TBMM’de milletvekilleri, sadakatla bağlı ol(a)mayacakları anayasa için neden şerefleri ve namusları üzerine yemin ediyorlar?
Nasıl da fırtınalar kopardılar…
Nasıl da küfürler ettiler… Nasıl da bu ülke için ölebileciklerini, hatta öldürebileceklerini ilan ettiler…
Nasıl da mutsuz olduk yemin sonrasında…
Yaşayan en dinozor siyasetçi, en yaşlı milletvekili pozisyonuyla meclis başkanlığı yapan Deniz Baykal’ın Leyla Zana’nın yeminin kabul edilmediğini duyurup, millevetkili olamadığını duyunca nasıl da rahatladık…
****
Leyla Zana 24 yıl öncede bir yemin etmişti ve kıyamet kopmuştu…Çok yol almıştık…
Tam 24 yıl önce yaşandığı gibi TBMM’den apar topar gözaltına alınmadılar…
Leyla Zana için hapis cezaları istenmedi…
****
Ne yapmıştı Leyla Zana?
Kürt sorunu çözebileceğini inandığını söylediği ve o gün yemin törenini izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönerek kendi ana dilinde “Bi Hevîya Aşîtî Kî Bi Rûmet Û Mayînde…” Türkiye halkının diliyle, “Onurlu ve Kalıcı Bir Barış Umuduyla…” diyerek 12 Eylül faşist darbe anayasasının ırkçı, garabet yemin metnine bağlı kalmayarak “Türk” yerine yaşadığımız toprakların adı “Türkiye” adını kullanmıştı.
Yine bir kesim tarafından lince tabi tutulmuştu, küfürlere, hakaretlere maruz kalmıştı…
Düşünün Türkiye olmaktan büyük onur duyduğumuz ülkemizin adını, Türk yerine kullandığı için yapmıştık bunları…
****
24 yıl sonra bile yaşananlara bakınca epey yol aldığımızı görüyoruz.
Ancak yine zihniyetimizin faşist damarları ortaya çıkıyor, en ufak bir reaksiyonda…
“Türkiye” adının kullanılmasından bile rahatsız olabiliyoruz, Türk adını kullanmadı diye…
Ve yaşayan en büyük dinozor siyasetçi Deniz Baykal (ki, SHP döneminde Kürt raporuna sahip çıkıyordu) ise görmemezlikten gelebileceği bir yemini krize dönüştürmeyi başarıyordu. Aynen 7 Haziran seçimlerinden sonra, meclis başkanlığı seçimleri öncesinde Erdoğan’la görüşerek, CHP içersinde küçük çaplı bir kriz yarattığı gibi…
Yemin metni baştan sakat
Tepki gösterenlere, yemin krizi üzerinden vatanseverlik yapanlara söyleyeceklerim var.
Yaygara kopardınız, Zana’yı linç etmeye çalıştığınız yemin metni şöyle:
”Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.”
****
1- Hiçbir milletvekili yukarıda ki yemin metnine bağlı kalamaz…
2- Atatürk ilke ve inkılaplarına bir milletvekili neden bağlı kalsın ki? Resmi ideolojiyi reddedenlere, bunun üzerinden siyaset yapanlara savunmadıkları bir ideolojiye bağlı kalmayı dayatmak millet iradesi ile ne kadar bağdaşabilir ki?
2- O yemin metnine bağlı kalacak olan milletvekili milletvekilliği yapamaz…
3- O yemin metnine bağlı kalmak demek, Türkiye’nin sittin sene değişmeden yoluna devam etmesi demek olur ki, bu zaten eşyanın tabiatına aykırı…
4- TBMM’de bulunan dört siyasi partinin de anayasanın değiştirilmesini savunduğu günümüzde, “anayasaya sadatkattan ayrılmayacağıma” denmesi kadar da absürd, çelişkili, ta başından bağlı kalınmayacak bir metne namusları ve şerefleri üzerine yemin edenleri tartışmayacağız, ancak Leyla Zana’yı linç edeceğiz öyle mi?
****
Yetmez mi artık, günümüze uymayan, ırkçılık kokan, milletin aklıyla alay eden, özü faşist olan bir anayasaya sadakat yeminine karşı çıkmak, daha gerçekci bir yemin metni oluşturmak gerekirken ve her milletvekilinin kendi kutsalı üzerinden yemin etmesinin ne zararı olabilir bu topluma?
****
Geçtiğimiz günlerde AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in önerdiği yemin metni bugüne kadar önerilmiş en gerçekci metindir.
“İnsan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye bağlı kalacağıma, devletin bağımsızlığını, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma mukaddesatım ve şerefim üzerine yemin ederim”
****
Yukarıda ki metin millet arasında ayrım yapmayan, ideoloji kokmayan ve gerçekci bir yemin metnidir…
Ve mutlaka TBMM’nin en temel görevlerinden biri olmalıdır…
Metnin değiştirilmesine karşı çıkanlarda tarihin tozlu raflarından yerini, eski metin ve anayasa gibi yerlerini alacaklardır.
Son söz: Türkiye’nin önünde duran en temel sorun, yönetim şeklini zamanın ruhuna uyarlayacak, şahıslar üzerinden tartışılmayacak bir anayasa ve yeni bir yönetim modeli ile buluşmaktır.
Ve Türkiye daha demokratik, daha katılımcı ve yerinden yönetim bir modeli ile tanışmak zorundadır. Hantallıktan, ceberrutluktan, resmi ideolojiden arınmış bir devlet, ülkemizin geleceği ve kalıcı bir barış-demokrasi için acildir…