Azra Erhat’ın Mavi Yolculuk kitabının yanına konması gereken bir yapıt.
Balıkçının Mavi Sürgün eserinin yanında okunması gerekir, Binbir Masal Bir Kale’nin..
Niye, çünkü bu yapıt da diğerleri gibi tarihsel derinliklere inmekte, Anadolu kültürünün özünü yansıtmaktadır.
Anadolunun tarihsel derinliklerine inme çabaları vardır bu kitaplarda.
2019 baskılı, Epsilon Yayınevinden çıkan İnci Gürbüzatik ’in kitabında, sayfa 29’da, 33’te, 35-37’de, 41’de, 55’te, 73’te, 74’te, Halikarnas Balıkçısı’nın(Cevat Şakir) adı geçmekte ve Mavi Sürgün kitabının önemi vurgulanmaktadır.
Yazar bu eserinde, Bodrum Kalesi ve çevresinde yaşları yedi ve on dört arasında değişen birbirleriyle kuzen beş çocuk üzerinden unutulmayacak bir Bodrum serüveni anlatmıştır.
Küçük iki çocuk hariç biraz büyükçe olanların Kaleyi gizlice gezme planları ve üzerlerine kapanan kapılardan sonra başlayan gizemli serüven..
Tüm olaylar bir-iki gün içinde yaşanmış gerçek ile fantastik unsurlar iç içe geçmiştir.
Bakmayın siz kitabın adındaki …masal… sözcüğüne..
Alışılageldik bir masal kurgusu ve duygusu yoktur burada..
Burada da umutlu bir son vardır ama kahramanlar insan olmanın tüm çatışmalı ve çelişkili hallerini yaşamakta, günlük yaşamın diyalektik akışı sürekli öne çıkmaktadır.
Gökten her zaman “üç elma” değil bazen de “üç söz” düştüğü ve bu sözlerin(Karyalı Kadına inanmak, Köpek Bronun emanet alınması, İmkansızı İstemek) her birinin derin bir felsefi bakış içermesi.
Bugünkü Bodrum’un bir zamanlar Halikarnassos adıyla Karya’nın başkenti olduğunu, Mozolenin dünyanın yedi harikasından biri ilan edildiğini, antik çağlardan günümüze bu bölgedeki siyasal yapılanmalardan, savaşlara, mimarlıktan tarihsel gelişmelere kadar bir çok olayı ve olguyu gizemli, meraklı bir kurgu ve duyguyla okuyacaksınız bu yapıtta.
Çocuk felsefesi ve psikolojisi kapsamında tartışılabilecek boyutlar da bulunmakta elimizdeki çalışmada.
Örneğin, sayfa 68’de, korkuyu yenmek için, sayfa 71’de dayanışma ve hayvan sevgisi için, 76’da suçluluk duygusu, empati-ölüm duygusu- vicdansızlık-korku gibi yaşamın en dibindeki duygular sayfa 88 ve 89’da verilmiştir.
“…Ruhların bedenlerle birlikte yok olması ama kemiklerin kalması…”(sayfa 89) maddeci bir felsefi bakışa işaret eder. Yine bu felsefeye örnek sayfa 135’te, Sıla’nın yaptığı konuşma tam bir zıtların birliği olgusu..
Entelektüel derinliği olan bu masal-roman içerikli yapıtta; karanlığın, zindanın siyasal felsefesine ışık tutabilecek eserler ve olgulara da yer verilmiştir.
Dickens’in İki Şehrin Hikayesi, Fransız Devrimi, Monte Kristo Kontu, Kelebek, Edgar Allen Poe, Ağrı Dağı Efsanesi..
Doktora tezi olabilecek araştırmalara konu oluşturan durumlar, olgular..
Hayvan haklarından, şişme botlarla karşıya kaçırılan mülteci konusuna kadar bir çok güncel-toplumsal soruna da yer verilmiştir eserde.
Bazı önemli tarihsel gerçeklikleri de içerir yapıt;
Bodrum Mausoleum’un Londra’ya kaçırılışı (tam da Osmanlıyı yarı sömürge yapan 1838 Balta Limanı antlaşmasından sonra), Cevat Şakir’in onu İngilizlerden geri isteyen mektubu, Sultan Süleyman’ın 1522’de Bodrum Kalesini ele geçirmesi, 1895’te bu kalenin ikinci Abdülhamit tarafından bir zindana dönüştürülmesi, çocuklardan Bora tarafından gerçek kimliği fark edilen Karyalı Kadın, Bodrumu Bodrum yapan Balıkçı’nın unutulmaz çabaları ve Mavi Sürgün okunmadan Bodrum’un anlaşılamayacağı..
