Ustasının çocuğu için bilgi almaya gelmişti. Müdür yardımcısının odasına girer girmez de koltuğa yayılmıştı.
“Koltukta oturmak varmış,” dedi.
“Zamanında sana oku derlerken, düşünecektin,” dedim.
“Hayatı anlamadım, okumadım ve kaçtım. Kendime ettiğim kötülüğün geç farkına vardım. Aklım başıma geldiğinde zamana hâkim olamadığımı ve yenik düştüğümü anladım. İşçi tulumuyla karkasın dördüncü katında çimento karıştırırken kendimi buldum. Şimdi kafamı inşaatın duvarlarına çarpıyorum.
Saçları kırlaşmış ve bir yerinde çimento parçası vardı. Elleri parçalanmış iyileşmesi bile zor görülüyordu. Sararmış yüzü, acı çekmekte olduğunu gösteriyordu. Kıyafeti dökülüyordu. Ayakkabıları “İnşaattan yeni çıktım,” diyordu.
Evimi geçindirdiğim gibi anamın, babamın da her türlü ihtiyacı ve bakımını üzerimde. Hemen her gün inşaattayım. Hasta olsalar dahi köye yanlarına zor gidebiliyorum, dedi.
Okumadığıma bir şekilde teselli bulsam, kendimi aldatsam da okuldan kaçtığıma çok pişmanın, dedi. “Okusam böyle mi olurdum. Hayatımı kolay kazanırdım. Çocuğum henüz ilk okulda, okuması için her şeyi yapacağım. Okumazsan inşaatlarda benim gibi sürünürsün,” diyorum.
Ustamın oğlu için de aynı şeyi söylüyorum. Yavrum çalış, iyi oku başarılı ol. Hayat affetmeyip süründürüyor ve hak ettiğini buluyorsun.
Müdür bey geldi.
İnşaat işçisi de elini yüzünü yıkadı ve oturdu. Müdüre baktı, söyleyeceğini içinden tekrar ediyor gibiydi. Müdür bey öğrenmek istediğini sordu.
İşçi; hayatın sillesini yiyince, yeniden çocukluğuma dönebileceğimi sandım. Hayat ise o fırsatı tanımadığı gibi peşinde sürükledi. Bazen inşaatın bodrumuna soktu, bazen de çatı katına çıkarttı. Her zaman oynadı benimle, karşısında hiç dik duramadım. Güçsüz düştüm, soluksuz kaldım, ayakta olmaya zorunlu olduğumun da bilincindeydim, yapacağım başka bir şey yok.
İnşaatla ilgili; tulum, botlar ve kasklı hâlimle binada tanınmayacak durumdayım. Tehlike burnumun ucunda çalışıyorum. Aldırış etmiyorum ama ne zamana kadar, işçi ölümlerini duyuyorsunuz. Daha dün iki arkadaş, üçüncü kattan betona çakıldı. Konuşuyoruz kolay ama bunların ailesi çocukları vardı. Sigorta işini hiç sormayın patronun elinde oyuncak gibiyiz. Hakkımızı arayamıyoruz. Sizleri de meşgul etmek istemem, dedi.
Müdür bey, ustanı çocuğuyla birlikte getir, konuşalım. Samimi bir şekilde derdini anlattın, zaman geçmiş sayılmaz, kuruma kabul ediyoruz dedi.
İnşaat işçisine çay ve yiyecek ısmarladık.
İşçi, müdür beye baktı ve “Böyle bir kurumda çalışmak isterim,” dedi. Müdür bey “Eğitim kurumunun ciddiyetini bilmen gerekir. Bu konuyu aramızda konuşalım, geldiğinde ayrıntıları tartışır ve bir karara bağlarız,” dedi.
İşçi kapıdan çıkarken, çocuğu getirdiğimde şartları konuşacağız.
“Okumadım ama okutacağım.” Dedi.