Örneğin;
Ayı çok temiz ve hijyenik bir hayvandır. Kesinlikle içtiği, avlandığı suya işemez. Balı kovandan, armudu dalından yer.
Kuşlar ise kuluçka döneminde birlikte hareket ederler. Yavrularını ve özellikle erkek kuş dişiyi özel bir süt salgısıyla besler.
Nankör kedi deriz. Oysa kediler çok iyi fizyoterapist vee masaj terapistleridir. Ağrıyan bölgenize koyun, size pozitif enerji verirler.
Eşek, ne güzeldir. Sütü bile insan ömrünü uzatır. Sahibinden yediği dayaklara bile katlanır. Sabırlı ve dayanıklıdır.
Doğayı anlatmakla bitiremeyiz.
Özetlersek:
İnsan ve hayvanlar arasındaki onları birbirinden ayıran ince çizgi neydi?
Çünkü,
İnsanlarda fazladan akıl var.
Fikir var.
Düşünce var.
Ama sezgi yetisini kaybetmişiz.
Hayvanlarda ilk üçü yok ama SEZGİ var.
Onlar bu nedenle, iyi ve kötüyü net sezebiliyorlar.
Ünlü Hintli bilge Osho’nun “Sezgi” adlı kitabında yazdığı bir örnekle bunu size anlatacağım:
…
Rus bilim adamları hamile bir kediyi deney amaçlı gözleme almışlar. Kedi doğum yaptıktan sonra 6 yavrusundan birini Rus bilim adamları alırlar.
Kıyıdan 2 mil açıktaki denizaltına saklarlar. Anne kedi yavrusunu ararken hep denize doğru miyavlar.
Ruslar, yavru kediyi öldürür. Bunun üzerine anne kedi tam 3 gün çıldırmış gibi denize doğru adeta ağlar ve yavrusunun öldüğünü 4.gün kabullenir.
Bu deney amaçlı vahşi yok etme işlemi, son yavru kediyi de ölene kadar devam ederler.
Anne kedi her yavrusu da 3 gün ağlamıştır.
Rus bilim adamlarının bu deneyi oldukça yürek burkan bir uygulaması olmuş.
Sonuçta;
Hayvanlarda sezginin doğuştan var olduğunu ve yitirmediklerini, aynı sezginin; anne karnında bile, hatta doğduktan sonra bebeğin ilk üç ayında da sezgi yetilerinin çok güçlü olduğunu kanıtlıyordu.
Çocuk büyüdükçe bu muhteşem yetiyi yitirdiğini kanıtlamak amacıyla o deney yapılmıştır.
…
Zaman zaman sokaklarda yaşayan köpeklerin, kadın, çocuklara veya bazı insanlara saldırırcasına havlayıp, kovalamaca görüntülerine tanık olmuşuzdur.
Peki, hiç düşündük mü, onlar bunu niçin yapıyorlar?
Size şöyle örnek vereyim:
Dün trafikte aracımızla seyir halindeydik. Caddede 2 köpek bazı araçların tekerlerini parçalayacak derecede dişlerini gösterip havlıyorlardı.
O araç da hızla gaza basıp yana kaçıp uzaklaşıyordu.
Sıra bizim araca geldi.
O anda aracı süren oğluma dedim ki, bize havlamayacaklar bak gör. Çünkü onlara zarar verecek insan değiliz. Ve hayvan severiz.” Dedim.
İnanır mısınız? O 2 hırçın hayvan yana çekilmişti. Havlamalarını kesmişlerdi.
İçimden geçende şu duyguydu,
SEVGİ
Ve araçtan inip onların burunlarını öpesim gelmişti.
Ve dedim ki oğluma;
” Köpeklerin de sezgileri çok güçlüdür. Korkanı hissederlerse de havlıyorlar. Belki de öndeki araçtakiler, köpeklerden çok korkan kişilerdi. Çünkü her araca saldırmıyor, havlamıyorlardı.”
…
Köpekler, gerçekten insandan daha sadık ve uzun ömürlüdür dostlukları.
Hiç unutmam, yıllar önce bir film izlemiştim:
Kurt köpeği olan adam hastaneye yatıyor. Ne yazık ki, adam ölümcül hastalıktan kurtulamıyor. Köpekse hastane kapısında durmaktadır.
Yağmur, soğuk dinlemeyen köpek, hastane bahçesinde sahibini beklemektedir.
Adam ölür. Ama ölmeden önce organlarını bağışlamıştır.
Kalbi orta yaşlı bir kadına takılır. Ve kadın hastaneden sağlıklı bir insan gibi taburcu olur.
O kadın hastaneden çıkar çıkmaz, muhteşem bir olay gerçekleşir.
Bir ay boyunca aynı noktada hiç kıpırdamadan bekleyen köpek, kadını görünce birden fırlar. Onun kucağına atlar.
Ve onun elini, yüzünü sevinçle inleyerek ve sevgiyle yalar.
Kadın şaşırır. Ona köpeğin sahibini anlatıp, onun kalbini taşıdığını izah eder hastane çalışanları.
Kadın duygulanır. Köpeğe sarılır. Birlikte ayrılırlar hastaneden.
Bu kısa filmi yaşamım boyunca unutmam mümkün değil.
Posta güvercinlerinin kilometrelerce adresi buluşları, Türkiye ve Afrika’daki kelebeklerin Kanada’ya göçleri, Mersin Balığının öyküsü ve daha nice hayvanların sezgisel davranışlarına doğada tanık olmuşuzdur.
Hiç unutmam;
Yunus balıklarının Panama açıklarında köpekbalıklarının saldırısından “bir insanı denizde kurtarış öyküsü” ise ayrı güzel bir örnektir.
Hele dişi örümceğin bilirsiniz, sex sonrası erkeğini öldürmesini…
Ama erkek örümcek “asıl nedeninin dişisinin sex sonrası çok acıkmak olduğunu sezgisel kavramış olmasıdır.
Peki, erkek örümcek ne yapıyor?
Sex sonrası, yanında getirdiği ölü bir sineği, dişisine sunup, kendisini ölümden kurtarıyor.
İşte bu bile hayvanlardaki sezgilerinin hala yok olmadığına dair muhteşem bir örnektir.
Ya insan o nasıldır?
Onu özetlersek:
“İnsan doğanın en vahşi ve yırtıcı hayvanıdır!”
Emine Pişiren/ Kocaeli