması misal: “birleşik mafya örgütü Amerika”dan başka..
O, eli kanlı, 50 milyon Kızılderili ve bilmem ne kadar masum insan katili Amerika ki;
Osmanlı ve İslâm medeniyetinin en büyük düşmanıdır. Avrupa’nın itilmiş, kakılmış ve Amerikanın keşfinden sonra “açık hapishane” sıfatıyla kovularak, lânetle buraya sürgün edilmiş, haramzade, hırsız, yolsuz bir ceddin çocukları şimdi insanlığı soyup soğana çevirmekle meşgul..
Ve “HAÇLI” oyunu oynanmakla,
Bütün dinleri ve dünyayı “kendi çıkarları doğrultusunda” dizayn etmeye uğraşmakla,
Kendi iç düşmanlarını elektrikli sandalyede kızartıp; Müslüman ülkelerde peyda olan anarşist, terörist, hırsız, yolsuz, dâhili ve harici bedhahları “iş ve suç ortakları” sıfatıyla ülke yönetimlerinin başına tebelleş eden Amerika…
225 yıl zulme direnen, dâhili ve harici düşmanlarına karşı efsanevi bir güçle dayanan, direnen Osmanlı’nın çökertilmesinden sonra, insanlığa lâyık görülen jandarma bu…
Güncel örnek verecek olursak; Tıpkı Suriye, Afganistan, Irak ve en son Burma ile Mymar’da olduğu gibi, en masum, müsemma ve zararsız insanların bile dünyada can, mal ve ırz güvenliği yok. Çoğu yerde sözde Müslümanlar birbirini yiyor, rejimler kendi halkını hunharca katlediyor. Buna “DUR” demekle görevli İslâm Konferansı ve Arap Birliği zayıf, aciz, etkisiz ve toplantılarına NATO, BM ve müştemilâtı gibi “apaçık insanlık düşmanı”; Hıristiyan, Yahudi ve ateist, satanist koruma örgütleri katılıyor. Kararlarını etkisizleştiriyor, saptırıyor ve tıpkı AB’nin Türkiye dayatması gibi, Müslümanlarla oyun oynanıyor….
NEREYE KADAR?…
Dünya Müslümanları adına bu durum asla kabul edilemez…
Bazı İslami toplantı ve plâtformlarda “istişare ve ifade dilinin” İngilizce, Fransızca, Almanca, Portekizce ve İspanyolca olması ise; Tam nefreti calip bir şahsiyetsizlik, alçaklık, sünepelik ve iğrenç bir dalkavukluktur.
Hele bir takım din tüccarı, rantiyeci, mukallit ve echelü cühelâ takımının masonluk ve türevlerinden birine aidiyet iktisap etmeleri, ne büyük bir ilimsizlik, karaktersizlik ve rezillik. Kendini Müslüman olarak açıklayan bir çeşit mahlûkatında; Aziz, mübarek, kadim ve kutsal Ramazan ayında;, Hürmeten, saklıda, gizlide, meskün yerde falan değil, açıkça, alçakça halk içinde sigara, su ve meşrubat içmeleri… Her türlü tahrikten geri durmamaları, insanlık, dinler tarihi, evrensel hukuk ve insanlık adına ne kadar utanç verici…
Yine bu kutsal sevince, ahlâki yükseklik, insani değerler adına tetkik ve tefekkür ayına rağmen; Yolda, sokakta, parkta-bahçede, metroda, hattâ toplum taşım araçları vapur, tren, tramvay, otobüs ve dolmuşta adeta sevişecek kadar ileri gitmeleri ve hayvanların dahi hayâ etmesine rağmen kucaklaşmaları ve öpüşmeleri; Bunlar nasıl bir tür olabilir? Allah aşkına?..
Hıristiyan, Yahudi veya başkaca din mensupları gibi “gayrimüslim” olsalar, bunu asla yapmazlar. Nitekim çok iyi tanıdığımız, Ermeni, Rum, Yahudi ve sair milletlerden olanlar, tarih boyunca böyle bir edepsizlik, saygısızlık ve şerefsizlik yapmadılar. Şimdi de, bu kadar alçalan ve insanlık dışına çıkanını görmedik!..
Müslüman olsa, bu nevi ahlâksızlığı aklından bile geçiremez…
Türk’ler ise; Edeben yüksek, çok şerefli ve soylu bir millettir.
PEKİ KİMLER?
Ülkemiz unsurlarını böylece saydık. Aralarında din, inanç ve ibadetlere küstahça saldıracak, istihza ile alay edecek kadar “düşük varlık” yok!.. Peki kim bunlar ve Müslümanların “aleni, genel ve sosyal” oruç ibadetlerini, inanç ve ilkeleri ile alay ederler?