Az sonra ilk kez okuyacağınız, gerçekten yaşanmiş bir hikayeyi, kütüphanemin arşivinden aldım. Ve sizlerle Atamızın gözlerini ebedi kapattığı şu dakikalarda paylaşmak istedim.
…
Henüz 9 yaşında bir çocuktu. Annesinin elini sıkı sıkıya tutmuştu.
Semt pazarındaydılar. Bir ara annesinin elini bırakıp kalabalığın içinde kaybolmuştu.
Anne farkında bile değildi. Çünkü tüm dikkati pazar tezgahlarındaydı. Kısıtlı olan bütçesiyle eve hangi sebzeyi, meyveyi alacağının hesabıyla aklı meşguldü.
Oğlunun yanında olmadığını bir süre sonra farkeder etmez, paniklemişti!
“Aman Allah’ım!”
Sözcükleri dudaklarından çıkmıştı. Pazarın kalabalığında oğlunu panik içinde aradı.
Nereye baksa, hangi oyuncak tezgahına değse gözleri, yoktu yoktu işte…
Genç kadın ağlamaya başladı. Çaresizlik içinde kaybettiği oğlunu hiçbir yerde göremiyordu. Sanki yer yarılıp içine girmişti!
Gözyaşlarıyla semt pazarının çıkışına gelmişti ki, yavrusunu görmüştü!
Oğlu yaşlı bir kuş satıcısıyla konuşmaktaydı.
Koşar adımlarla onların yanına ulaştı. Tam oğluna kızıp bağıracaktı ki, güvercin satıcısıyla aralarında geçen diyalog ona engel olmuştu. Ne konuştuklarına dikkat kesildi.
Oğlu yaşlı güvercin satıcısıyla pazarlık yapmaktaydı.
Genç kadının öfkesi, bu kez de anlam veremediği şaşkınlıkla yer değiştirmişti.
Satıcının elindeki son kalmış iki güvercini satın_almak için ısrar ediyordu.
” Ne olur amca sen bana ikisini ver, yem istemiyorum!”
Satıcı:
” Ama oğlum teklif ettiğin 6 mecidiye ancak bir güvercin parası eder. Sen ikisini de almak istiyorsun. Sana ancak hediye olarak biraz da yem verebilirim.!.”
Yaşlı satıcı, ikinci güvercini vermek istemiyor, ama çocuk ısrarla yalvarıp reddediyordu.
Sonunda satıcı mavi gözlerdeki yaşlara dayanamamıştı. Çocuğun ısrarlarına teslim olmuştu. İki güvercini tek kafese koyup çocuğa uzatırken, annesi araya girdi:
” Mustafa oğlum, biz zaten karnımızı zor doyuyoruz. Bütün bir hafta biriktirmiş olduğun harçlığını, neden şu güvercinlere harcadın?”
Küçük çocuk sadece mavi gözleriyle annesine bir gülüş uzatmıştı. Bir elinde güvercin kafesi tutarken diğer eliyle annesinin elini tuttu.
Pazardan epey uzaklaşmışlardı ki, çocuk annesinin elini bırakıp hızla koşturdu.
Genç kadın, oğlunun davranışlarına anlam verememişti. Onun peşine koşturdu kadın.
Çocuğu şimdi de neredeyse yarıbeline gelen bir kayaya çıkmaya çalışıyordu.
Epey zorlanıp kayanın üzerine çıkar çıkmaz çocuk kafesi açtı.
İki güvercini minik avuçlarının arasına sıkıştırmıştı.
Annesi yüksek sesle ona bağırdı.
” Oğlum ne yapıyorsun? Çabuk in o kayadan aşağı. Düşeceksin!”
Çocuk annesini duymadı bile…
Sadece bir süre, ışıl ışıl yanmakta olan mavi gözleri, mavi gökyüzü ile buluşmuştu.
İşte tam bu sırada güvercinleri hızla gökyüzüne doğru salladı.
İki güvercinin kanat sesleri kesilene kadar arkalarından sevinçli tatlı telâşlarla bakmıştı.
Annesi yeni duruma, anlam yükleyemedi. Şaşkınlıkla konuştu:
” Sen ne yaptığını biliyor musun yavrum?”
Çocuk:
” Evet anneciğim.”
Anne:
“Bütün bir hafta harçlıksız kalacaksın, ama.”
Çocuk:
“Kalayım, onlar artık evlerine gitti anne!”
Anne:
” Sen harçlığını o güvercinleri uçurmak için harcadın… Neden oğlum, neden?”
Çocuk:
” Ben aç kalmaya razıyım anneciğim. Onların evi yer değil, göklerdir. Bende ait oldukları yere gönderdim.”
Annesinin öfkeli bakışları yumuşamıştı. Şefkatin tüm renkleriyle yavrusuna baktı. Sonra da çocuğunu kucaklayıp kayadan aldı. Sarı küçük başını okşadı.
” Ah benim merhametli, hassas yavrum Ah!”
İşte o çocuğun adı Mustafa, annesinin adı Zübeyde idi.
Henüz 9 yaşındayken yaşadığı bu anısını 1919 senesinde vatanımızı kurtarmak için
“İstikbal göklerdedir!” Diyecek, Türk Ulusunu özgür kılacak ulu önderimiz Atatürk idi.
Ve küçük Mustafa’nın özgürlük mesajını ilk kez annesi tanık olmuştu!
Zübeyde Annemizin ve atamızın aziz ruhunun önünde teşekkürle, minnetle ve saygıyla eğiliyorum.
Işık içinde uyusunlar.
Emine Pişiren/ Kocaeli
Kaynak: Kültür Bakanlığı Resimli Çocuk Kitapları Serisi