Üzgün ve sinirliydi. Buna rağmen, bağırıp çağırıp da öfkesini içinden atamıyordu. Şakaya esir düşmüştü. Günü harap olmuş, yetmemiş, müdürden izin istemek zorunda kalmıştı.
Bahçe kapısını hizmetli açtı. Öğretmen sabahın yeni aydınlığında, “Günaydın” diyerek içeri adımını attı. Bu defa kapıya arabasıyla doktor yaklaştı. Doktor, “Hayırlı sabahlar. Allah, öğretmenlere kolaylık, öğrencilere de zihin açıklığı versin.” Dedikten sonra öğretmene, geçiyordum, baban “Rüzgâr, elmaları döktü, gelebilirse iyi olur.” Dedi. Doktor, “İstersen yardım için, birini göndereyim.” diyerek ayrıldı.
İlçede doktorun söylediklerine aldırmayın, diye bir kanaat olsa da davranışıyla bunun dışına çıkmış oldu. Aynı köylü oldukları için, ailece tanışıyorlardı. Bu kadar doğru ve aydınlığa karşı “Sis” dağılıp gidiyordu.
Öğretmen, doktorun rol yaptığına inanmadı, çünkü ses tonunda uyumsuzluk hissetmedi. Yüz görünümünde ve bakışlarında ciddi olmayan yöne kayış anlaşılmıyordu. İstersen yardımcı göndereyim, dedikten sonra, arabasına girdi. Öğretmen yüz hatlarında da bir olumsuzluk hissetmedi.
Hizmetli, “Müdür Bey henüz gelmedi.” Dedi. Öğretmen, “Teşekkür” diyerek binadan içeri girdi. Öğretmen odasında oturdu. Babam, dökülen elmayı toplayamaz. Fakat bu gece elmaları dökecek kadar rüzgâr esti mi? Diye kendi kendine sordu. Gece boyunca hava kırk türlü değişim geçirir. Canı sıkıldı, izin alıp elmayı toplatmalıydım, diye kendi beceriksizliğini dillendirdi.
Elma yerden de olsa toplanacak, haydi toplandı diyelim, o kadar elmayı nasıl taşıyacaktı. Nereye depolayacaktı. Kalkıyor, masanın çevresinde bir tur atıyordu. Alt kattaki odaya doldururdu. Fakat fındık satılmamıştı. Fındık nereden aklına geldi. Canı iyice sıkıldı. Oturmadı. Bir tur daha attı.
“Fındık, topla, harmanla, çuvalla ve sat. Başlı başına bir sıkıntı ve de dert yumağı.” Dedi. Öğretmen arkadaşıyla selamlaştı. “Gece rüzgâr, güçlümü esti?” diye sordu. Öğretmen, “Gece hâli esmiş olabilir. Dağlar bulutlu, rüzgârı sahili vurur.” Dedi.
Girişte müdürün sesi, kavga edersin gibi çıkıyordu. Müdür işi iyi de olsa, kötü de olsa bağıracak, dedi. Yapılanı bir gün de beğense. Beğenmedi de daha mı? İyi yapıyorlar, bir gün de eline sağlık desen, teşekkür etsen, dilin mi? Tutulur, dedi. Öğretmen, kendi kendine müdürü eleştiriyordu. Öğretmen izin aldı. Fakat müdüre, elma olayını, babasının isteğini, doktor söyledi, deseydi, müdür, öğretmene, “Doktor böyle ciddi şakalar yapıyor. Bu olayda şaka kokuyor.” derdi. Hatta bir gün, doktor beni il milli eğitim müdür yardımcısının yanına göndermişti. İşimiz il ile döndüğü için, zaten gidecektim, milli eğitime de uğradım. Hâl hatır sordum, çayını içtim, geri geldim. Gelirken, jeton düştü, doktorun işi dedim.
Öğretmen acele köye çıkıyor. Babası çimende sakin sakin geziniyor. Oğluna, hayırdır, okul yok mu? Diye soruyor. Öğretmen, bozuntuya vermese de kızarıyor ve sinirleniyor, şakanın bu kadarına da pes diyor. Öğretmen, ateş alır misali okula dönüyor.
Öğretmen, müdür ile çeşitli senaryolar üzerinde duruyorlar. Kurguladıkları olaylara roller biçiyorlar. Samimi arkadaşlarını senaryoya dahil ediyorlar. Fakat bir iki teşebbüste de doktor şakaya düşmüyor.
Okulun yakınındaki çay ocağında, okuldaki öğretmen arkadaşlarla buluştuk. Hâl hatırdan sonra, üniversite sınavları ve içeriğini sordular. Öğretmenlere gerekli bilgiyi, neler düşünüldüğünü açıkladım. O sırada doktor yanımızdan geçiyordu.
Arkadaşlardan biri, doktor bey bu ne acele dedi. Diğer arkadaş da bir şeyler sordu. Doktor, ihtiyaçlarını sıraladı. Bir türlü göndermiyorlar. Belki de zam gelecek diye bekletiyorlar.” dedi. Firmanın adını da söyledi. Doğaçlama olarak arada böyle bir konuşma geçti. Yarın İstanbul’a gideceğimi söyledim. Doktor ayrılınca, öğretmen, arkadaşına yapılan “Elmaları döküldüğü” şakasını anlattı ve beraberce güldük.
Öğretmenler, doktora kimse şaka yapamıyor, çok uyanık dediler. Öğretmenlere iyi günler dedim ve onlar da beni uğurladılar.
İstanbul’a giderken, doktorun ilaç beklediği vilayete uğrayacağım. O vilayette öğretmen olarak uzun seneler çalıştım. Belki de üç gün kalabilirim. Senaryoyu yalnız kurguladım ve uygulamaya başlıyorum. Kimsenin de haberi olmayacak. Firmaya gittim. Öğrencim karşıladı. Çok memnun oldu. Yemek yedik konuştuk, birtakım ihtiyaçlarını göndereceğim. Şirketin yazıhanesinden, doktora telefon ettim ve koliniz bugün saat on uçağı ile havaalanında dedim. Çok teşekkür etti sevinci kulağıma kadar geldi.
Yemekten sonra tekrar telefon ettim ki, doktor havaalanında bekliyormuş, özür diledim. Yanlışlık oldu yakın bir vilayetin hava alanında koliniz kargo da bekliyor dedim.
Doktorun sevinç çığlığı kulağıma kadar geldiğine göre, ikinci hava limanına da gidecekti. Sonuçta doktoru bir gün arabasıyla hava alanlarında hava almasını sağladım. Bu olayı kimseye söylemedim. Öğretmenlerin doktora şaka yapılmaz, çok uyanık lafı üzerine böyle bir senaryoyu uyguladım.
Yaz tatilinde, öğretmenlere kendi söylemiş, o kadar inandım ki, şaka deseler de hayır derdim. Bir gün, “Yol bu yol” gezdim demiş. Fakat şaka yapanı arıyormuş, deli dana gibi geziyorum dermiş.
Öğretmen arkadaşlara “İyi olmuş, futbol oyununda, herkes çalım yer.” Dedim.