İNCİNEN AMA İNCİTMEYEN
Öyle bir insanlık topluluğu var ki, yaşamları boyunca her zaman incitilen ancak incitmek den kaşınan bir yaşamın içinde kendilerini var etmişlerdir.
Onların bu özelliği çok fazla hümanist olmasından kaynaklı olup; bu durumun bazı güçler tarafından yine kendilerine karşı kullanıldığını da birler.
Öyle ki dua etmeye başlarken ‘Önce cümle âleme’ diyerek başlayan bir öğretiden gelmeleri sebebi ile , “Dağdaki kurda-kuşa, kapı-komşuya, 18 bin âleme ve 72 millete, sonra da, (artarsa eğer)” birazda bize diyerek bitirirler.
Canlıların her türlüsünü onlar için kutsaldır (İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler)ve onlara dokunmaz.
Genel olarak hayvan, ağaç vb. kesmemeye özen gösterir ve özellikle matem-yas günlerinde yaş olan hiç bir bitkiye, ağaca balta vurmaz. Kurban etmek, söz konusu ise öncelik nefislerini kurban eylerler.
Ateş çok kutsaldır. Öylesine kutsaldır ki, ateşi söndürmemek ve hem de “Suyunda canı var” diyerek Ateşe su dökmemeye çalışırlar.
Onlar; hiç bir dönem iktidar olmayı hedeflememiş, yaşam biçimi olarak, Ocak-Dergâh işleyiş tarzı ile kendi içinde yaptırımlar uygulayarak, ikrar verme( öl ikrar verme öl ikrardan dönme) sözü ile yaşamlarını devam ettirmişler ama buna rağmen kırımlara, katliamlara maruz kalmış ve bugün bile bu acıları halen yaşamaya devam ediyorlar.
Karıncayı bile ezmekten korkan, yılana dokunmayan, insanı kâmil olmak için kapı açmaya(dört kapı kırk makam) çalışan Bu topluluk, başkalarının anladığı Müslümanlık olmak üzere, diğer bütün inançlardan apayrı bir yaşam biçimine sahiptir.
İşte o topluluk Aleviliğin ta kendisidir. Aleviliğin felsefesinde, yüreğinde insana, emeğe, doğaya, sevgiye ve barışa olan sevdası ile örülü ve düğümlüdür.
Zaman zaman uğradığı katliamlara tepki gösteren Alevilere söylenen söz; “İncinsen de incitme” diyen siyasiler her dönem olmuş ve bu bozuk düzende de olmayı da sürdürmektedirler.
İlgili yapıların, bu kafalarının arkasında ki çöplükte taşıdıkları zihniyet; aynı zamanda “size vuranlar, katledenler örgütlü ve güçlü olsalar da, siz hiç bir zaman için kendi örgütlülüğünüzü yaratmayın” demek anlamına gelmekte ve katliamlara çanak tutmaktadır. İşte asıl tehlikede burada zuhur etmektedir.
İnsanca yaşama talepleri ve hakları için vermiş olduğu mücadele, yok sayılan, inkâr edilen inancını ve kimliği elde etmek için vermiş olduğu hak mücadelesi, hemen birileri tarafından yumuşatılmaya, içi ve özü boşaltılarak, pasifleştirilmeye çalışılır ve meşhur ,‘incinsen de incitme’ aldatmaca sözü söylene gelinir.
Çok yakın tarihte hatırlanırsa ‘İncinsen de incitme’ lafı özellikle Sivas-Madımak ve İstanbul-Gazi katliamlarından hemen sonraya ortaya atılmış laflardır.
Bu ülkemizde sağ iktidarda başbakanlık yapmış olanlar ve kendine sol sosyal demokrat diyenler olmak üzere ve gelmiş geçmiş sözde demokratların hepsi Aleviler katliama uğradığında, kameralar karşısına geçerek “Benim Alevi vatandaşlarım” diye söze başlarlar.
Utanmadan devam ederler ‘aman ha, incindiniz ama sakın ola sizde başkalarını incitmeyin, sizin felsefenizde başkalarını incitmek yoktur gibi (sözleri doğru olmakla birlikte) amaçları bu güzel yürekli insanları pasifize etmek ve katilleri korumaya çalışmaktır.
Daha da ileri giden, (götürülen) hümanizm, “Alevilerin suratına bir tokat atıldığında yüzünün diğer tarafını döner ve eğer vuracaksa birde o tarafa vurmasını bekler” diye devam eder.
Ne yazık ki, böyle söylene söylene Aleviler katliamlardan geçirilerek, inkâr ve imha edilerek, asimile, sürgün ve her türden kültürel, inançsal erozyonlardan geçirilmiştir.
Şu nettir ki, Türk-İslam sentezli devlet, Cemaat hükümetleri ile ulusalcı ve statükocu Halkçı partiler ,” İncinse de incitmeyen bir Alevilik” istemektedirler.
Artık bilin ki elinden gelse toprağı ezmemek için basmadan adeta uçarak hareket etmek isteyen Aleviler, ‘İncinsen de incitme’ sözleriniz karşısında artık örgütlü ve güçlüdür.
Aleviliğin, lokmasını paylaşmak istediği kurdun-kuşun yolu Ankara’nı siyaseti tarafından kesilmiştir. Kaldı ki Pir Sultanların yolu Hızır paşaların saraylarından geçmemiştir. Dolayısıyla Alevilerin yolu da Başkent’ten ve söylemlerinden geçmeyecektir.
Kerbeladan bu yana yol bellidir. Bu yol mazlumların, zalimlere karşı vermiş olduğu onurlu demokratik mücadele cephesidir.
Ankara ve bazı Alevi işbirlikçileri, “İncinip te incitmeyen Alevi” istemektedir. Böyle bir Alevilik ise hiç yaşanmamış olsun daha iyi ve onurlu bir duruştur.
Gelinen aşamada Alevilerin artık “İncindiğinde İnciten” (İkiyüzlülerden hesap sorma ve yüzleştirme) konuma gelmesi kaçınılmazdır.
Aksi halde Dersim soykırımından bu yana Maraş, Sivas, Gazi vb. hiç bir katliamın hesabını sormamıza izin vermezler ve ötekileştirmeye devam ederler.
Soramadığımız, hesabını alamadığımız gibi üstüne üstlük “zaman aşımlarında” bir kez daha yıkılır ve yakılırız.
Ne dersiniz, artık incinmeme zamanı gelmedi mi hala