Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
İNSAN OLMAK…
Çok bilinen bir sözdür insan olmak. “İnsan olmak zor!” Gerçekten zordur insan olmak! Duygu,
düşünce, hesap ve planları ile karmakarışık bir varlıktır insan. En çok da
endişeleriyle enginlik ve derinlik kazanmıştır ya da Euripides’in deyişiyle “İnsan,
endişeden yaratılmıştır.” Farsça kökenli “endişe”nin anlamlarından biri de “düşünce”dir zaten! İnsan, dünyaya geldiği ilk andan itibaren kendi/benliği üzerine düşünmeye ve varoluş amacını sorgulamaya başlamıştır. Geçen ve değişen zamanla beraber insanın, içine doğduğu dünyaya dair soruları elbette çeşitlenmiştir; ancak bir endişesi baki kalmıştır..
Bu dünyada canlılar aleminde insan olarak doğmak, insana yakışır bir yaşam sürdürmek ve sonuçta yaşama iz bırakıp bu dünyadan göçmek, insan için herhalde güzel olan bir yaşam modelidir.
Hoş bir iştir yaşamak, durmadan tekrarlara boğmadan, sürprizlere açık, her daim yaşama sıkı sıkı tutunmak. Ciddi işleri yapanlar çok… Kalın ve siyah mürekkeple yaşam izlerini yazanlar da.
İşi mahir kılmak, kendin olmak, yaşarken kendini bulmak, kendini memnun etmek, sonrası bir düğümün çözülen ilmekleri..
Yaşam kendi adına neyi önemsiyorsan onu pişirip pişirip önüne koyuyor çünkü. Seyrediyoruz hareketsizce kendimizi, sonra herkesin içinde gömülü bulunan cevherlerini keşfetmesi ve sonrasında aradığını bulmak için yola çıkma hikâyesi yazılıyor. Ölüme rağmen yaşamak, ölüme rağmen hedefleri tam ortadan isabet ettirmeye çalışmak, özetle insan olmak başlı başına mucize.
Mucizelere inanmadan yaşadıkça kayıpların girdabına kapılmamak ne mümkün..
Ey insan kendi içinde çözdüklerini bir de kalabalıkların yalnızlığında bul. İşte o zaman büyüyorsun, büyütüyorsun ruhunu. Yüksek seslere, kabalıklara, insan olmanın dışındaki her türlü zavallılıklara karşı inceden bir yüce ruhu büyütüyorsun içinde.
Eğildikçe yücelen, sustukça kökleşen, asilleştikçe insana benzeyen..
Bu yüzden ruhu beslemek lazım yeniden, bıkmadan usanmadan..
Ruhu inceleştiren, öfkeden arındıran, güzel sözleri dile taşıyan, nazik ve ince olmayı öğreten ancak ve ancak içi her gün dolmaya aç bir dimağ, okuyan ve kendini geliştiren bir zihin ile mümkün. O zaman insan kendini kimseye, kimselere onaya sunmadan güçlü hissedecek donanıma sahip oluyor.
Acırım ruhunu incelikten, zariflikten ve bilgiden mahrum edenlere. İçindeki hazineleri cehaletin elinde teslim edip, kendi ilim denizini bataklığa çevirenlere.
Gününü ziyan edip, ne kendisine, ne etrafına faydası dokunmayanlara..
Her daim insan olmaya, kötülüğe dahi iyilik ile sapasağlam duranlara sebep dönen dünyaya.
Çivisi çıkmış dünyanın, ruhunu kirliliklere dayamış insanlarına her gün yeniden şans tanımasına…
Öyle ya da böyle mücadele eden ruhun kazanması için var gücüyle okuyan topluma. Okudukları ile değiştirebilen küçük de olsa faydalı farkındalıklara. Gözleri kapatmak var kötülüklere bir de savunmak çıplak gerçeklere hayatın aslında bu kadar kirlenmemiş olabileceğini.
Sesini yükseltme insan, lafını kendi vicdanında ölç de biç de tüket. Karşında insan olduğunu unutma. Hayvanlara özgü yaşamaksa amacın onlar bile bir düzenin içinde boynu bükük. Sen sen ol, karşındaki insanın kendisi için değeri olduğunu, kendi değerine ihtiyacı olan insanlar olduğunu unutma. Düşüncesizliğine kabalığı ilave edip yoksunluğunu hırçınlığınla örtbas etme.