Ve benim buna ilave olarak; Azra Erhat’ın ve başta Cevat Şakir olmak üzere o dönemin ünlü aydınları-yazarları Bedri Rahmi ve Sabahattin Eyüboğluların başlattığı “mavi yolculukların” mutlaka okunması gerektiği tezim..
Mavi yolculuklar gerçek bir anti kapitalist kültür ve turizm anlayışını temsil eder çünkü. Bunu kitabımızda da yazdık.
“Mavi yolculuk” tezi antikapitalist turizm anlayışını da temsil eder.(Halit Suiçmez, Fethiye Öyküleri, s.32)
Bilimin-sanatın-kültürün bu Anadolu topraklarındaki öncülüğünü-önemini ancak bu gezi ve yapıtlardan öğrenebiliriz.
Değerli yazar İnci Gürbüzatik Binbir Masal Bir Kale isimli bu çok önemli, ilginç, yararlı kitabında; içten, akıcı, güzel bir Türkçe ile, gerçekçi ve büyülü bir anlatımı iç içe kurgulamıştır.
Kitabın edebiyattaki yeri (edebi akımlara yakınlığı, başta Poe ve Cortazar öykücülüğü olmak üzere öykü sanatındaki olgusal durumu, Çehov tarzı ön işaretler, yerel edebiyatın gelişmesine etkileri) üzerine geniş bir çalışmayı ileride yayımlayacağım.
Anlatıma geleneksel olmayan bir masal atmosferi egemendir.
Olaylarda ve öykülerde doğaüstü özellikler vardır. Bunlara karşın, okuyucu gerçeklik duygusundan kopmaz.
Mozalenin Bodrum’dan Londra’ya götürülmesi olayı bize Marks’ın ve Engels’in yaşamının anlatıldığı Güneşi Çalmak romanındaki bazı sahneleri anımsattı.
Londra’da British Müzede çalışan Karl Marx, Müzeyi gezerken dünyanın her yerinden getirilen eserleri tanımlarken “çalınmış zenginlikten” söz eder.
O, eserlerdeki köle emeğini anımsatmak anlamında söyler bunu.
Yazar Gürbüzatik bu kitabında Bodrum kalesi yapımındaki köle emeğine de yer verebilir miydi diye aklımızdan geçti..
Bir de sayfa 51’de “…şövalye köpeklerinin” özelliklerinden söz ediliyor.
“…Sahiplerinden kaçan Hıristiyan köleleri anlayan köpeklerin dostane yaklaşımları..”
Bu noktada ek bir açıklama gerekir miydi, diye biz aile olarak aramızda değerlendirme yaptık.
Yazar bu köpeklerin bir araştırma ve inceleme konusu olduğunu bir kahraman ağzından söyletiyor gerçi..
Kitabın batmayan Venedik kadırgasıyla başlayıp, günümüzün sulara gömülen, mülteci kaçıran şişme botlarıyla bitmesinde de yazarın bir iletisi var mı diye düşündük.
Demek ki kitap üzerine sorgulamaya devam edeceğiz..
Daha önce Misket ve Deve Boku Savaşları gibi önemli kitaplara imza atan yazar İnci Gürbüzatik, şimdi de; Binbir Masal Bir Kale ve Eski Püskü Bitpazarı ve Ben isimli yapıtlarıyla günümüz çocuklarının da zevkle okuyacağı çağdaş öyküler-masallar kaleme almıştır.
Bodruma gidenler-dönenler, orada yaşayanlar, orayı özleyenler, Anadolunun öz kültürünü merak edenler..
Tez zamanda okuyun, Binbir Masal Bir Kale’yi..
Ufkunuz bir kez daha tarihin derinliklerinden günümüzün güncel sorunlarına genişlesin, insanlığımız bütünleşsin..
Kitaplarında Ankara-Aydın-Bodrum gibi mekanların hafızalarına ve antik çağ-orta çağ ve günümüz gibi zamanların kucaklaşmasına yaslanan öyküler anlatan İnci Gürbüzatik’i bu değerli çalışmaları için kutlar, bu yönlerdeki yeni yapıtlarını da merak ve ilgiyle bekleriz..