Yaşantısını zora sokan bir yapısı vardı. Bu yapıyı tanımlamak kolay değildi. Ancak hareketlerine dikkat edildiğinde psikolojik farklılığı yüzünün görünümünden anlaşılırdı. Evinin iç duvarlarını boyatmak için nalbura gittiğinde boya seçiminde de psikolojik takıntıyı yaşadı. Hanımı “Yine heyheyleri üzerinde,” dedi. Duvar boyasının rengini içeren kartları bir saat evirdi çevirdi. Sonunda iki renge kadar verdi. Sonra iki rengi birine indirgemede yine de problem yaşadı.
Hanımı biraz alaycı şekilde, “Yazı tura atıp kararını verseydin,” dedi.
İtiraf etmek gerekir ki, başarılıyım, çünkü bu kadar renk arasından, ikiye kadar indirdim. İkileme kaldığım doğru, fakat sonuç almada bu kadar tereddüt etmek normal değil. Bunu biliyorum ama yapamıyorum, içim daralıyor. Bilen birine de sormak ve yardım almak istemiyorum.
Kararsızlığı iş bilmezliğinden değil, titizliğinden kaynaklanıyordu. Kendine has doğruları vardı. Bu doğrular tavrına yansır ve “Kafamın almadığı bilgiyi kabullenmem. Görmem gerekir,” diyordu.
Kataloğun renklerini ikiye indirdim. İki renkte kaldım. İşte bu noktada takıntımı aşamıyorum. Onun için gelme üzerime, diyerek hanımına çıkıştı. Aynı görüşleri tekrar etti. İkiye indirdim, başarılı bir seçim yaptım. İkisinden birini seçerim ama renkler birbirine çok yakın.
Hanımı iki rengi de alalım, boyayı ona göre yaparız, dedi. Hanımına kulak kabarttı. Fakat duymazdan geldi. Sonra kendi kendine mırıldandı. İki renk bir duvar. Elindeki kataloğu evirip çevirmeye devam etti. Belki on defa açtı kapattı, masaya bıraktı tekrar aldı. Hanımı sinirli bir şekilde, kataloğu elinden aldı. Yakından incelemek istedi. “Gerçekten seçmek zor, burada boyalar renk cümbüşü. Seçim yapmak için beyni yormak gerekir,” dedi.
İki oda aynı renkte, salon ise diğer renkle boyanır. Hanımının bu sözüne de hiç dikkat etmedi.
Dükkancı, yılların deneyimiyle “Duvarları alt ve üst sınırlarına göre iki renge boyatabilirsin,” dedi. Dükkancının bu sözüne karşılık yüzünü ekşitti. Sana ne der gibi satıcıya da itibar etmediği açıktı. “Parlak renkleri seçmek istiyorum, evin içini aydınlatsın,” dedi.
Takıntısına devamla, “Bir duvarı açık renkten daha açık renklere doğru boyatsak rengarenk bir görüntü elde etsek fena mı olur? Duvara resim yapmış gibi oluruz,” Dedi.
Hanımı “Bu kadar kuralcı olma, kupa almak için duvarı kraliçeye mi takdim edeceksin,” Dedi. Bu söz üzerine mızmız adamda şafak attı. Yüzü soldu ve konuşmak istemedi. Dükkân sahibinin bilmişlik taslamasına da küçümser bir tavır aldı. “Bu kadar renklerden ikisi arasında kıvranmam normaldir,” dedi.
Dükkâna izbandut gibi bir adam girdi. Üzerinde boyaya bulanmış iş elbisesi vardı. Dükkân sahibinden boya istedi ve aldı gitti. Dükkân sahibi “Alışveriş böyle olur,” dedi. Çıkıp giden adama baktı ve “Böyle bir boyacı eve sokulmaz. Boyayı ben yaparım daha iyi,” Dedi. Hanımının sert bakışına da “Huyunu suyunu bilmediğin,” dedi.
Takıntılı adam boya seçimine devam ediyordu. Hanımı “Gün ola harman ola bakalım nasıl bir renk bulacaksın göreceğiz. Eski köye yeni adet getirme,” diye ekledi. Hanımına baktı ve “Şaka yollu da olsa düşüncemle alay edilmesini istemem, en iyi rengi bulacağımı ümit ediyorum,” dedi.
Takıntının ona babasından kaldığını söyledi. Uykum kaçar ve bir takıntı girince kafama daha uyuyamam. Bu durumda sinirlerime hâkim olamam. Kimseyi de kırmak istemem fakat bazen ne yaptığımı da bilemem.
Boya için üç saattir seçim yapan takıntılı adam sonunda üç çeşit boya almayı başardı.