İnsanlık özümüz geri plana itildiğinde de, sevgi, insanlık, ilke ve değerler, adalet duygusu ve hakkaniyet, gerçek vicdan kaybolmakta, oynadığımız roller yaşantımıza hakim olmaktadır. Kendine biçilen rolleri oynayan insan kendi var olma gerçeğinden uzaklaşmakta, gerçek kendiliğini yaşayamamakta, rolü ile özü arasında sıkışıp kalmaktadır.
Gerçek kendilik “ben kimim?..” sorusuna rollerimizle değil özümüz ile cevap verebildiğimizde sağlanmış olur.
İnsan olmak güzel ahlak ile mümkündür. Güzel ahlakta ancak okumakla, öğrenmekle ve tüm bunları hayatına tatbik etmekle olur. Ulaştığı bilgiyle kendini tanıyan ve ötekilerin de kendinin aynası olduğunu fark eden insan, yaratılış gayesine uygun davranış sergiler. Kendisiyle birlikte ötekinin de hak, hukuk ve nimet paylaşımı konularındaki eşitliğini kabul eder. Âlemdeki her şeyin Allah’ın irâdesi, kudreti ve bilgisi çerçevesinde cereyan ettiği şuuruyla Allah katında en üstün ve değerli insanın kendisi için istediğini başkası için de isteyen kimse olduğu bilinciyle hareket eder.
Olur ki bir insan bunlardan yoksunsa insan olmanın lafta olduğu kervana katılıp, kalabalıkların yalnızlığında kaybolsun…
Bugün toplumda güvenin yerini güvensizlik almış, sevgi yerini nefrete bırakmış, dürüstlük yerine üçkâğıtçılık takdir edilir olmuş, dayanışma yerini rekabete bırakmış, mütevazilik gösterişle yer değiştirmiş, üretimin yerini tüketim almış, bencillik had safhaya ulaşmış ise bunun yegâne sebebi sağlıksız ailede yetişmiş sağlıksız ve kalıplanmış insan sayısının çoğunlukta olmasıdır.
Nerede doğarsa doğsun, hangi coğrafyada yaşarsa yaşasın, hangi, dili konuşursa konuşsun, hangi dine inanırsa inansın fark etmez… Etten kemiktendir… İnsandır…
Koca Yunus Emre ne demiş unutmayalım; ” Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü ”
Bu kadar… Yok ötesi…
Bu dünyada canlılar aleminde insan olarak doğmak, insana yakışır bir yaşam sürdürmek ve sonuçta yaşama iz bırakıp bu dünyadan göçmek, insan için herhalde güzel olan bir yaşam modelidir.
Özetle insan ol… İnsan olalım…İnsanca insanlıkta çoğalalım… ve sevelim, sevelim sevelim…insan sevgiyle, sevdikçe çoğalır…Ruhumuzu doyuralım ki kaybetmeyelim onu…
Ruhunu kaybetmiş bir insanda yaşamın anlamını aramak ne saçma! Belki de yerin üstündeki cesetler, altındakilerden fazla…
Yazar AMİN MAALOUF “Doğu’nun Limanları” kitabında şöyle yazmış konuyla ilgili olarak…
“Hayat seni korkutuyorsa, içini yakıyorsa, en yakınların çirkin maskeler takmışsa, hayat budur de, ikinci kez çağrılmayacağın bir oyun olduğunu söyle. Zevk verici ve acı çektirici bir oyun, inanç ve aldatma oyunu, maskeler oyunu, onu sonuna kadar oyna, ister oyuncu olarak ister izleyici olarak.”
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve unutmayalım ki; ; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız sevebilenlerin ve “Bastığı yerleri toprak diyerek geçmeyip tanıyanların” ve her adımında “altındaki binlerce kefensiz yatanı unutmayanlarındır”…
Bu gün ve de ömür takviminiz den düşecek olan her gün sağlık, bereket, sevgi ve huzur versin.. Hayat ağacınıza asılan her yeni gün size ve sevdiklerinize, her zaman şans, mutluluk getirsin…
Güzel bitmesini arzuladığım bu haftanın ilk güzel gününde hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#