“Büyük davranışlar, yüksek zekâların eser ve habercisidir.”Fletche
“İyi davranışlar, tümüyle küçük özverilerden oluşur.” Emerson
“Davranış, herkesin kendi yüzünü gösterdiği bir aynadır.” Goethe
***
Yazıma üç süzgeçleme tümceyle başlamak istiyorum:
1- Tahsil cehli giderir ama insanlık öğretmez.
2- Davranış, ailede kazandırılır. Okul, tıraşlama yapar.
3- Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz.
Medya ortamında da ilginç yazılara rastlamak olanaklı… İlgimi çekenleri içselleştirerek okurum. Hem de birkaç kez… Sonrasında düzenleme yaparak başkalarının da okumasını isterim.
Bunlara benzer neler neler var. Bugünlerde inadına maskesiz gezenler, yakınınıza sokulanlar, sigara izmaritlerini fırlatanlar… Ortak kullanım alanlarında ya da toplu taşım araçlarında yüksek sesle konuşanlar… Böylelerine görünce insan, insanlığından utanıyor! Ama güzel anılar da var. Aşağıdaki gözlem ve yaşanmışlık, işte öyle bir şey! Ya da iki güzel örnek…
GÖZLEM
“Birkaç yıl önceydi. Öğle saatleri eşimle Gümrük-Buca otobüsünde en arkada oturuyoruz. 20 kişi kadarız. Arka kapının önündeki koltukta okuldan çıkmış liseli iki genç kız oturuyor. Kraker, bisküvi atıştırıyorlar. Yeşildere Durağı’nda arka kapı açılınca kızlardan biri geri dönüp elindeki boş ambalajları kaldırıma fırlattı. Ambalajlar kaldırımda yürüyen; yeleğiyle, poşusuyla, basık ayakkabıları ve ince, uzun boyuyla 70 yaşlarında tipik eski bir efenin önüne düştü.
Efe, açık kapıdan uzandı ve unutamadığım cümleyi söyledi: ” Kızım kimliğini düşürdün! “
O günden beri yerlere atılan çöplere yere atanın kimliği diye bakıyorum.”
Alev ALGAN YORGANCİ
***
YAŞANMIŞLIK
“ Yıl 2018… Bugün yıldızlar benim için parlasın, huzurla uyuyacağım.
Resul, yolumun üzerinde çiçek satar. Her gün “Abla çiçek almaz mısın?”der. Bazen çiçek alırım. Geçen hafta çiçek alırken, okuma -yazma bilmediğini söyledi. Adres bulamadığını, hastanelerde herkese soru sormaktan utandığını anlattı. “Bana yardımcı ol abla.” dedi. Uykularım kaçtı.
Koskocaman bir şehirde oturuyor ve okuma-yazma bilmemenin ezikliğini, eksikliğini hissedecek kadar da bilinçliydi Resul (30 yaş).
Gün içinde araştırdım ve öğleden sonra Resul, “hadi gel seni okula kayıt yaptıracağım.” dedim. Elindeki çiçekleri bıraktı. Ellerini bana uzattı. Resul’un elinden tuttum. Giderken heyecanı dışa vuruyordu. “ Okuma yazmayı öğrenince, neler neler yapacağım abla! “ dedi. Telefondaki isimleri kaydedeceğini, kitap yazacağını anlattı. Kitabın konusu kendi dünyası olacakmış. Çiçekçilerin dünyasını anlatacakmış. Halk Eğitim Merkezi Müdürü güler yüzle karşıladı. Halk Eğitimi Merkezine kayıt yaptırdım. Sadece kimlik gerekiyordu. Resul’a form uzattılar, doldurulması için. Resul bana uzattı. “Ablacığım yardımcı ol.” derken gözleri parlıyordu. Eskimiş kimliğini cebinden çıkardı, uzattı. Eylülde okula başlayacak. Azimli. Düzenli olarak derslerine çalışacağını söyledi Resul.
Söz verdim. Belgesini aldıktan sonra haberini yapacağım. Kayıttan sonra dua ederek gitti. Bir denizyıldızı daha alıp, okyanusa fırlattım. Onun için çok şey fark etti.
Okuma yazma bilmemek ne çok eski zamanların sorunu ne de çok uzak diyarların… Sorun her gün baktığım yerdeydi. Bugün bir kez daha “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır.” deyimini aklıma getirdi.
Etrafımız yazılarla dolu. Okuma yazma bilmeyen hangi otobüse bineceğini bulamaz, ilaçlarını okuyamaz, marketten aldığı her şeyin özelliklerini
okuyamaz, vitrinlerde yazan yazıları okuyamaz anlayamaz. Bir metnin altına şahit olmadan imza atamaz.
Resul’un başaracağına inanıyorum. Sabah Güneş saklı çiçekler için doğsun. Aydınlık günlere…”
Nezahat GÖÇMEN
*